Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kitlelerin ahlak kurallarını yönlendiren nihai unsurun ne olduğu henüz aydınlığa kavuşmamıştır. İlgi çekici gerçekse kitleleri oluşturan her bir bireyin ahlak seviyesinden bağımsız olarak özel bir ahlaki dalgalanmanın o anki ortamda ortaya çıkmasıdır. Bazı kitleler dükkanları yağmalama, cinayet ve tecavüz konusunda tereddüt etmezken bazı kitlelerse kişisel olarak ulaşılması zor özgecilikle cesareti elde ederler. Yazar, ikinci olarak bahsettiği kitlelerde bireylerin özellikle itaat etmesinden ziyade insanoğlunun temelinde var olan itaat duygusunun kitlenin gücünden faydalanarak tecelli ettiğini ve ilk bahsettiği kitlelerde ise bireylerin özellikle vahşi olmadığını, insanoğlunun özündeki vahşiliğin kitlenin gücünden faydalanarak azami dereceye çıktığını söylemektedir.
Kurandan tesfirler ve ilk cinayet "Dişi yüzünden"
"Âdem, her erkek kardeşin diğer erkeğin kızkardeşiyle evlenmesini emretmişti. Kâbil ise, kendi ikiz kardeşini almak istiyordu. Çünkü o daha güzeldi. İki kız kardeşten daha güzelini kimin alacağı, kurban kesmek suretiyle tayin edilecekti.!...) Kurbanının kabul edilmemesinden öfkelenen Kâbil, 20 yaşındaki kardeşini (Hâbil’i) öldürdü.”
Reklam
Hayatımda ilk defa sadece ihtiyaçtan cinayet işlemeyi düşünmeye başladım.
Zaten ne tanıdığım ilk katil bu, ne de gördüğüm ilk cinayet benimkisi. Şu kısacık ömrümde öyle çok cinayet gördüm ki… En az bir kere öldürdüler tanıdığım herkesi.
Sayfa 103 - Hep Kitap
Tarihteki ilk cinayetin 430.000 yıl önce işlendiğine inanılıyor. Bununla birlikte, bu cinayet ancak 2015 yılında arkeologlar İspanya, Atapuerca' da çalışırken bir Neanderthal kafatasını bir araya getirerek onun sopayla öldürüldüğü ve mağara kuyusuna atıldığıyla ilgili kanıt buldukları zaman keşfedilebildi.
İnsanın aklına ilk gelen sözcük, "anlamsız" oluyor, ama İdris onu zihninden kışkışlıyor. İnsanlar habire bunu söyler. Anlamsız bir şiddet eylemi. Anlamsız bir cinayet. Anlamlı bir cinayet işlenebilirmiş gibi.
Sayfa 151Kitabı okudu
Reklam
Ben Kabil'im. Gerçeğinden tek fark: o ölümdeki ilk cinayet işlenmişti. Ben ise kendi evrenimdeki ilk cinayetimi işleyeceğim.
(1914, 1. Dünya Savaşı - Kafkas cephesi)
- Çocuklar! Vatanında güven ve rahat sağlayamamış milletin savaşması cinayet değil, cinnettir. Kader bu milleti bir sürü cahil ve deliye teslim etti. Bakalım ne olacağız? Türkistan'ı ve İran'ı kurtaracağız ama, ilk öde- vimiz bunlardan önce Türkiye'yi kurtarmaktır. Bunun kimse farkında değil.
"Tiens! Çok romantik bir hikaye bu. İlk karşılaşma Paris treninde. İkinci burada. Yolculuklar aşıkların kavuşmalarıyla sona erer. Böyle derler değil mi?"
Sayfa 73 - Hercule Poirot
BİR ŞEYLER EKSİK Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz. ...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz. ''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
Reklam
BİR ŞEYLER EKSİK ," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
Kocasını vurduğu o birkaç dakikanın tohumları muhakkak ki yıllar sonra biçilmek üzere çok önceden ekilmişti. Cinayet işletecek öfke şimdide doğmaz. Hatırladığımızdan önceki zamanlardan, ilk yıllarımızdan gelir, o yaşlarda yaşanan taciz ve kötü muameleler yıllar içerisinde birikir ve sonunda patlar. Genellikle de en yanlış hedefe patlar.
