Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İkinci Rus Harbi devam ederken, bütün sefer zamanlarında usülden olduğu üzere, camilerde “Surei Fetih” okunuyordu. Bu vazifeye devam edeb hocaların ücretleri verilmesine müsaade istenilerek yeni padişah olan III.Selim’e bir telhis takdim olunmuştu. Selim bu telhisin kenarına şu satırları yazmıştır: “Bilmem hulûs ile mi kıraat olunuyor? Yoksa erbabına mı tesadüf olunmuyor ki bir semeresi müşahede olunamıyor? Hoş imdi, gene altı mah kıraat olunsun ve akçesi Darphaneden verilsin. Akçe ile olan dua böyle olur?”
Sayfa 155Kitabı okudu
Meclis-i Meşayıh
III. Selim'le başlayıp II. Mahmud ile vücud bulan Osmanlı'da ki merkeziyetçi politikaların sonucu olarak Sultan Abdülaziz döneminde 1866’da kurulan tarikat ve tekkelerin idare edildiği Meclis-i Meşâyıh Sultan II. Abdülhamid dönemine gelindiğinde alınan kararların kayıt altına alınmasıyla daha sistemli bir şekilde çalışmaya başlamıştır. Meclis-i Meşâyıh maiyetiyle birlikte Şeyhülislamlık/Bab-ı Meşihat binası (günümüzde İstanbul Müftülüğü) içerisinde bulunan bir odada toplanmakta ve tekkelerle ilgili kararların burada alınmaktaydı. Tekke sakinlerinin her türlü nüfus işlemleri, tekkede ikamet edenlerin ve tekkeden ayrılanların kontrolü, tekkelerin teftişi, gelirleri ve imarı ile ilgili yapılan çalışmalar Meclis-i Meşâyıh’ın yetkisi altındaydı. Meclis-i Meşâyıh’ın aldığı kararlar öncelikle Şeyhülislamlık makamı ve onun da üzerinde padişahın fermanı ile uygulanmaktaydı. Vefat eden şeyhin evladı yoksa post boş kalmasın diye başka bir tarikat tekkesinin şeyhi dahi oraya vekil diye atanabilirdi. Tekkelere bağlı olan vakıf müesseselerinin artık işlevsiz hale gelip, miras kavgasına tutuşan akrabaların maddiyat derdine düşmesini gören padişah, bu durumu iyi değerlendirip kanuni rıza yoluyla vakfın mallarını devlet bütçesine eklemiştir.
Reklam
Osmanlı’nın son ikiyüz yılı içinde buna benzer gözlemler ve fikirler pek çokları tarafından, hattâ bizzat III. Mustafa, III. Selim ve II. Mahmud gibi padişahlarca bile dile getirilmiştir.
IV. Mustafa saltanatı kurtarmak için amcaoğlu III.Selim’in ve kardeşi Veliaht Şehzade Mahmud’un idamını emretti. Dışarıda Rumeli askeri kapıları zorlarken, sarayın içinde bir kovalamaca başlamıştı. III. Selim cellatlarıyla boğuşarak katledildi.
Sayfa 40 - TimaşKitabı okuyor
Yedi asır boyunca iki Osmanlı şehzadesinin doğumu arasında geçen en uzun müddet 33 sene, 10 ay ve 20 gündür. 3 Şubat 1728'de doğan Sultan III. Ahmed'in 20 oğlundan en son doğan Şehzade Seyfeddin ile 24 Aralık 1761'de doğan Sultan III. Selim. Bu müddet zarfında 4 padişah (III. Ahmed, I. Mahmud, III. Osman ve III. Mustafa) tahtta bulunmuştur.
Rumeli Hisarı Kaleiçi Mahallesi
*ÜÇ YÜZ YILLIK MAHALLENİN YOK OLUŞU* Babası II. Murad'ın vefatından sonra ikinci kez tahta geçen genç Padişah Fatih Sultan Mehmed'in artık tek hedefi vardı: Konstantinopolis'i fethetmek... Bu amaç uğruna başkent Edirne'de uzun süreli hazırlıklara girişen Sultan Mehmed, şehre Karadeniz tarafından girebilecek yardımlara engel
Sayfa 146Kitabı okudu
Reklam
Titretti yine Rû-yi zemin Arş-ı semâyı!
