Karanlığın Soluğu- Maxime Chattam
Harvey Morris'in 12 Nisan 1997 yılında bindiği uçak aniden bir patlamayla tuz buz olur ve tüm insanlar ölür. O uçağın patlamasıyla hersey daha yeni başlar.
Manhattan'da yaşayan Annabel anıları biriktirmeyi seven, bir sinema biletine bile kıymet veren, dergi kitap gibi herseyi okumayı seven, Jack Thayer ile ortak dedektiftir. Gece yarısı ortağı kafa derisi nesterle parçalanmış kadın bulduğunu söylediğinde firlayip olay yerine gider. Bu ilk cinayetle birlikte gelen cinayet haberlerinin ardı arkası kesilmez.
Annabel'in kocası Brady evlendikten on sekiz ay sonra ceketini ve cüzdanı hariç herseyini bırakıp gitmis. Hiç bir iz bulamayınca da hayatına devam etse de aklı hep kocasındadır.
Vakayla ilgilenirken özel dedektif Joshua Brolin, Annabel ile karşılaşır. Kayıp bir kızı arayan Brolin ile birlikte bilgi paylaşımı yaparlar ve mesleğini neden bıraktığını ilk Annabel'e anlatır.
Şeytanla ortaklık yaptığını düşündüğüm bir katilin yaptığı katliamlar ve mide bulandırıcı olaylar... Şaşırtmacali olay örgüsü ve acımasızlık dolu ürkütücü bir kitaptı. Annabel karakterini ayakları yere sağlam basan daha zeki bir kadın olmasını isterdim. Olay orgusunde her yapbozun bir parçası bir sonuca bağlanıyor. Bunun yanı sıra doğada insanoglu kadar şiddete başvuran ve bundan haz duyan, zevk alan bir tür olmadığını düşünüyorum. Dehşete doyacağınız satırlarla dolu bir kitaptı.
Öncelikle güzel bir polisiye kitaptı ben beğendim
Kitap içerisindeki olaylar ilgimi çekti ilk başlarda biraz sıkıcı geldi ama sonradan neler olacağını merak etdiğim için sürükleyici devam etti
Kitap konusu Dedektif Rachel in çözmeye çalıştığı bir cinayetden bahsediyor 20 yıl önce Boston kurdu isimli bir katil çok dehşet verici cinayetler işliyo Dedektif Rachel in karşılaştığı cinayet ise 20 yıl önce işlenen cinayetlerden olduğu şüpheleniyor bu katil bir taklitci mi yoksa Boston kurdu geri mi döndü. cinayetlerdeki şifreler gizem vs çok ilgimi çekti gerilim kitaplarını seviyorsanız kesinlikle okuyun derim
" Sırf olduğun şey yüzünden nefret ediliyorsun. Sırf olduğun şey yüzünden hor görülüyor, aşağılanıyor, siddete maruz kalıyor, öldürülüyorsun."
Cinayet büroda görev yapan komiser yardımcısı Mutlu, Mısır asıllı bir pilotun İstanbul'da öldürülmüş olarak bulunmasının ardından altı ay sonra cinayetini çözmek için görevlendirilir.
Mit ve
Zaten ne tanıdığım ilk katil bu, ne de gördüğüm ilk cinayet benimkisi. Şu kısacık ömrümde öyle çok cinayet gördüm ki… En az bir kere öldürdüler tanıdığım herkesi.
Kanae Minato 'nun ödüllü, uluslararası çok satan ilk kitabı
İtiraflar dan sonra okuduğum ikici kitabı olan "Katil" karanlık ve sesli bir intikam ve psikolojik travma öyküsüdür fakat benim favorim hala "İtiraflar" kitabıdır***
Beş çocuktan biri gizemli bir şekilde arkadaşlardan ayrılır. Sonra akla hayale gelmeyecek bir şey
Martin Beck Serisi 1 / Kanaldaki Kadın
10 kitaplık Martin Beck serisinin ilk kitabı Kanaldaki Kadın. İskandinav polisiyesi. Teknolojiden çok uzak bir dönemde büyük bir uğraşla çözülen bir cinayet vakası. Ve dedektif Martin Beck...
