Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bazen kısa hikayelerin vedası daha uzun olur diğerlerinden. Çünkü yarım kalan, yaşanmamış ne varsa, en çok onlar uzatır vedayı. Yaşayamadığınız ne kadar şey varsa onunla aranızda, bir boşlukta hepsini yaşamış gibi tüketmeye çalışırsınız. Veda en çok, sizin ona son dokunuşunuzla, başkasının ona ilk dokunuşu arasındadır. Tüm hayatınız o iki dokunuşun arasında şekillenir. Ya kendinizi kurtarırsınız ya da geç kalıp kaybolursunuz. Veda uzar, uzar ve sihirli bir dokunuş gibi, bir başkası ona dokunduğunda sona erer. Bir hikaye yarım kaldığında, tamamlansaydı ne olurdu merakının esiri olmakla, iyi ki daha çok yaralanmadım hissinin arasında bir yerde durursunuz. Aşk, bir suçluyu, suçtan daha çok sevmektir. Evet onlar suçludur, çünkü bir kez tadına bakılmış her şey hayatta yarım bırakılmış demektir."
YARIM
Bazı adamlar için yaşamak ne kadar zorlaşıyor farkında mısın? Hayatında ilk kez gittikleri bir devlet dairesinde cesaretini toplayıp da, asık suratlarıyla masalarının arkasında siper almış memurlara ne yapmaları gerektiğini soramayan adamlardan söz ediyorum. Saatlerce bekleyip de kendisine bir türlü sıra gelmediği halde, bunun sebebini sorma cesaretini bulamayan adamlar için gün geçtikçe her şey zorlaşıyor. ... "Orta iki terk" adamlar bunlar, sabah evden çıkarken saçlarına limon sürenler, radyodan haber dinleyip reel-politikten habersiz olanlar, annelerinin seçtikleri kızlarla evlenenler, sigarayı azaltarak bırakma duygusundan vazgeçmeyenler, çocuklarına kendi tuttukları futbol takımını sevdirebilmek için çabaya girişenler, yıllardır sakladıkları deftere şiir niyetine şarkı yazanlar. Oturdukları apartmanın kapıcısından bir şey istemeye utanan adamlardan söz ediyorum. Bakkala kendi gidenler, faturalarını kendisi ödeyenler. Yaşamak nasıl da zorlaşıyor bu adamlar için.
Reklam
“Seni son kez gördüğümde omuzların ağlıyordu, bilirsin çabuk tanırım ağlayan omuzları... Ama yalnızlığımı seninle harcadığım için pişmandım hâlâ, öfkeliydim biraz da... Sen yine geçip gittin yanımdan, daha önce hiç hayatıma uğramamış yabancı biri gibi. Yüzüne bile bakmadım, omuzlarının üzerinden gökyüzüne çevirdim gözlerimi... Çünkü sular kesik, ellerim kirli, bahanem çok... Kayıp eşya odasında kalbini bile aradığım biriyle en çok ne yaşayabilirim ki dedim içimden. Bir kalp kaç kere kırılıp iyileşir, bir bakış kaç kere hatırlanıp unutulur, bir yalan kaç kez söylenir ve en çok kaç kez affolur? Demek ki her hikâye, bitmeden önce kendini gerçekten tamamlıyor. Su bile kırılıp iki ayrı yerden akmaya başlıyor insanın yanaklarından bazen... Herkes kendi vedasını işte o zaman anlıyor. Aşk için yazdıklarım bitti... Şimdi kir göstermeyen bir sözcüğün, kendisiyle yüzleşme vaktidir. Ve aşkta tüm lekeler, ancak hikâyenin ilk cümlesinde havada asılı duran o hisle baştan sona temizlenir...”
Kuşkusuz Atatürk çok üstün zekaya sahip bir insandı. Kendisinin asker olduğunu biliyorum ama özünde bir bilgin olduğuna inanıyorum. Çankaya ve Anıtkabir'deki kitaplığına bir bakın. Ne kadar çok okuyan bir insan olduğunu görürsünüz. Özellikle tarih ve dil konusunda! ama kendisi asker olmak ve büyük bir asker oldu. Hiçbir yenilgi almayan tek Osmanlı paşasıydı. İki kez , biri Ruslarla karşılaştığında , bir de Filistin cephesinde yenmedi ama geri çekildi. Ama geri çekilirken kendisi , başka komutanlar gibi birliklerinin önünde değil , en arkasında yer aldı!