Dönemin Mısırlı tarihçisi İbn lyas (ö. 930/1524) Sultan Selim Halep'i aldıktan sonra Abbâsî halifesi III. Mütevekkil-Alellah'ın, beraberinde Şafii, Mâliki ve Hanbeli mezheplerinin kadıları olduğu halde sultanın huzuruna getirildiği ve sultanın halifeye tazimde bulunduğunu nakletmektedir. İbn lyas'ın aktardıkları içinde dikkat çekici
Sayfa 128 - KlasikKitabı okudu
Dağın Yamacındaki Büyüleyici Manastır: Sümela Sabahın ilk saatleri, puslu hava eşliğinde servis aracımızla yola çıktık. Sümela Manastırı’nı ilk defa göreceğim için çok heyecanlıydım. Araç yavaş yavaş Trabzon Maçka’ya doğru hareket ederken ben solumdaki camdan Trabzon’u seyrediyordum. Gözlerimin önünden evler, apartmanlar, dükkanlar, okullar,
Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı ile Doğu trajedisi.
Osmanlı İmparatorluğu da çağdaş devlet olmak istemişti. Bilhassa Sultan III.Selim'den itibaren bu maksada yönelik icraat hepinizin malumudur. Lakin Osmanlı saltanatına çağdaş devlet olabilmek mukadder değildi. Çünkü Osmanlı saltanatı bekasını temin için bir taraftan Batı medeniyetine girmek zorunluluğunu hissetmekle beraber, diğer taraftan Doğu medeniyetinin devlet sisteminde son gelişme merhalesi olan dini-feodal ve gayri milli bir imparatorluktan, hilafetle kaynaşmış padişahlıktan ayrılamıyordu. Zaten halife-padişahlık sisteminin mahiyeti, bugünkü Batı medeniyetinin asli kaynaklarından olan Rönesans, dini reform ve ihtilalin ruhlarına aykırıdır. Dini geleneği temsil ve müdafaa etmekle mükellef hilafet, esasında, laik Rönesans hareketine ve dini reforma rıza gösteremezdi. Toprak ağalığına dayanan padişahlık, kendi dayanaklarını kırmadan siyasi ve toplumsal bir ihtilale müsait olamazdı. Nihayet Rönesans, ihtilal ve dini reform, milli hareketlerin çıkış noktası olduğundan, muhtelif kavimleri, milliyet prensibine aykırı ideal ve menfaatlerle saltanat asasına baş eğdiren bir imparatorluk, kendisine mezar kazacak olan milliyet hareketinin doğup gelişmesine göz yumamazdı. Kısacası Osmanlı İmparatorluğu'nun trajedisi,gibiydi hem Batı medeniyetine girmek, hem girmemek mecburiyetleri tezadında adeta yoğunlaşmış gibiydi.
