Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Şu çocuk dünyaya getirme işi şimdi olduğu gibi bir zorunluluk ve ya bendensel zevkin eşlik ettiği bir şey değilde tamamen düşünüp taşınarak akılla yapılan bir iş olsaydı, acaba insan soyu gerçekten varlığını sürdürmek ister miydi? Bir insan gelecek nesle onu hayat yükünden kurtaracak kadar şefkat ve merhamet beslemez miydi? Ya da böyle bir yükü onun üzerine yükleme sorumluluğunu soğukkanlılıkla üstlenmeyi istemeyecek kadar ona yakınlık duymazmıydı" Arthur Schopenhauer
Bir iş için ortak (müt­tefik) iki kişi ormanın derinliklerinde ilerlerken, biri asla­nı uzaktan görür, diğerine göstermesiyle birlikte, sırt çantasını indirip spor ayakkabılarını giymeye başlar. Di­ğeri, "Neden o ayakkabıları giyiyorsun, aslandan hızlı koşamazsın ki" der. Diğeri cevap verir: "Ben aslanla yarış­mayacağım, senden hızlı koşayım yeter!"
Reklam
Muazzez Akkaya'nın bir fotoğrafı
Sosyal medyanın her bir köşesinde Muazzez Akkaya (Sezai Karakoç'un Mona Roza'sı) paylaşılıp duruyor. İstisnasız her paylaşımda kadın sanki pişman olmuş da iş işten geçmiş gibi yazılar yazılıyor. Örneğin: "İş işten geçince kadınlar, biraz erken olmuş sanki, pişman olmak için geç" gibi. Hem de bunu Türk edebiyatının en popüler dergileri, Türk edebiyatının en popüler paylaşım sayfaları bile yapıyor. Bu o kadar rahatsız edici bir şey ki. Kadın pişman mı? Hayır. Kadın Sezai Karakoç'u seviyor muydu? Hayır. Kadın başkasını sevip onunla mutlu oldu mu? Evet. Yani Sezai Karakoç, Muazzez Akkaya'yı sevmiş olsa da Muazzez Akkaya onu sevmemiş. Sevdiği birisiyle evlenmiş, kendisine bir yaşam kurmuş ve mutlu olmuş. Sonra da kendisini bunca yıl sevmiş, kendisine yoğun duygular beslemiş insana karşı minnet duygusu hissetmiş, saygı duymuş ve mezarını ziyaret etmiş. Tabii bizim popülizme bayılan romantik edebiyat (!) düşkünlerimiz yerinde duramayıp hemen bir şeyler çıkarıvermişler. Yapılan şey çok saygısızca. Birisini bir şeyle itham etmek, hele ki sevdiği insanla evlenen ve onunla mutlu bir yaşam kuran birisine, sırf kendileri seviyor diye başka bir erkeği unutamadığı yönünde iddialarda bulunmak bayağı bayağı saygısızca. Bir insan başka bir insanı çok sevebilir. Bütün hayatını ona adayabilir. Ama sevilen her zaman kendisini seveni sevmek zorunda değildir. Hayat gerçekten böyle bir şey değil ve insanlar ağızlarından çıkanları algılayamayacak kadar kendilerine karşı körleşmişler.
Darvincilik başlıklı makale
24 Kasım 1859'da, Türlerin Kökeni'ni yayınlayan Darwin, bilimsel evrim teorisinin temelini atarken, canlı varlık popülasyonlarında üreme sırasında gerçekleşen küçük değişiklikleri ve bu varyasyonların doğal seçiliminin özellikle çevreye ve nüfus fazlasına bağlı olduğunu ifade eden varyasyon/seçilim kavramsal çifti sayesinde biyolojide
Sayfa 188 - Yordam KitapKitabı okudu
Toplum
Yere çöp atmayan, trafikte magandalık yapmayan, markette diğer ekmekleri ellemeyen insanlarla yaşamak mı istiyorsun? Sürekli götünü kollaya kollaya yaşamaktan, dolandırılma endişesiyle iş yapmaktan, mahkemeye düşmekten haklı olsan da korkmaktan bıktın mı? Ülkeyi düzeltmeye kalkma. Burdan git. Düzeltemezsin. Yazmayla çizmeyle olmaz, anlatmayla öğretmeyle olmaz, dayakla sopayla olmaz, tehditle şantajla olmaz, siyasetle olmaz.. Türk halkı hiç bir koşulda huylarından ve bilgisiz amel etme adetinden vazgeçmez. Doğru bilgiyi kimse istemezken yanlış bilgi bir virüs gibi yayılır ve bir de bakmışsın tüm Türkiye inanıyor. Mücadele etme. Bişey yapamazsın. Kendin bu huylardan vazgeç vazgeçebilirsen ve bas git burdan. Senin gibi insanların yaşadığı yerlerde yaşa. Hiç özlemeyeceksin inan bana.
152 syf.
