Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Modern binalarla kurduğumuz ilişki onlarla göz hizasında diyebileceğimiz bir seviyede gelişmez ve onlarla bedeni-insani bir yakınlık ve temas kurmakta zorlanırız. Bu binalar insan ve zaman izini gizler ve buna mukabil teknolojiyi sergiler, hatta kutlar. Ama gerek Süleymaniye ve gerekse diğer kadim mabetler, ne kadar büyük boyutlu olsalar da, taştaki insan izini bizim için muhafaza ederler. Biz bu devasa kütlenin bizim beden ölçülerimizi aşan formuna rağmen onda benzerimiz olan insanlarca yapılan bir eseri görürüz.
Sayfa 26 - KetebeKitabı okudu
Yavaşça Kayboloyuruz
Ailece doğa belgeselleri izliyoruz bugünlerde. Doğaya pek fazla çıkma imkânımız olmayınca en azından çocuklarımız görsün, bilgi sahibi olsun, diyorum. Köy hayatı, bahçeler, şelaleler, küçükbaş hayvanlar, yumurta, süt, yoğurt, peynir, dalından koparılan doğal sebze ve meyveler, sonbaharın rengârenk ağaçları ve yollara serpilen yapraklar, kar, kış,
Çıra Yayınları / Mehmet KazarKitabı okudu
Reklam
YAVAŞÇA KAYBOLUYORUZ! Ailece doğa belgeselleri izliyoruz bugünlerde. Doğaya pek fazla çıkma imkânımız olmayınca en azından çocuklarımız görsün, bilgi sahibi olsun, diyorum. Köy hayatı, bahçeler, şelaleler, küçükbaş hayvanlar, yumurta, süt, yoğurt, peynir, dalından koparılan doğal sebze ve meyveler, sonbaharın rengârenk ağaçları ve yollara
" Ölçmek birçok sanatçı için bir saplantı. Aralarında en sim­gesel olanı Leonardo Da Vinci. Meşhur çalışmalarında yazı ve çizimler 'şeylerin olduğu hale' daha çok yaklaşmak için birbirini destekliyor. Ölçümlerden oluşan bütün bir sözlük - hayvanlar, bitkiler, insan bedeni, yüzler, bulutlar, makine­ler, binalar. İngiliz ressam William Coldstream de ölçüme kafayı takmıştı. Patrick George onun hakkında şöy­le diyor: Günü gününe metroda yaşları ve boyları tahmin ederdi, sokak lambaları arasındaki mesafeyi ve bebeklerin ağırlıklarını. Bu hayret onun yavaş yavaş gelişen resimle­rinde görülebilir. "
Sayfa 25 - Yves Berger
Modern binalarla kurduğumuz ilişki onlarla göz hizasında diyebileceğimiz bir seviyede gelişmez, onlarla bedeni-insani bir yakınlık ve temas kurmakta zorlanırız. Bu binalar insan ve zaman izini gizler ve buna mukabil teknoloji sergiler hatta kutlar. Ama gerek Süleymaniye ve gerekse diğer kadim mabetler, ne kadar büyük boyutlu olsalar da, taştaki insan izini bizim için muhafaza ederler.
·
Puan vermedi
JUHANI PALLASMAA_TENİN GÖZLERİ
Juhani Pallasmaa ‘nın duyular mimarlığını ele aldığı bu küçük ama etkisi büyük kitabını okuduğunuzda şunu göreceksiniz , önsözün sahibi Steven Holl'un söylediği gibi; varlığımızın derinliği bugün ince bir buz üstünde duruyor… Kitap, ‘’Dünyaya Dokunmak’’ adlı giriş bölümüyle başlayıp, devamında ‘’1.bölüm’’ ve ‘’2.bölüm’’ olmak üzere ikiye
Tenin Gözleri
Tenin GözleriJuhani Pallasmaa · Yem Yayınları · 2011415 okunma
Reklam
İnsan-Büyük şehir
Bize, yüksek binalar yer alan yerleşme yerlerine karşı uyarılar vardır. Yüksek bina, büyük şehri, keşmekeşi, kalabalığı ve bireyin tehlikeye giren iç sağlığını simgeler. Orada insan, büyük ölçüde, manevi istekler olmadığı sürece yeterli cevaplar bulur. Ancak iki boyutu olan bu satıh kişi, büyük şehirde kendi dünyasındadır, kendini evinde hisseder. Hareket alanları çizilmeyen ve mani olunmayan bedeni isteklerin giderilmesi için, büyük şehir adım başına da imkanlar verir.