•
Sürekli dedektife övgüler yağdıran, fazla abartan, şişiren bir kitap olmadığı için ve sihirli bir değnek değmişçesine olaylar birden çözülmediği, cidden uzun emek ve uğraşlar verildiği için konuyu da dedektifi de çok sevdim
•
Bir sürü ödülü boşuna almamış.
•
İsveç’te bir kanalda bir kadın cedesi bulunur ve komiser Martin Beck bu cinayeti çözmek için işin başına geçer. Önce kadının kimliğini tespit etmek ve sonra da katili bulmak zorundadır. Ülkenin dışına taşan bir soruşturma başlar. Kamera yok, GPS yok. Geride bırakılan iz yok. Yorucu ve soru işaretleriyle dolu bir soruşturmanın ardından sezgileri güçlü komiserimiz katili tehlikeli bir kanala çeker.
"Bir fetüs tarafından anlatılan ihanet ve cinayet öyküsü..."
Kitabı okurken çok zorlandım. Psikolojisi ağır geldi bana. O yüzden inceleme başlığımda; "bu kitabı özellikle hamileler ve çok hassas kişiler okumasın!" diye belirttim. Okuması zor bir kitap cidden. Kitabın anlatıcısı ve tüm yaşananların şahidi daha doğmamış bir bebek olunca haliyle insan okurken zorlanıyor. Ve çok üzülüyor. Hamileliğinin son aşamasında bir kadın; karnındaki bebeğini hiç umursamayan, sürekli içen, kayınbiraderi pozisyondan pozisyona giren, yasak ilişkiye girdiği yetmiyormuş gibi karnındaki bebeği hiç düşünmeyen, anne olmaması gereken bir kadın... Ve abisinin eşine, evine gözünü diken iğrenç bir adam... "Bunlar nasıl insan ya?" diyorsunuz kitabı okurken... Evet yazar farklı bir kurgu yapmış. Kitap bir şekilde okutuyor kendini. Fakat yaşanılanlar korkunç ve iğrenç...
Ben kitabı sevmedim. Ama yarıda da bırakmadım. Kitabın sevilecek bir yeri yok bence. Bebek deyince hepimizin aklına ilk "masumiyet" gelir. Bu kitapta masum olan tek şey doğmamış o zavallı bebek. Gerisi korkunç bir hikaye... Bu kitabı kesinlikle kitaplığımdan atıcam. Gördükçe romanın konusu aklıma gelir üzülürüm.
Kitaplarla kalınız.
Fındık KabuğuIan McEwan · Yapı Kredi Yayınları · 20171,100 okunma
Söyleme Bilmesinler kitabı hediye olarak gelmişti ilk defa bu yazarı duymuştum.
“Bir yazarın kitabı yarattığı karaktere neden ithaf ettiğini merak ederek başladım okumaya ve son sayfalarda nedenini anlayınca gülümseme oluştu yüzümde.”
Yazar her bir karakterin kendi cephesinden aile bağları, vicdan azapları ve hiçbir yaşantının göründüğü gibi olmadığını gözlerimizin önüne seriyor. Bir cinayet romanında olayın çözülüşü gibi olayların çözülüşünü okumak çok etkileyiciydi.
* İnsanoğlu böyle bir şey, Nerede,hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor.
* ...kimse birbirini sevmiyor.
Kimsenin kavgası, gürültüsü yok ama kimsenin neşesi de yok.
Agatha Christie'nin okuduğum ilk Tommy ve Tuppence Beresford kahramanlarının yer aldığı kitabıydı. Tommy ve Tuppence Beresford geçmişteki o heyecanlı günleri özlüyorlardı. Gizli Servis Başkanı Blunt bir gün onlara Uluslararası Dedektiflik Bürosu'nu yönetmelerini teklif edince bu fırsatı kaçırmak istemezler. Beresford'lar çalışmalarında başarılı olmak için bütün usta dedektifleri taklit etmeye karar verirler. Kayıp pembe incilere ne olduğunu bulmak, cinayet olaylarını çözmek, kalpazan çetesini yakalamak, kaçakçıları ortaya çıkarmak, kaybolan bir kadını bulmak, hazine avıyla genç bir kızı dertlerinden kurtarmak, çürütülemez görünen bir kanıtı çütümek, Sunningdale golf sahasındaki bıçaklama olayı aydınlatmak ve gazetelerin kişisel sütunlarında yayınlanan şifreli mesajlar çözmek gibi karmaşık olayların üstesinden gelirler.