·
Puan vermedi
Syf 27 İletişim araçlarının uzak yerlerde meydana gelen sivil kayıplar karşısında hissiz bir ilgisizlik tavrını beslemekte oynadıkları role dikkat çekerler. Uzun lafın kısası, savaş, kaynakların yağmalanıp piyasaların güvenliğinin sağlanması ve ucuz, sömürüye açık bir işgücünün yaratılmasını kolaylaştırır. Syf 37 İmal edilmiş, uydurulmuş olsun
Yeryüzü Yakılıp Yıkılırken
Yeryüzü Yakılıp YıkılırkenJonathan Crary · Metis · 202337 okunma
Reklam
milleet Bugun dısarıda kardeşimle geziyorduk kardeşim lavaboya gideyim bekle dedi dısarıda durduk bekledim öyle bi anda bi baktım Tesla Model S... durdu araba önümde hayran hayran arabaya bakıyodum, sürücü koltuğundan takım elbiseli filmlerdeki gibi adam çıktı arka kapıyı açtı ve içinden Elon Musk çıktı... başta inanamadım... hayalmı acaba diye kontrol etmek için fotografını cekeyim dedim gercekse anı dursun inanırlar belki diye.. cekecekken adam bana seslendi.. kafayı yiyecek gibi oldum çekemedim... cok garip bi aksanla sürücü koltugundan çıkan adam "Hira sen misin?" diye sordu, bende efendim dedim yine aynı soruyu sordu soy ismimi soyledi evet dedim sorarcasına adamda Musk'ı gösterdi Musk ingilizce bi şeyler söyledi adamda çevirdi garip garip"Hira hanım Elon Musk bu tanıyosunuzdur muhtemelen, Elon Musk sizi gizli bir iş için Kanadaya çağırıyor. Etraf insan dolu olduğu için gizli diyorum anlarsınız umarım. Bizimle gelin size işi anlatacağız. Muhtemelen kabul edersiniz zaten. Zengin olmanız için daha iyi bir fırsat bulamazsınız emin olun. hadi şimdi bir işiniz yoksa gelin anlatayım işi." dedi... ben saskınlıktan konusmadım zaten hic konusmasında.... ama bana yabancıların arabasına binilmemesi ogretildigi icin tabikiside binmedim ve gitmedim,Elon Musk benden bir tane olduğunuda baya iyi anlamış oldu. böyle bi gündü anlatmak istedim. kardesimde karsıdan saskınca bizi izliyomus...
448 syf.
8/10 puan verdi
1. Dünya Savaşı sona erdikten sonra imzalanan Mondros Mütarekesi ile İngilizler tarafından işgal edilen İstanbul, “Esir Şehir”. Bizler genellikle bu dönemi hep savaş cepheleri ile tanıdık, öğrendik. Ama bir de bu savaşın ve devam eden milli mücadelenin bir de arka cephesi var ki işte bu kitapta bu tarafı tanıyoruz. Kahramanımız Osmanlı’nın ileri gelenlerinden Kamil bey. Ömrünü yurt dışında geçirmiş, çalışmadan, babasından kalan mal varlığı ile dünyayı gezerek yaşamış, birkaç dil bilen aydın Kamil bey. Ama savaşın kaybedilmesi ile birlikte mal varlığı da tükenen Kamil bey vatana, İstanbul’a ailesi ile birlikte dönüş yapmak zorunda kalır. Aslında kabul etse, İngilizlerle iş birliği yapsa alışmış olduğu refahı devam ettirebilecekken o, ailesinin ve akrabalarının tüm baskılarına rağmen kendisine bambaşka bir yol çizer. Şu ana kadar vatanından uzak geçirdiği yılların acısını çıkarırcasına ona hizmete adar kendini. Zordur seçtiği yol. O dönemde çünkü toplum da ayrılmıştır gruplara. Hükümeti destekleyenler, milli mücadeleyi savunanlar ve nereye dahil olacaklarını kestiremeyen çıkarcılar… Anadolu’da verilen bağımsızlık mücadelesinin ateşinin anca kıvılcımlarının hissedildiği İstanbul’da da bir kesim bambaşka bir cephede savaşmaktadır. “İnsan bir kere tek başına kalmaya görsün! Nerde olsa tek başınadır. Meydan savaşında bile…”
Esir Şehrin İnsanları
Esir Şehrin İnsanlarıKemal Tahir · Ketebe Yayınları · 202210,2bin okunma
208 syf.
6/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Bazı kitaplarda kendimi sorguluyorum. Günden Kalanlar da benim için öyle oldu. Okumadan önce yorumlara baktığımda bir tane dahi beğenmeyen görmedim, herkes bayıla bayıla okumuş. Bir tek ben miyim gerçekten severek okumayan? Bu durumu aslında pek çok kitapta yaşıyorum, o yüzden de herkesin çok beğendiği, hit olmuş kitaplardan biraz o yüzden
Günden Kalanlar
Günden KalanlarKazuo Ishiguro · Yapı Kredi Yayınları · 20195,2bin okunma
İş, görünür kılınmış aşktır. Eğer aşkla çalışamıyor ve çalışırken sadece hoşnutsuzluk duyuyorsanız, işinizi bırakıp tapınak kapısında oturmak ve sevinçle çalışanların sadakalarını almak yeğdir.Çünkü gönülsüz pişirilen ekmek acı olur ve ancak yarısını giderir insanın açlığının. Eğer üzümleri istemeye istemeye ezerseniz, gönülsüzlüğünüz şaraba zehir katar. Eğer melekler gibi şarkı söyler ama şarkı söylemeyi sevmezseniz, insan kulağını günün ve gecenin seslerine kapatırsınız.
