Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Maalesef maalesef maalesef...
Bu tam bir vahşilik, gereksiz kan dökmek, bir vatan böyle inşa edilmez. Ama kimse parmağını bile oynatmaz... İnsanlar, sürüye katılmanın işlerine yaradığını bilerek, ETA yararına düzenlenen sıradaki gösteriye katılır. Ses çıkarmayanların yararına ülkesinde sakince yaşamak için ödenen bedel bu."
Sayfa 435Kitabı okudu
N*zi Kampları-III
1942 Ocak ayında Berlin'de düzenlenen ve üst düzey N*zi yetkililerin katıldığı Wannsee Konferansı'nda Avrupa'daki Yahudileri ortadan kaldırmaya yönelik bir program hazırlandı. Kıtanın dört bir yanından Yahudi erkek, kadın ve çocuklar toplanacak, geniş ölçekte sistematik katliam yapılmak üzere gaz odaları bulunan kampların inşa edildiği N*zi idaresindeki Polonya'ya trenle tehcir edilecekti. Planın uygulanmaya başladığı ilk yılda 3.000.000'a varan sayıda Yahudi katledildi.
Sayfa 166Kitabı okudu
Reklam
Karınca hayret verici bir mimardır. Miniminnacık bir yaratıktır, ama sekiz fit yüksekliğinde güçlü ve dayanıklı bir ev inşa eder-oransal olarak insanın boyutuyla kıyaslanırsa dünyadaki en büyük katedral veya Aksaray kadar büyük bir ev. Hiçbir vahşi ırk, deha veya kültürde karıncaya yaklaşabilecek mimarlar çıkartmamıştır. Hiçbir medeni ırk, istenilen kullanım için karıncadan daha iyi bir ev planlayacak mimarlar çıka rtmamıştır. Karıncanın evi bir taht odası içerir; gençleri için bakım evleri, tahıl ambarları, askerler ve işçiler için daireler, vs; bunlar ve bunları birbirine bağlayan çeşitli salonlar ve koridorlar, kullanışlık ve uyumluluk konusunda eğitimli ve tecrübeli bir göz tarafından düzenlenmiş ve dağıtılmıştır.
Sayfa 108Kitabı okudu
Tapınak 110x55 metre ölçülerindeydi ve Artemis (Romalılar tarafından Diana olarak bilinen avcılık, vahşi hayvanlar ve bekâret Yunan tanrıçası) heykeli ile heykeltıraşlar Polykleitos ve Fidias tarafından yapılan eserleri içeriyordu. Artemision her yıl tanrıçanın onuruna düzenlenen festivalin yapıldığı yerdi. Dördüncü yüzyıl şairi Kallimahos'un dediğine göre tapınak Bronz Çağı ibadethanesi alanında duruyordu ve Amazonlar tarafından inşa edilmişti. En sonunda MÖ 268'de Gotlar tarafından yıkıldı. Bazı parçaları (Kutsal Bilgelik Kilisesi) Ayasofya da dahil olmak üzere İstanbul (Konstantinopolis)'un yeniden inşasında kullanıldı.
Boğa ve koç gibi hayvanların testislerinin yedirilmesi...
"Ortada büyük bir boğa ve etrafında çok sayıda insan... Arkeolojik arkeolojik veriler ışığında [şu] nokta göze çarpar... Yalnzca erkeklerin katıldığı bu etkinliğin gençliğe ya da yetişkinliğe adım atan erkekler için düzenlenmiş bir erginlenme töreni olabileceğidir. Bu olasılık bedenlerin yas ve cinsiyet hiyerarşisine mahkum edilmeye başladığının da bir belirtisi olarak kabul edilebilir. Çatalhöyük'te, her ne kadar kadın ve erkeğin gündelik yaşamında herhangi bir farklılık olduğuna işaret eden veri bulunmasa da sadece erkeklerin sahne aldığı bir merasimi gösteren bu resim, cinsiyet ayrımının varlığını gözler önüne serer. Hakim toplumsal ideolojinin bedenlere atadığı ve sergilemelerini beklediği cinsiyet rolleri, bu ve benzeri toplantı ve törenlerde inşa ediliyordu. Anadolu'nun bazı yerlerinde hâlâ erkek çocuklarına daha iktidarlı olabilmeleri için boğa ve koç gibi hayvanların testislerinin yedirilmesi geleneğinin devam ettiği dikkate alındığında, konuya ilişkin akıl yürütmeler daha çok anlam kazanır." -İsmail Gezgin, Sanatın Mitolojisi, Redingot Yayınları, syf: 47
