Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
EFELYA ROMANI HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ... Film Yönetmeni Sinan Tabanlı yazdı... Genk / Belçika Arada su gibi içtiğim Kürk Mantolu Madonna'yı saymazsak eğer uzun zamandır Türk diliyle yazılmış bir roman okumamıştım, Mehmet Ağabey'in Efelya'sı elime geçene dek. Ortalık herhangi bir moral çerçevesi olmayan sığ, karanlık tarafçı bohem
Bugün e düşen kitap: EFELYA // Mehmet Binboğa Mühür Yayınları, İstanbul, Eylül 2020 ** " bir ilkokul bahçesidir gözlerin çocuklar teneffüste..." Şiirleri ve mizahi öyküleriyle tanıdığımız Mehmet Binboğa' nın ilk romanı Efelya, adından da anlaşılacağı üzere, modern zamanların gizemli ve düşsel bir aşk öyküsünü konu alıyor. Bir nevi çağdaş Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı' sını buluyorsunuz satırlar arasında. Gittikçe yalnızlaşan günümüz insanının, imkansız bir aşka sığınmasını destansı bir dille anlatmış Mehmet Binboğa. Yalın ve şiirsel dili, okuru sıkmayacak kadar uzun cümleler ve zaman zaman şiirlerle, zaman zaman ince bir mizahla bezediği sayfaları romanı daha da okunası kılıyor. Eskişehir ve İtalya betimlemeleriyle bir şehri ve bir ülkeyi okuruna ilk kez ya da yeniden gezdirerek, hem zamana hem de mekana rehberlik ediyor Mehmet Binboğa. Belli ki yayımlanmak üzere olan bu dizinin ikinci kitabı; "Şiirkentin Nar Çiçeği" ni de aynı ilgi ve heyecanla okuyacağım. Kitaptan notlar: "... Bana bak Ferhat, kafamı kızdırma; kalkar giderim! Yahu ben o kahvaltıları on yıldır hazırlamaktan bıktığım için sana aşık oldum; belki bu hayatta başka bir yaşam, başka bir ruh var sandım. Ne bileyim başka bir iklim mümkündür diye şiirlerinin peşinden sana kadar geldim. Bizim geleceğimiz yok anla artık ve "an" ı yaşa! Yok öyle kahvaltı sofraları, eşli dostlu misafirler, sanat edebiyat sohbetleri.. Unut sen bunları, öyle hayaller de kurma lütfen.. "
Reklam
EFELYA ROMANI HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ... Film Yönetmeni Sinan Tabanlı yazdı... Genk / Belçika Arada su gibi içtiğim Kürk Mantolu Madonna'yı saymazsak eğer uzun zamandır Türk diliyle yazılmış bir roman okumamıştım, Mehmet Ağabey'in Efelya'sı elime geçene dek. Ortalık herhangi bir moral çerçevesi olmayan sığ, karanlık tarafçı bohem
Aktörlük Sanatı, Sanat Kuramları, Görme Biçimleri
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
Neyzen, Hayyam, Şair Eşref, Gürpınar
_Ben sana bok demem. Boklar duyar ar eder. Bir zerren düşse boka, onu da mundar eder. Tanrı senin hamurunu, necasetle yoğurmuş. Anan seni sıçar iken, yanlışlıkla doğurmuş. _Rakı, şarap içiyorsam sana ne? Yoksa sana bir zararım içerim. İkimiz de gelsek kıldan köprüye. Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim _Göbekler perçin olmuş, hava geçmez aradan.
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
Reklam
Erişilmez aşk teması ilk kez 1774'de Goethe'nın mektuplardan oluşan romanı Genç Werther'in Acıları'nda işlendi. Bu kısa roman Werther'in sevgilisine kavuşamadığı için kendini vurmasıyla sona erer... Bu romanın yayınlanmasından sonra intiharlarda bir artış gözlendi. Bu yüzden bir dönem boyunca kitap Danimarka ve Norveç'de yasaklandı.
