Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Saadet zinciri;
Bütün insanlar gibi o da, seçimler yapma zorunluluğu tarafından kuşatılmış olarak doğmuş ama bir makineye dönüşme pahasına da olsa iradesinden vazgeçme cesaretini gösterip o kuşatmayı yarıp çıkmıştı. Çıktığı yer sorumluluğun dışıydı! Kendininki yerine başkalarının akıllarına güvenerek, zihnini hayatla kirletmemiş ve daima emirlere uyduğu için
Şimdi kendimi iyi tanıyorum. Nasılsam öyleyim işte. Hiç bir iş yapamıyorum. Yatağa yorgun ve ezik olarak düşmüş kalmışım. Her saat düşüncelerim dönüyor, dolaşıyor. Aynı ümitsizlik çem­berlerinde aklım durmuş; kendi varlığım beni hayretler içinde bı­rakmış! İnsan kendi varlığını hissettiği zaman ne kadar acı ve kor­kunç oluyor!
Pdf
Reklam
Hemen hemen her şey -toplumsal süreçler ve her tür insan faaliyeti- eşlik eden bir boş zaman artışı olmaksızın hızlanma eğiliminde. Bu nedenle daha çok iş yapabilmemizi sağlayan yeni teknolojiler ve uygulamalar geliştirmeye devam etmemiz gerekiyor; bu da sarmalı hızlandırıyor. En azından Endüstri Devrimi'nden beri böyle oldu. Sorun, daha önce tartıştığımız gibi, modern toplumun çizgisel ve denetimden yoksun bir daha fazla, daha fazla, daha fazla mefhumuna dayanması. Ya da Daft Punk'ın aynı isimli hit şarkısında robotik sesiyle seslendirdiği gibi, "Harder, better, faster, stronger." Endüstriyel dönemde sınırlandırıcı etkisi olan ve itidali ve ertelenmiş tatmini yücelten kültürel birikim tamamen kaybolmuş vaziyette.
İletişim YayınlarıKitabı okuyacak
Şimdi öz-suçlayıcı tutumlara geri dönecek olursak, bunların, bir ayıplanma korkusuna karşı bir koruma ve olumlu güvence uyandırmanın yanısıra, hizmet ettiği bir başka işlevin de, nevrotiği, değişmenin zorunluluğunu görmekten alıkoyması ve gerçekte değişmenin yerine konmuş bir şey olarak iş görmesi olduğu görülür. Gelişmiş bir kişilikte değişmeler yaratmak her­kes için son derece zordur. Ama nevrotik birey için bu iş iki kat daha zordur ve bunun nedeni onun değişme zorunluluğunu kavrama konusunda daha büyük bir zorluğa sahip olmasının yanısıra, turumlarından bir çoğunun kaygı tarafından zorunlu kılınmış olmasıdır. Sonuç olarak, değişme zorunda olma bek­lentisinden ölesiye korkar ve bu zorunluluğu algılamaktan ka­çar. Bu bilgiden kaçma yollarından birisi öz-suçlama aracılığıyla "yakayı sıyırabileceği" yolundaki gizli bir inanç geliştirmektir. Bu süreç sık sık gündelik yaşamda gözlenebilir. Eğer bir insan bir şeyi yapmış olmaktan ya da yapmayı başaramamış olmaktan ötürü pişmanlık duyar ve sonuç olarak yaptığını onarmayı ya da sorumlu olan tutumunu değiştirmeyi isterse, suçluluk duygula­rına gömülmeyecektir. Ama eğer suçluluk duygularına kapılırsa bu, onun zor olan değişme işinden kaçındığını gösterir. Gerçek­ten de pişmanlık duymak değişmekten çok çok daha kolaydır.
Sayfa 181Kitabı okudu
Kocalar elbette eşlerine tecavüzle asla suçlanmazdı; bu fikir delice olmasa bile anlaşılmaz bulunurdu. Erkekler eşlerinin sahibiydi ve keyiflerine göre onları kullanma özgürlüğüne sahipti. Ayrıca erkeklerin köleleri de vardı ve köleler yasalara göre insan sayılmadığından çok daha az hakka sahipti. İnsanın kendini efendisinin kollarına teslim etmesi iş tarifinin bir parçasıydı. Hukuk açısından mesele, özgür bir adamın başka bir özgür adamın kölesiyle izin almadan cinsel ilişkiye girmesi durumunda ne yapılacağıydı. Bu konuda eski yasa koyucuların söyleyecek çok sözü vardı.
Bedendeki gözleri değil, sonlu anlağı değil, derindeki, verilenlerin renkli çokluğunun altındakini gören kavram ve us gözünü gereksiyoruz. Denecek ki, tarih böyle işlenirse, a priori bir işlem olur, bu da aslında haksızdır. Felsefe böyle konuşmaların üstündedir. Tözselliği tanımak için insan usla işe başlamak zorundadır. Özellikle tek yanlı düşüngemelerden kaçınılmalıdır; çünkü bunlar tarihi bozarlar, kendileri de yanlış öznel görüşlerden ileri gelirler. Felsefenin böyle şeylerle işi yoktur. Felsefe usun kendisindeki kesinlikle olayların usa uygun geçtiğine inanmış olacak ve doğruyu, bugün güya, geniş görüşlülükle tarihe her türlü a prioriyi taşıyan filologlarda moda olduğu gibi, çarpıtmayacaktır. İde'yi kendisine öndayanak aldığı ölçüde, felsefe a priori olarak iş başındadır. Ama ide kesinlikle oradadır: Bu da usun kendi inancıdır.
Reklam
Yükseltilen bir rûh, bir dehâ eserinden daha fazla bir şeydir; bir âlemin yaradılışı gibidir. Bize “ siz ne iş yapar, ne vazife görürsünüz?” Diye soranlar olursa, onlara sonsuz sevinçle içimiz taşarak, “ bizim vazifemiz karakter yapmaktır, şahsiyet yaratmaktır, diye cevap vermekle saadet buluruz.”
Sayfa 131 - Dergâh Yayınları - Emin IŞIKKitabı okuyor
İnsan, her yerde insandır. Bir davada şahitin önünde dikilen ve jüriyi onun dürüstlüğüne ikna etmeye çalışan adamla, bir pazarda mallarını satmaya çalışan satıcı arasında bir fark yoktur. Jüri adaylarında görülen önyargılarla, bir iş görüşmesinde su yüzüne çıkan önyargılar aynıdır. Bir jüri ya da şahit duruşma esnasında kendisine sorulan hassas sorulara yanıt vermek istemez, tıpkı evde ya da işte yanıt vermek istemediği gibi.
Artık gün sonu yorgunluklarının sebebi çok küçük bir zihinsel alanda, iş ya da insan ilişkilerinde kısılıp kalmaları değil, doyurucu çalışma ve çabalarıdır. Sezgisel olarak çevrelerinde ölümün ve yaşamın ne zaman gerçekleşmesi gerektiğini bilirler; nasıl çekilip gidileceğini bilirler; nasıl kalınacağını da.
Bülbüller bizi eğlendirmek için şarkı söylemek dışında bir şey yapmaz. İnsanların bahçelerindeki bitkileri yemezler, mısır ambarlarına yuvalanmazlar, tek yaptıkları iş bize içlerini dökmektir. İşte bu yüzden bülbülleri öldürmek günahtır...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.