Türkiye tarihinde Türkler için Fâtih’in yeri başkadır. Fâtih, 1452 kışında Edirne’de, 1453’ün 22 Nisan’ında da İstanbul önlerinde topladığı meşveret meclislerinde, girişime karşı çıkanlar önünde tarihî konuşmasında açıkça şunları belirtmiştir: Osmanlı ülkesinin tam ortasında kalan, düzme’leri koruyan ve her zaman Batı’dan haçlı ordularını tahrik eden İstanbul alınmadıkça, devletin bekası tehlikededir. O, 1451’de tahta oturduğu andan bu yana, fethi başarmak için gece gündüz çalışıp her türlü diplomatik, askerî, teknolojik ve idarî önlemi düşünmüş ve almış; 20 Nisan deniz bozgunu fethi tehlikeye düşürdüğü zaman da azim ve kararında sarsılmamıştır. İstanbul fethi ve 500 yıllık imparatorluk, yalnız ve yalnız genç Türk hükümdarının eseridir. Bu tarihî bir gerçektir. Harap bir şehir olarak aldığı Kostantiniyye’yi Fâtih vakıflara dayanan külliye-imaretleriyle muhteşem bir Türk-İslam şehri olarak yeniden inşa etmiştir. Sadece Ayasofya’nın vakıf geliri yılda 14 bin altına yükseliyordu. Fâtih Sultan Mehmed, İstanbul’u fetihle kalmadı.Türk Hakan ve İslâmî Sultan unvanlarından sonra Kayser-i Rum sıfatıyla Tuna ile Fırat arasında, İstanbul ve Boğazlar ekseninde, eski mutlak merkeziyetçi Doğu Roma İmparatorluğu’nu ihyâ etti, Doğu Roma’nın köylü raiyyet statüsünü, vergi kanunlarını Raiyyet Kanunnâmesi’yle ve Osmanlı-Türk devlet nizamını Fâtih Kanunnamesi’yle düzenledi, Osmanlı imparatorluk düzeni, yüzyıllar boyunca bu temel üzerinde ayakta kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun her bakımdan gerçek kurucusu İstanbul Fâtihi Sultan Mehmed’dir.
Sayfa 123
Reklam
"Gelin" sözcüğünün kökü "gelmek" tir. Sözcük, kadının evlenerek, babasının evinden kocasının ve /veya kocasının ailesinin evine geldiğini, artık bu evin malı haline getirildiğini vurgular. Bu nedenle geleneksel anlamda düğün de, kadını babasının evinden alma, kadının artık o eve değil de kocasının ailesinin evine ait olduğunu gösterme töreni şeklinde düzenlenir. Anadolu 'da "gelin alma töreni" olarak bilinen şey, bunu herkese bu şekilde gösterme üzerine inşa edilmiştir.
Sayfa 32
Lizbon Depremi
Portekiz şehri Lizbon, 1 Kasım 1755'te aynı anda yıkıcı Pbir deprem, tsunami ve yangına maruz kalarak yerke in oldu. Bu olay tartışmasız olarak ilk defa (1666'daki Büyük Londra Yangını'nda halkın hazırlıksız müdahalesi ve sigorta şirketlerinin eylemleriyle karşılaştırıldığında) bir hükümetin, günümüzde yaşanan felaketlerdeki gibi bir kurtarma operasyonu düzenlemesine örnektir. Pratikte hükümetin kontrolünü elinde tutan Marquis de Pombal, ayaklanmaları asgari seviyeye indirmesi için orduyu göreve çağırdı, yangınlar söndürüldü, toplu definler düzenlendi (bunlar vebayı önlemek için denizde gerçekleşti) ve akabinde özenli bilimsel araştırmalar ve analizler yapıldı. Bu afetin Aydınlanma Çağı Avrupa'sı üzerinde hatırı sayılır etkileri oldu, can kayıpları içe bakışa yol açtı. Voltaire Candide', üzerinde yaşadığımız dünyanın "mümkün dünyaların en iyisi" olup olmadığını sormak için yazdı. Kant jeoloji çalışmak için felsefeye ara verdi. Lizbon depreme dayanıklı bir şekilde yeniden inşa edildi fakat masraflar ve kayıplar Portekiz'in imparatorluk olarak genişlemesini durdurdu.
Şiir'in ne işe yararlığı üzerine;
...artık benim için bir mısra yazılmaya değer görülüyorsa bu, onun ustalıkla düzenlenmiş yapısından ötürü değil, bana kendimin de bir parçası olduğu dünya ile ilgili olarak yaptığı ifşaat yüzündendi... Bana ilişen bu şey dünyanın sırlarını ifşa ediyordu.
...eğer toplum gerektiği gibi düzenlenip örgütlenirse, bütün suçlar birdenbire ortadan kalkacaktır, zira ortada baş kaldırması gereken bir şey olmayacaktır ve herkes, derhal, kanuna uyar hâle gelecektir. Doğa, yaradılış, hesaba katılmıyor, doğa kapı dışarı, doğa diye bir şey yok âdeta! Onların felsefesine göre, insanlık, canlı tarihsel gelişim
Sayfa 341 - Şule YayınlarıKitabı okudu
253 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.