Suç OrtaklarıAgatha Christie · Altın Kitaplar · 2022333 okunma
İlk kitap her zaman güzel olur derler ya tamda öyle. Cinayet masasında tek kadın polis olan Rizzoli’nin ilk kitapta hapishaneye tıktığı Hoyt onun hayatını altüst etmiştir. Sürekli kabus görüyordur. Cezaevinde olmasına rağmen diken üstündedir.
Derken yine bir cinayet ve bu cinayet cezaevinde olan Hoyt’un tekniğine benzemektedir.
Günahkar daha iyidir umarım .))
ÇırakTess Gerritsen · Doğan Kitap · 20189,5bin okunma
Henüz "Ne yaptığını biliyorum" kitabını okumasam da Alice Feeney favori yazarlarım arasına girmiş bulunmakta. "Taş Kağıt Makas" her sayfasını okuduğunuzda diğer sayfaya bir an önce geçmek istediğiniz bir kitap olmuş. Aralarda kadın karakterimizin kocasına her yıldönümün deki yazmış olduğu mektuplar olsa da, o mektuplar hikayeyi çok daha iyi kavramamızı sağlıyor. İlk 100 sayfadan sonrası su gibi akıp gitti bende. Eğer alınmayı bekleyen bir kitap sepetiniz varsa (tabi cinayet gerilim seviyorsanız.) mutlaka ekleyin derim.
Taş Kâğıt MakasAlice Feeney · Yabancı Yayınları · 20231,262 okunma
Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz’ün yazdığı “Kusursuz Cinayet” kitabı çıktı…
Kusursuz Cinayet var mıdır, yok mudur? Kusursuz cinayetlerin peşinde adli tıp ve adli bilimler…
İnsan vücudu ilk ne zaman kesilerek incelenmeye başladı ve otopsinin tarihsel gelişim süreci? Rembrant’ın Dr.Tulp’un Anatomi Dersi tablosunun esrarı…
Yürüyen
Delibal romanı; aşk, cinayet, intikam ve aile içi olayların işlendiği bir eser. Yazar, bu konuları öyle güzel kurgulamış ki elimde olsa uyumadan okuyup bitirirdim.
Defne Delibal, ailesini hain bir cinayette kaybetti. Geriye sadece kendisi kaldığı zaman söz vermişti, ailesini ondan koparanlardan intikam alacaktı. Tabii, hayat biz planlar yaparken bize planlarını yaşatandır, Defne de bunu en kötü şekliyle tecrübe ediyordu. Hedefine doğru emin adımlarla devam ederken, işler rayından çıktı. Duyguları mı mantığı mı öne geçecek derken her şey ortaya çıkmaya başlamıştı. Ama hiç de tahmin edilmeyecek şekilde. Hep destekçisi olan Devrim, ikizler ve Mira… Hepsine güvenebilir miydi? Devrim, Defne’nin aşık olduğu adam mıydı?
Bu tarz bir eseri okumayalı uzun zaman olduğu için çok ilgimi çekti. Yazar, merakta bırakan yazımı ile hep sonrası ne olacak, diye okumamı sağladı. Özellikle diyaloglar konusunda çok iyiydi. İnci ve İpek’in savunma ve iğneleme sözlerine pek güldüm, okurken. Ortalara doğru, şüphelendiğim kişiler oldu, onlardan birinde doğru çıktım bence diğer şahıs da kendini ikinci kitapta ele verecek. Bu arada evet, ikincisi gelecek.
Yazarın anlatımı sade ve akıcıydı. Olaylar daha ilk sayfalardan başladığı için, içine çeken bir kurgusu vardı. Okurken duraksamadan, su gibi okunan bir eserdi.