‘’ROBOCOPS’’ AMANSIZ DİRENİŞİ
Orantılı Çelik Kuvvet Polislerinin gençlere olan müdahale şekli de değişmişti. Polisler, park ve meydanlarda artık insanları değil, kitapları kovalıyordu. İçlerinden çok az polis onurlu bir şekilde mesleğini bırakmıştı. Park ve meydanlarda polislere kitaplarla yakalanan gençler apar topar gözaltına alınmaya başlanması çok uzun sürmemişti. Okul
Sayfa 165 - Beşinci bölüm
Güncelliğini Koruyan Oyalı Fiskos Örtüleri
Kültürel yaşamın giderek eğlence sanayiine bitişmesinin örneklerini edebiyat alanında izlemek de mümkün. Yazınsal ürünlerde de bir duyarsızlaşma gözlemlendiğini söylemek faz­la iddialı görülmemelidir. Gerçekten de bir zamanlar, özellik­le Türk romanının başat özelliği olan yoksulluk ve eşitlik so­runlarına ilginin son derece azaldığını söylemek mümkün gö­rünüyor. Gelir dağılımındaki eşitsizliğe, işsizlik sorunlarına yapılan vurgulara pek rastlanmıyor artık. Buna karşılık, erotik ve pornografik olana ilginin yanı sıra tarihin tacizi gibi bir nitelemeyi kışkırtacak ölçüde bir ta­rihsel konu düşkünlüğünün ön plana çıktığı görülüyor. Em­peryal ülkelerde tecimsel (ticari) başarısı denendiğini için Türkiye'de de hemen moda haline gelen popüler nitelikteki tarihsel romanlar, işin dedikodu yanını kışkırtıcı özellikleriy­le dikkati çektiler. Selim İleri, gerçekten yazınsal değere sahip olan Kırık Deniz Kabukları adlı romanında Atatürk ile Fik­riye Hanım arasındaki ilişkiyi ilk kez anlatmasına rağmen, roman genel okur tarafından pek ilgiye değer görülmemiştir. Ama Hıfzı Topuz'un Fikriye adlı romanı, Gazi adıyla birlik­te pazarlandığı için çok satanlar arasına girmeyi başarmıştır. Tarihsel roman, emperyal kanon bağlamında, macera ve aşk izleklerinin popüleştirilmiş formunu oluşturuyor.
Sayfa 16 - İşKitabı okudu
Alec ilk kez biriyle gerçekten dans etmenin anlamını anlıyordu. Bu tür aşk romanı sahnelerinin hep Jace ya da Isabelle için olduğunu sanırdı. Onun dışında herkes için. Ama şimdi Magnus'la tam da öyle bir an yaşıyordu işte.
Sayfa 152Kitabı okudu
Reklam
Sinemamızın en büyük aktörlerinden biri o. “Manav Halil”, “Filinta Osman”, “Zehir Ali”... Yüzlerce sinema filmi ve onlarca tiyatro oyununda rol almış dev aktör İZZET GÜNAY’la buluştuk. Sanat macerasını, Türk sinemasını, “Vesikalı Yarim”i, koleksiyonculuğunu ve pek çok şeyi konuştuk. MANAV HALİL’İ GAYET İYİ ANLIYORUM“SEVGİ DE YETMİYORMUŞ, ÇOK
KÜRK MANTOLU MADONNA YAZILIŞI VE YAYIMLANIŞI Kürk Mantolu Madonna önce Hakikat gazetesinde 18 Aralık 1940/8 Şubat 1941 tarihleri arasında 48 sayı tefrika edilmiştir. Sonra 1943'te kitap halinde birinci basımı,1966' da ikinci, 1976'da üçüncü ve 1992'ye değin yedinci basımı yapılmıştır. Gazetede "büyük hikâye",
Tarih(çilik) ve Öykü(cülük): Nerede Nasıl Ayrılıyorlar?
İggers’ın (1997), üniversitelerde ders kitabı olarak okutulan tarihyazımı kitabı, öykü-tarih ve kurgu-gerçeklik ilişkileri üstüne tartışmak için, kaydadeğer başlangıç noktaları sunuyor. Bu bölümde, İggers’ın görüşlerini anarak, fakat ona tümüyle bağlı kalmadan, sözkonusu ilişkileri ele alıyoruz. İggers’ın görüşlerine geçmeden, Avrupa dillerinde
41 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.