Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mutluluk, insan ruhunun varlık bakımından, güc alacağı bir maddeye ihtiyaç duymadığı bir mükemmellik derecesine ulaşmasıdır.
Eleştirisiz devlet, kısa zamanda çöker.
Devlet hayatında samimi eleştiri şarttır. Eleştirisiz devlet, kısa zamanda çöker. Yine her sınıf insandan yöneticiliğe yetenekli olanların yükselerek devlet hayatında gerekli yerlerini almaları da gerek toplum seyyaliyeti yönünden, gerekse devlet hayatının istediği tecrübe ve denge gereği şarttır. Demokrasi, ancak bu hayır yönünde birleşmiş topluluğun bulunmasıyla yeterlik ve güven kazanacaktır. Yoksa, günümüzdeki gibi, halk kitlelerinin propaganda yoluyla şartlandırılması sonucu ortaya çıkan demokrasi türü, ideal devlet yapısına tıpıtıpına uymaz. Güdümlü bir demokrasi veya kayıtsız şartsız demokrasi gibi türler ifrat ve tefrit türleridir. İdealizmin devletiyle bağdaşan demokrasi türü ancak sürekli olarak islâm idealini yaşayan ve yaşatmak için hayatların bile her an ortaya koymaya hazır bir topluluğun varlığıyla mümkündür.
Sayfa 48 - Diriliş yayınları, 47. Baskı
Reklam
İdeal devlet:
İçkinin, kumarın, fuhşun, saygısızlığın ve kabalığın, tembellik ve avareliğin kent sınırlarından, siteden, ülkeden koğulusu için elden gelen yapılacaktır. Öksüzler, dullar, sahipsiz yaşlılar, sakatlar toplumda herkesten önce düşünülecekler, kimseye ezdirilmeyecekler, sömürtülmeyecekler ve korunacaklardır. İşsiz kimsenin kalmaması ilkesi hakim olacaktır. Devlet veya toplumsal kurumlar, iş bulma veya gösterme zorunda olacaktır. Okuma yetisi olan herkesin okuması, hasta olan herkesin tedavi edilmesi de toplum veya devletçe üstlenilecektir. Giyimde, yemede, ev hayatında ve kent imarında sadelik prensibi esas olacaktır.
Sayfa 45 - Diriliş yayınları, 47. Baskı
Tarih büyük bir gerçeği gözler önüne seriyor: İslam, Müslüman toplumların aklını başına getirebilecek, içlerindeki disiplin, ilham ve enerji ölçeklerinin sınırlarını zorlayabilecek tek düşüncedir. İslam’ın tanımadığı hiçbir ideal; kültür ve devlet alanında asla kayda değer bir etkiye sahip olamamıştır.
Farabi'ye göre vahiy
Muhayyile kuvvetinin kendileriyle bu şeyleri taklit ettiği duyusallar, güzellik ve mükemmelliğin en son noktasında bulunan şeyler olduklarında, bu güzellik ve mükemmelliği gören kimse bunun ne kadar büyük ve olağanüstü olduğunu düşünür ve diğer var olan şeyler arasında rastlanılması imkansız olan olağanüstü şeyler görür. O halde muhayyile kuvveti mükemmelliğin son haddinde olan, bir insanın uyanık halde iken Faal Akıl'dan şimdiki ve gelecekteki tikelleri veya onların duyusal temsillerini, aşkın akılsalların ve diğer şerefli varlıkların temsillerini alması ve onları görmesi imkansız değildir. Bu adam aldığı bu akılsallarla da ilahi şeylerden haber (nubuvva) verebilir. Bu, tahayyül kuvvetinin ulaşabileceği en yüksek derece ve insanın tahayyül kuvveti aracılığıyla ulaşabileceği en yüksek makamdır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı ile Doğu trajedisi.
Osmanlı İmparatorluğu da çağdaş devlet olmak istemişti. Bilhassa Sultan III.Selim'den itibaren bu maksada yönelik icraat hepinizin malumudur. Lakin Osmanlı saltanatına çağdaş devlet olabilmek mukadder değildi. Çünkü Osmanlı saltanatı bekasını temin için bir taraftan Batı medeniyetine girmek zorunluluğunu hissetmekle beraber, diğer taraftan Doğu medeniyetinin devlet sisteminde son gelişme merhalesi olan dini-feodal ve gayri milli bir imparatorluktan, hilafetle kaynaşmış padişahlıktan ayrılamıyordu. Zaten halife-padişahlık sisteminin mahiyeti, bugünkü Batı medeniyetinin asli kaynaklarından olan Rönesans, dini reform ve ihtilalin ruhlarına aykırıdır. Dini geleneği temsil ve müdafaa etmekle mükellef hilafet, esasında, laik Rönesans hareketine ve dini reforma rıza gösteremezdi. Toprak ağalığına dayanan padişahlık, kendi dayanaklarını kırmadan siyasi ve toplumsal bir ihtilale müsait olamazdı. Nihayet Rönesans, ihtilal ve dini reform, milli hareketlerin çıkış noktası olduğundan, muhtelif kavimleri, milliyet prensibine aykırı ideal ve menfaatlerle saltanat asasına baş eğdiren bir imparatorluk, kendisine mezar kazacak olan milliyet hareketinin doğup gelişmesine göz yumamazdı. Kısacası Osmanlı İmparatorluğu'nun trajedisi,gibiydi hem Batı medeniyetine girmek, hem girmemek mecburiyetleri tezadında adeta yoğunlaşmış gibiydi.
