Memlekette fikir ve vicdan hürriyetine karşı alınmış hükümet tedbirlerinin de, bir nevi yetkilisi ve sorumlusu durumuna düşmüş olan Maarif Nezareti, okul ve eğitim işlerinden çok, kitap sansür etmek, devrin ideolojisine aykırı bulduğu kitapları yurda sokmamak, toplatıp yaktırmak ve genç nesillerin manen uyanmasına, milli ve medeni bir ruhla
Sayfa 60 - Düşler Sokağı Reklam Yayın, İstanbul, Kasım 2006Kitabı okudu
Şemsi Efendi'nin 1872 yılında Selanik'te açtığı okulun dershanesinde öğretmen masası, sıra, karatahta, tebeşir, silgi ve okuma yazmayı kolaylaştırmak yani usul-i savtiyeyi uygulamak için hazırlanmış levhalar bulunuyordu. Ayrıca o, Saatte bir tatil yapar, Avluda... (öğrencileri) nezareti altında oyunla meşgul eder, jimnastik yaptırır ve aynı zamanda ders odasının kapı ve pencerelerini açarak bozuk havayı değiştirirdi. Şemsi Efendi, oyun esnasında öğrencilerin kavga etmemelerine ve birbirlerine kötü sözler söylememelerine de dikkat ederdi. Onun öğretmenlik hayatındaki bir uygulaması da mektebe yeni yazılan her çocuğa eski ve çalışkan talebeden bir Mentor, yani lala, mürebbi tayin etmesidir. Mentor olan kimse, okula getirip götürdüğü öğrencisinin eğitimi ile ilgilenirdi. Öte yandan Şemsi Efendi'nin öğrencilerini sıra düzeni içinde şehiriçi gezilere de götürdüğü bilinmektedir. O, bu tür gözlem ve inceleme gezileri İle eğitimi okul binası dışına çıkarmak suretiyle, öğrencilerini hayata bilgili ve bilinçli hazırlamaktaydı. Yukarıda belirtildiği gibi Şemsi Efendi'nin açtığı ve çalıştığı okullar, ders araç ve gereçleri ile uygulanan pedagoji ve öğretim metodları bakımından mahalle mektepleri ile sıbyan okullarından daha ileri ve üstün düzeyde bir konuma ve fonksiyona sahipti. Bu yüzden o ve okulları, çevresinde haklı bir ün kazandı. Belirtilen nitelik farkından ötürü aralarında Atatürk'ün babası Ali Rıza Bey'in de bulunduğu bazı öğrenci velileri, çocuklarını sıbyan ve mahalle mekteplerinden alarak Şemsi Efendi'nin okuluna kaydettirmişlerdir.”
Sayfa 64 - Düşler Sokağı Reklam Yayın, İstanbul, Kasım 2006Kitabı okudu
LÜTFEN PAYLAŞIN ve İNSANLARIN FAYDALANMASINA SEBEP OLUN
Hukuk fakültesinde bir öğretim görevlisi derse girer ve bir öğrenciye adını sorar,
öğrenci “Ali” diye cevap verir.
Öğretmen bir anda,
“Defol bu sınıftan, bir daha asla dersime gelme” der.
Bütün öğrenciler şaşkınlık içindedir, neye uğradığı şaşıran Ali de sınıfı terk eder.
Herkes ne olduğunu anlamak için beklemektedir hiç birinden tek bir ses
"Çocuğu tanımak onun ruh ve beden gelişimini doğru olarak tespit etmek, eğitim-öğretim yapabilmenin ilk şartıdır"
....
"Çocuğun kalbini kazanmak için yegâne duygu vardır ki o da sevgidir"
....
#DİN EĞİTİMİ SEVGİYE DAYANSIN#
sena kitapKitabı okudu
Fakir Baykurtla ilk tanıştığım kitap. Ve ilk kitabın da böyle doyurucu bir kitap olması büyük şans. Fakir Baykurt toplumcu gerçekçi romancılarımızdan ve eserlerinde toplumun yaşadığı sorunlara değinmiştir.
️Mustafa Güzelgöz kendi emek ve gayretleriyle bulunduğu ilçeyi bambaşka hale getirmiştir. Eğitim ve öğretim adına pek çok adım atmış halkı aydınlatmak için var gücüyle çalışmıştır. Biz bütün bu hikayeyi Mustafa Güzelgöz’ün Yunanistan’dan gelen Dimitrios’a anlatmasıyla öğreniyoruz.