OSMANLI’NIN ŞAİR SULTANLARI Osmanlı İmparatorluğu padişahları arasında şiir yazan, hatta divan oluşturanlar hiç de az sayıda değildir. Şair padişahlar ve mahlasları (takma adları) ise şöyledir: II. Murat: Muratî Fatih Sultan Mehmet: Avnî II. Bayezit: Adlî Kanuni Sultan Süleyman: Muhibbî III. Mehmet: Adnî I. Ahmet: Bahtî II. Osman: Farisî IV. Murat: Muratî II. Mustafa: İkbalî III. Ahmet: Necib III. Mustafa: Cihangir III. Selim: İlhamî II. Mahmut: Adlî
Tarihimizdeki Garip Olaylar
Tarihimizdeki Garip Olaylar
Reklam
1826’da yeniçerilerin ortadan kaldırılması üzerine kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye'nin gerçekten modern bir ordu olduğunu söylemek güçtür. Bir kere kapıkulu askerlerinden olan topçu ve cebeciler bırakılmıştı. Eski yeniçeri subayları şimdi yeni kurulan ordunun komuta kademelerindeydiler. Buna karşılık eski reform denemelerinden kalan askeri eğitim kurumları halen ayaktaydılar. III. Selim devrinde kurulan Kara Harp Okulu (Mühendishane-i Berr-i Hümayun) Avusturya örneğine göre düzenlenmişti. Eğitim için bu nedenle Almanca, Fransızca gibi dillerin öğrenilmesi ve Avrupalı öğretmenlerin getirilmesi zorunluydu, II. Mahmud bu konuda isteksiz ve ürkekti Müslüman öğretmen getirtmek için Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’ya başvurdu. Aldığı cevapta, "Müslümanların arasında henüz modern askerlik ve fenden anlayan olmadığı" bildiriliyordu. Sultan Mahmud'un istediği nitelikte hem Müslüman hem de Avrupa savaş tekniğini bilen kadrolar ülkeye geldi, ama onun ölümünden on sene sonra... 1848 Devrimi'nden sonra Osmanlılara sığınan ve Müslüman olan Macar ve Polonyalı mültecileri kastediyoruz.
18. yüzyılın sonuna kadar Osmanlı hükümdarları kendilerini kafirlerden yalnızca bilim devriminin ürünlerini, dar görüşlü bir bakışla, askeri teknoloji ithal etmekle yetinebilecekleri konusunda kandırdılar. 18. ve 19. yüzyıl arasında III. Selim muhafazakâr güçlerin ciddi direnciyle mücadele ederek orduyu yeniden düzene koymaya çalıştı. 19. yüzyıl padişahları devletin genel olarak ve derinlemesine modernleştirilmesi sorunuyla yüzleşmek zorunda kaldılar, çünkü alışıldık düşmanın gücünün artması sorunundan daha ağır bir tehlike baş göstermeye başlamıştı: milliyetçi ayrılıkçılık hareketleri.
Sayfa 24 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
"Bu sırada Sultan Mustafa, tahtta rakipsiz kalmak için, Selim III. ile Şehzade Mahmud'un öldürülmesini emretti. Kaatiller harem dairesinde ibadetle meşgul olan Sultan Selim'e alçakçasına saldırdılar. Silahsız olmasına rağmen Mustafa III.'ün oğlu, kendisini cesaretle müdafaa etti. Kaatillerinin çoğunu yere serdi. Fakat Nizam-ı Cedit çalışmalarında olduğu gibi hayatının son dakikalarını müdafaada da yalnız kaldı. Sonunda hançerler altında can verdi."
Sayfa 88
464 syf.
·
Puan vermedi
·
40 günde okudu
Modernleşme ekseninde yapacağınız okumalarda bernard lewis ile erik jan zurcher'in eserleri baş ucu kitaplarınız olmalıdır. Kitap Osmanlı'nın modernleşme çabalarının mimarlarından Sultan III. Selim ile başlayıp Ak partinin 2014 dönemine kadar anlatım yapıyor. Yakın tarihe ilginiz varsa kitabın ufuk açıcı olması nedeniyle kesinlikle öneriyorum ancak müellifin bakış açısı zaman zaman insanı rahatsız etmiyor değil. İyi okumalar dilerim.
Modernleşen Türkiye'nin Tarihi
Modernleşen Türkiye'nin TarihiErik Jan Zürcher · İletişim Yayınları · 2011907 okunma
Nîzam-ı Cedit düşmanlığı
"Ulemayı bu yıkıcı çalışmalarında devlet işlerinden uzaklaştırılmış bazı vezirler desteklemekte idi. Bunlar padişahın, o devrin deyimiyle, vükelâ ile devlet işlerini görüşmesine kızıyorlar ve "Şah vakıf gerektir ahvale... Vükelâya kalırsa vay hale" sözü ile Selim III.'e yakın adamlarını çekemediklerini anlatmış oluyorlardı.
Sayfa 79
1.351 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.