Reklam
"O'nu kavrayışımızdaki zorluk,O'nun varlığının kendisinin kavranmasının zorluğundan ileri gelmez.Bizim kavrayış kuvvetimizin O'nu tasavvur etmekteki zayıflığından ileri gelir."
Sayfa 18 - Türkiye İş BankasıKitabı okuyor
Tarihin bize gösterdiği zahir bir gerçeklik vardır: Müslüman halkların hayallerini tetikleyebilecek, gerekli ölçüdeki disiplini tahsis edebilecek ve Müslümanlara ilham ve enerji verebilecek yegâne düşünce İslam'dır. İslam'a yabancı olan hiçbir ideal ne kültür ne devlet sahasında asla kayda değer bir tesir oluşturmayı başaramadı. Aslına vakılırsa, Müslüman halkların tarihinse büyük ve bahsetmeye layık ne varsa tamamı İslam nişanlarının gölgesinde gerçekleştirilmiştir.
O halde tanrısal aleme yükselmenin ve mutluluğa erişmenin yolu bu dünyanın reddinden ve ondan kaçmaktan değil, onu bütün derinliği ve genişliği ile bilmekten geçer.
O halde adalet, zorla elde edilen hâkimiyettir.
Reklam
Devlet...
Devlet, sınırları çizilmiş belli bir arazi üzerinde, amacı ekonomik faaliyetlerde bulunmak olan tarafların bir araya gelmesi demek değildir. Devlet, fizik ve ahlak bakımından birbirine benzeyen bir insan toplumu teşkilatıdır, nesillerini daha iyi yetiştirmek ve Allah'ın ırklarına Allah tarafından gösterilen hedefe ulaşmak için kurulmuştur. Bir devletin gayesi ve manası yalnız budur. Ekonomi, bu görevin yerine getirilmesi için lüzumlu olan birçok vasıtadan sadece bir tanesidir. Ekonomi devletin ne sebebidir ne de amacıdır. Devletin tabiata aykırı olarak yanlış bir temele oturtulması hali istisnadır. Devletin devlet olarak mutlaka sınırları belli bir arazi üzerinde bulunmasına lüzum olmadığının izahı da buradadır. Bu şart ancak soydaşlarının geçimini kendi imkanlarıyla temin etmek isteyen, yani beka mücadelelerini kendi imkanlarıyla yürütmek isteyen milletler için zorunlu olur. Fertlerin hayatlarının feda edilmesi ırkın bekasını temin için zaruridir. Bir devletin oluşumu ve yaşaması için başlıca şart, karakter ve ırk birliği temeline dayanan bir dayanışma hissinin mevcut bulunmasıdır ve her vasıta ile bunu korumak için kararlı olmaktır. (sf.105) Gerçekte devletleri yaratan ve muhafaza eden güçlerin neler olduğu sorulursa, buna verilecek cevap şu şekilde ifade edilebilir. Ferdin toplum uğruna fedakarlık ruhu ve iradesi. Bu faziletlerin ekonomi ile hiçbir ilgisi olmayışı, insanın ekonomi için kendini hiçbir zaman feda etmeyişinden ileri gelir. İnsan bir iş için ölmez, bir ideal için ölür. (sf. 106)
Beni bu çağın hengamesinden koru ya Rab!!
Kötü ruhsal tavırların iyi tavırlarla çatışmasından ruh büyük bir ıstırap duyar.
Müminlerin toplumu ne kadar yüksek bir ruh ve karakterde olursa, o kadar bu ideale yaklaşacaklardır. ( ideal devlet tablosu)
romantik devrimci tüm sorunların çözüldüğü bir dünya hayal ederken aslında pek de farkına varmadan tanrının elindeki sınav aygıtlarını yok etmeye yeltenmektedir oysa isterseniz en ideal sistemi kurun devlet hukuk din para toplum eğitim sağlık budünyada hemen her alanda sorun çıkmaya devam edecektir çünkü burası cennet değildir imtihan dünyasıdır ... fakat tabi bu yaklaşım sorunları görmezden geleceğimiz anlamına asla gelmiyor dünyadaki bütün haksızlıklarla yolsuzluklarla zulümlerle mücadele etmek onurlu bir insanın temel görevidir fakat delirmemek çözülmemek dağılmamak yıkılmamak için budünyanın bir imtihan yurdu olduğunu unutmamamız gerekiyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.