️Mustafa Güzelgöz kütüphaneye kitaplar gelmesi için pek çok yerle iletişime geçmiş bu kitapları da haftanın belli günleri eşeğe yükleyerek köylere dağıtmaya gitmiş. Sadece kitapla kalmamış köylerde kadınların hem kitap okumaları hem de kendilerini geliştirmeleri için atölyeler kurulmasına destek olmuştur. Köylülerin bağlarındaki üzümlerin daha fazla gelir getirmesi için kooperatif kurmuş kooperatif kavramını daha iyi anlamaları için bu konuyla ilgili kitapları da toplamıştır. Her şey güzel ve yolunda giderken başarılı birinin önüne mutlaka bir taş koyan olur. Mustafa Güzelgöz’ün önüne de taş koymuşlar ve tüm bu güzelliklerin son bulmasına sebep olmuşlardır.
️Daha anlatamadığım pek çok şey var bana göre mutlaka okunması gereken eserler arasında olmalı. Sadece kitap sevgisi için değil bilinçli bir vatandaş olmak için de okunmalı. 
Fakir Baykurt 
Eşekli Kütüphaneci
...Biz yanlız ilk gayeleri tasavvur edebildiğimizden her dersten pratik ve kendi kendine yeterli gayeler bekliyoruz. Aldanıyoruz; çünkü hayatta hiçbir gaye, sonuncuya doğru uzanmadan, kendi başına içinde barınıp kalamıyor.
İlkel ve başkalarına uzanmaya gayeler içinde tıkanıp kalarak zihni genişliğe yükseltemiyen, mahdut gayesinden sonsuzluğa ışık tutamıyan bir öğretim, gerçek gayesini bulamamış hatalı ve haylazları yaratır, diploma bezirganları doğurur, mektep ruh ve disiplinini parçalıyarak mektebi hayatla birleştirir, Amaerikan mektepleri hazırlar.
Genç Adam: O kelimeyi kullanmaya devam ediyorsunuz, eğitim. Bununla özellikle şunu mu kastediyorsunuz...
Yaşlı Adam: Öğrenim, öğretim, dersler, vaazlar mı? Bu da onun bir parçası; ancak büyük bir parçası değil. Tüm dış etkenleri kastediyorum. Bunlardan milyonlarcası var. Beşikten mezara kadar, hayatının uyanık olduğu her aninda, insan eğitim altındadır. Eğitmenlerinin ilk sırasında ilişkilenmeleri durur. Bu, insanın zihnini ve duygularını etkileyen, ona ideallerini sunan, onu yoluna koyan ve orada tutan beşeri çevresidir. Eğer o yoldan ayrılırsa, kendisini en çok sevdiği, saygı duyduğu ve onayına ihtiyaç duyduğu insanlar tarafından dışlanmış olarak bulacaktır. O bir bukalemundur; doğasının kanunları gereği, gittiği yerin rengini alır. Etrafındaki etkenler onun tercihlerini, hoşnutsuzluklarını, siyasi görüşlerini, zevklerini, ahlakını, dinini yaratır. Bunların hiçbirini kendisi yaratmaz. Öyle yaptığını düşünür; ancak bunun sebebi konuyu etraflıca incelememiş olmasıdır.
Sayfa 48 - Dorlion YayınlarıKitabı okudu
AB ÜNİVERSİTELERİ VE AKTS SİSTEMİ
İşçi hareketliliğinde eğitim önemli bir unsurdur ve eğitim politikası üye ülkelerin kendi yetkisi altında olduğundan AB değişim programları, kredi ve derece transferi gibi yöntemleri teşvik ederek çabalarını sürdürmektedir (bkz. Walkenhorst, 2008). Yaşam boyu öğrenme programı 2007'de bir önceki sınır ötesi eğitim fırsatını sağlayan program olan Sokrates ve alt dalları Comenius (ilk ve orta okul ortaklığı), Erasmus (yüksek öğretim), Da Vinci (mesleki eğitim) ve Grundtvig (yetişkin eğitimi) programlarının hepsinin yerini almıştır. 1999 Bologna sürecinden (Avrupa Konseyi tarafından desteklenir) beri Avrupa yükseköğretimini daha çekici ve uluslararası alanda daha rekabetçi yapmak için, üniversite eğitiminin daha yetkin, karşılığı olan ve transfer edilebilir bir yapıda var olduğu Avrupa yüksek öğretim alanını oluşturmak için üniversite eğitiminin standartlaştırılması teşvik edilmektedir. Bologna sürecinde AB'deki herhangi bir üniversitedeki eğitimin ortak bir kredi sistemine çevrildiği ve Avrupa'daki öğrencilere farklı eğitim seçenekleri sunan Avrupa Kredi Biriktirme ve Transfer Sistemi (AKTS) mevcuttur. Yaklaşık 50 ülke bu sürece imza koymuştur.
Sayfa 192Kitabı okudu