Hava kararmıştı. Göz göre göre, ama kimseye görünmeden. Hem aniden, hem yıllar içinde yaşlanan bir insan gibi. Çevre yolunda ilerleyen taksinin arka koltuğunda başını cama yaslamış olan Asil, birbirine yapışan beyaz şeritleri izliyordu. Şeritler, sürünen bir yılanın bedeni gibi dans ediyordu. Bazen Asil’e yaklaşıp bazen taksiden uzaklaşıyorlardı.
Sayfa 109Kitabı okudu
Kendi Frekansımızı Yükselterek İyileş(tir)mek
Bir dalganın belli bir zaman birimi (genellikle saniye) içerisinde tekrarlanma sıklığına, yani bir saniye içindeki döngü sayısına “frekans” denir.  “Hertz” birimiyle ölçülür. Her şey titreşmektedir. Bu nedenle her şeyin frekansı vardır. İnsan bedenindeki her hücrenin kendine göre bir doğal frekansı vardır. Aynı şekilde, her hastalığın, her
Yunus Emre'nin dilinde “şehr” veya “şâr” genellikle “vücud” ile birlikte veya vücud (varlık manasında varlık) yerine kullanılmaktadır. Mesela Bu vücüdum şehrine bir dem giresüm gelür İçindeki sultanun yüzün göresüm gelür Derken, vücud ile hem bedeni hem de insani varoluşu ifade etmektedir. Aslında Yunus, Bu dünyanın meseli bir ulu şâra benzer Veli bizim ömrümüz bir tiz bazara benzer Dizelerinde dünyayı şâra benzetmektedir. Bir önceki dizelerde de zaten vücud şehrinden bahsederken, yine şehri, vücudu açıklamak için kullanmaktadır. Aslında varlık, bir taraftan çok açık olmakla birlikte, belki zuhurundan dolayı, kavranamazlar arasında bulunur. Ancak bizim “şehir” ile olan irtibatımız, “şehir gibi” olan varlık hakkında önce bir intiba, daha sonra da bir kavram oluşturmaya zemin teşkil edebilir. Bu çerçevede şehir gibi varlık da insan ile ve insan vasatında taayyün eder. Bu taayyün şehirde binalar ve insanlar arasındaki düzenli ilişkiler olarak görünür hâle gelirken, varlık muhtelif mertebelerde, ancak insanın muhtelif imkânlarına bağlı olarak taayyün etmektedir.
Reklam
Binalar plastisitelerini, bedenin dili ve bilgeliğiyle bağlantılarını kay­bettikçe, görmenin serin ve uzak diyarında yalnızlaşırlar. Dokunsal­lığın, insan bedeni için, özellikle de el için, üretilmiş ölçü ve detayla­rın kaybıyla birlikte, mimarlık yapıtları itici biçimde düz, keskin ke­narlı, maddesiz ve gerçekdışı oldular. İnşaatın maddenin ve işçiliğin gerçekliklerinden kopması, mimarlığı göz için sahne dekorlarına, maddenin ve inşanın sahiciliğinden yoksun bir senografıye dönüş­türür.
Binalar plastisitelerini, bedenin dili ve bilgeliğiyle bağlantılarını kaybettikçe, görmenin serin ve uzak diyarında yalnızlaşırlar. Dokunsallığın, insan bedeni için, özellikle de el için, üretilmiş ölçü ve detayların kaybıyla birlikte, mimarlık yapıtları itici biçimde düz, keskin kenarlı, maddesiz ve gerçekdışı oldular.
Sayfa 37 - YEM YayınKitabı okudu
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.