Sayfa 197 - Prof. Dr. Geoffrey LewisKitabı okudu
Hatalar doğaldır fakat zeka aynı hatayı iki kez yapmamaktır.
ÜÇ SORU Yıldızlar uykudaydı. Ağaçlar , kuşlar, ırmaklar ve insanlar uykudaydı... Bir de uzaktan bakıldığında eski bir yapıyı andıran, saray olduğunu anlayabilmeniz için bahçesine kadar gidebilmeniz gereken o yerde gözleri uyku tutmayan bir adam vardı. Başı ellerinin arasında gözleri yaşlı bir adam. Beynini kemiren sorulara cevap bulmaya
Reklam
Özellikle her zaman iyi karşılanan küçük bir söylev geliştirmiştim, eminim, alkışlayacaksınız bunu. Bu söylevin özü şu acıklı ve boyun eğer beyanda yatıyordu: Hiçbir şey değilim ben, bana bağlanmaya değmezdi, yaşamım başka yerdeydi benim, günlük mutluluktan nasibi yoktu bu yaşamın, oysa bu mutluluğu belki herşeye yeğlerdim, ama işte, iş işten geçmişti artık. ... Bu dostlarımdan en duyarlı olanları beni anlamaya çalışıyor ve bu çaba onları hüzünlü teslimiyetlere götürüyordu. ... O zaman ben kazanıyordum, hemde iki kez, çünkü onlara karşı duyduğum arzu dışında kendime karşı beslediğim aşkı da her seferinde kendi güzel yeteneklerimi doğrulayarak tatmin ediyordum.
Değişir yönü rüzgarın Solar ansızın yapraklar; Şaşırır yolunu denizde gemi Boşuna bir liman arar; Gülüşü bir yabancının Çalmıştır senden sevdiğini; İçinde biriken zehir Sadece kendini öldürecektir;
“Sigarasını filtre ucunu burnuna dayadı. Sağ gözkapağını indirip sigarayı sol gözüyle izledi. Umutsuz bir hayvanınkine benzeyen nefesler verdi. Sol gözkapağını indirip sağ gözüyle sigarayı izledi. Sadece yedi santim. Gözbebeklerinin arası yedi santimetreydi. Oysa gördüğü iki farklı sigaraydı. Aynı yüzün taşıdığı iki göz bile dünyayı tamamen farklı avlıyordu. “Peki, hangi göz benim?” dedi, kulaklarının duyacağı yükseklikte. Sorusunu kendi yanıtladı: “Hiçbiri.” Bu kez kimse duymadı. Kendi gözlerinden kuşku duyduğu anda, yabancı yüzlerin neler görebileceğini düşünmek bile istemedi. Çünkü diğer insanlara uzaklığı sonsuzluk kadardı.”
Her suskunluğun ardında bir çığlık vardır. Sessizlik kadar dinletici olamaz oysa ki. Öyleyse her çığlığın ardında da bir suskunluk... Hep birbirini mi kovalar, hiç konuşamadıklarımızı bağırmalar? Gitmeler vardır bir de. Dur durak bilmeyen gitmeler. Siz hiç durdunuz mu? İşte duruyorum! Öyleyse ben sonsuzluğa yürüyorum. Ben hiç dönemedim, gitmelerim kaldıklarım oldu. Ben hiç gidemedim, olduğum yerde döndüğümle kalıp durdum. Ben bir kez gittim. Ben bazen durabildim. Ben bir kez dönmüştüm. Ben hep kayboldum. Hiç bilmediğimiz yerler miydi kaybolduk diyebilmemiz? Aslında dönemediğimiz yerlerdi. Öyleyse gitmiştik. Ve bunu hiç bilmedik. Biz mi basite indirgedik hayatı, yoksa hayat mı basit bir oyundan ibaretti? Hayat dediğiniz varoluş koşulunun adı değil mi? Hayatı biz basite indirgedik. Biz. Öyleyse yaşadıklarımız kadarıyla kalacağız. Bizden kalan sadece bizim bırakabildiklerimiz olacak, yaşadıklarımız bizimle yok olacak. Ama davalar hiç bitmeyecek! İki yüzüyüz bir kitabın. Hangi el tutar bizi? Ya siz yüzüstü düşeceksiniz ya biz!
Sayfa 209Kitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.