Önemle üzerinde durulması gerekiyor!!!
ne demek çabuk büyümek? İlk olarak aklımıza gelen şey, çocukların, erişkin hayatının kendilerinden saklanması gereken kimi öğelerine fazlasıyla maruz kalmaları. Cinsellik, şiddet, küfürlü konuşma gibi. Yetişkinlik ve çocukluk arasındaki sınırlar muğlâklaşıyor. Altı yaşındaki çocuklar pop yıldızlarını taklit ediyor, sekiz yaşındaki çocuklar cinayet içeren video oyunları oynuyor, televizyon dizilerinden cinsellikle ilgili pek çok malumat ediniyor. Televizyon ve internet, çocuklardan saklanan hayat gerçeklerini ortaya döküyor. Ama çabuk büyüme baskısı sadece medyadan değil, ailelerden de gelebiliyor.
Hayalcinin tam bir tanımını yapmak gerekirse; insandan çok, ara kademede bir yaratık, demek yerinde olur. Oturmak için çoğu zaman cehennemin bucağındaki yerleri seçer. Gündüz ışığından kaçmak istiyormuş gibi, oralara sığınır. Bir köşeye yerleşince de, sümüklüböceğin duvara yapışması gibi, ayrılmak bilmez. Daha doğrusu, bu bakımdan hep evciğiyle birlikte yaşayan kaplumbağaya benzer. İsli, nursuz, sigara dumanı sinmiş ve mutlaka yeşile boyalı şu dört duvara karşı bu bağlılık nedendir dersiniz? Niçin bu gülünç adam, eksile eksile tek tük kalan ahbaplarından biri evine gelince onu şaşkın, utangaç, hatta renkten renge girerek karşılar? O kadar ki, içeri adım atar atmaz insanın, bu evde ya bir cinayet işlenmiş ya da kalp para basıyorlar diyesi gelir. Yahut da, ev sahibi; sanki ölmüş bilinmeyen bir şairin dostu olarak ve hareketini “Kutsal bir ödev”. diye adlandırarak, basımevlerinden birine imzasız bir mektup hazırlamış, şimdi de, basılması için birtakım şiirler çiziktirmekle uğraşmaktadır. Niçin ev sahibiyle konuğu bir türlü konuşacak söz bulamazlar? Başka zamanlar çalçene, kahkahası bol olan, latif cinse ilişkin ve öbür neşeli konuları seven adamın dili neden tutuluverir? Bu ilk ve herhalde son ziyarette –çünkü böyle bir karşılaşmadan sonra ikinci kez gelmeyi aklından geçirmez tabii– niçin ziyaretçi de ev sahibinin şaşkın, donuk halini görünce onun gibi olur? Hele ev sahibinin konuşmayı canlandırmak için karşısındaki gibi, toplum hayatına, kadınlara ilişkin konularda bilgili görünmek, kendini yanlışlıkla kapısını çalan zavallı konuğun zevkine uydurmak istemesine ne demeli?
Ta'zîr
Ta'zîr (kelime anlamı terbiye etme, dikkatli olmaya zorlama, tedbir alma) denen kavram ve kurum işletilerek devlet başkanına, sakıncalı gördüğü konularda sakıncalı gördüğü kişileri hizaya getirmek için tedbir yetkisi verilmiştir. Bu yetki İlk zamanlar, dayak ve hapis gibi cezalar öngörüyordu. Daha sonra uygulanan siyasetlere karşı çıkışlar artınca yetki sürgün ve öldürmeye kadar uzatılmıştır. Ve bir gün gelmiştir ki, devlet başkanı (imam, halife veya sultan) saltanatı için sakıncalı gördüğü kişi veya kişileri hiçbir sorgulama ve araştırma yapmadan bir emirle katlettirebilmiştir. Osmanlı düzenindeki "siyaseten katil" kurumu da işte bu ta'zîr kurumunun biraz uzantısıdır. Bu ta'zîr kurumu, tarihin hukuk ve düzen adına yapılandırılan ve işletilen en büyük cinayet ve zulüm kurumlarından biridir. Devlete ve düzene zararlı olabilirler gerekçesiyle yüzlerce, binlerce (bunların içinde onlarca kundak bebeği de vardır) asılıp kesilmiştir. Tek "suçları" sultan veya halifenin onları devlet ve saltanat için kaygı yaratıcı bulmasıdır. Bu kaygı yüzünden bazen analar, evlatlar, babalar katledilmiştir. Bu ölümler içinde devletin varlığı ve halkın huzuru için gerekli olanlar elbette vardır; bizim eleştirimiz bunun din adına yapılmış olmasına yöneliktir.
Sayfa 73
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.