Reklam
Yuvasına buğday tanesi taşıyan karınca, değerli bir yiyecek bulduğundan, hem gururlu, hem sevinçlidir. Yuvasına yaklaştıkça, sevinci büyür. Hiç değilse, insan düşüncesi, bunun böyle olduğuna, olacağına hükmeder. Ötede bir yerden, karıncanın bulunduğu yana doğru, şiddetli bir suyun akıp geldiğini düşününüz. Karıncanın gururu da, sevinci de, birden "beyhude"leşecektir. Besbelli ki su akıntısı, karıncayı da, taşıdığı buğday tanesini de, önüne katıp kim- bilir nerelere sürükeleyecek. Karınca, bırakın sevincini ve gururunu, varlığını tehdit eden bu olasılığı algılayabilir mi? Hayır. Ancak belaya uğradığı zaman işin farkına varacak, o zaman da iş işten geçmiş olacaktır. Oysa, algılama ve yargılama gücü çok daha yüksek olan bir insan, karıncanın bulunduğu yerdeki durumu çok daha geniş açıdan ve nesnel olarak görebilir. Einstein'ın ünlü örneğini de hatırlayabiliriz: Karınca iki boyutlu bir yaratıktır, onu yuvarlak bir topun üzerine koyarsanız, yürüyerek topu bitiremez, üçüncü boyutu algılayamadığı için bir "sonsuzluk" duygusu içinde kalır. Oysa üç boyutlu insan, karıncanın inatçı ama beyhude çabasının farkındadır. Onun, topun yuvarlak yüzeyi üzerinde dönüp durduğunu fark eder. Karınca örneği, anlatmak istediğime yarayacak mı? Pek iyi bilmiyorum. Mevlânâ, sanırım Mesnevi'de, şöyle bir laf etmiştir: Herkes kendi gücü ve emeği kadar nasib alır, eğer senin kabın az su alıyorsa deryanın günahı ne?
Endüstriyel tekniğin amaçlarından biri de daima insan kas gücünün yerine diğer güç türlerini geçirmek olmuştur. Hayvanlar kendi ihtiyaçlarını giderebilmek için tamamen kendi kaslarına bağımlıdırlar; ilkel insanda da aynı bağımlılığın bulunduğu varsayılabilir. İnsan gitgide daha fazla bilgiye sahip oldukça güç kaynaklarını daha fazla kontrol edebilir hale gelmiş ve böylece artık kaslarını yormasına da gerek kalmamıştır. Çok eski zamanlarda dahinin biri tekerleği icat etmiş ve birkaç başka dahi de öküze ve ata tekerleği döndürtmenin bir yolunu bulmuştur. Görüldüğü kadarıyla, öküzü ve atı ehlileştirmek elektriği ehlileştirmekten çok daha zor bir iş olmalı ama bu daha çok zekâ değil, sabır gerektiren bir zorluktu. Elektrik tıpkı Binbir Gece Masalları'ndaki cin gibi doğru formülü bilen her kişinin elinde sebatkâr bir uşağa dönüşür: Formülü keşfetmek zor olsa da işin gerisi kolaydır. Öküzün ya da atın kaslarının insanın kaslarına oranla çok daha etkin şekilde çalışacağını anlamak için çok büyük bir hüner gerekmiyordu ama öküzün ve atın, terbiyecilerinin iradesine boyun eğer hale gelmesi için uzun bir zamanın geçmesi gerekmiş olmalıdır. Öküz ve ata tapıldığı için onların evcilleştirildiğini, onların pratik bakımdan kullanılmalarının daha sonra, rahipler onları tamamen evcilleştirdikten sonra devreye girdiğini söyleyenler de vardır. Neredeyse tüm büyük ilerlemelerin hepsi ilk başta ilgisiz sebeplerden doğduğundan bu doğal olarak olası bir kuramdır.
İnsanın yaptığı seçimler arasında üçü var ki hayat hikayemizin en temel dönüm noktalarını oluşturur; okul seçimi, iş seçimi ve eş seçimi.
Tıpkı sessizce büyüyen bir orman gibi Eserim usulca ilerliyor. Zor iş benimki Bulandırılmaya gelmeyen bir iş.
312 syf.
3/10 puan verdi
Kitap, kız kardeşine olanlardan sonra yaşadığı yerdeki kilise düzenini iyileştirmek için rahip olan Tyler'ın striptizci Poppy'nin günah çıkarmak için gelmesiyle kendi düzeninin alt üst olmasını Tyler'ın kendi ağzıyla anlatıyor. İlk, güzel bir slow-burn tarzı yasak aşk konulu bir kitap olarak bekleyebilirsiniz ama hayır. Sadece
Rahip
RahipSierra Simone · Pukka Yayınları · 2024200 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.