“Son günlerde Ermenilerin tarihî emellerini gerçekleştirmek için dünya kamuoyunu aldatmaya yönelik sözde Ermeni soykırımı iddialarını yoğun bir biçimde tekrar gündeme getirdikleri gözlemlenmektedir.
Biz bu çalışmamızla tarihi süreç içerisinde Ermeni meselesinin ortaya çıkışını özlü bir şekilde bilimsel olarak özetlemeye ve bu konudaki
Yarım bırakılan bırakmak mecburiyetinde kalan onlarca yüzlerce hayat..
Irkına, milletine, gelenek ve göreneklerine, yaşadığı coğrafyasına mensup olup kopartılmaya çalışan, mecbur kalıp kopan, yıpranmasına rağmen hala pes etmeyen ayakta duran sonsuz fidanlar…
Lompen fikirlerle, sıkıca tutunmuş ideoloji ve kibirleriyle gözü doymak bilmeyen pis
Nazi Almanyası’nda Yahudilerin toplama kamplarına ve gettolara naklinden sorumlu Otto Adolf Eichmann’ın Arjantin’de yakalanıp yargılanmak üzere İsrail’e getirilmesini ve Kudüs Mahkemesi’nde yargılanışını anlatıyor Arendt bu kitabında. Kitabın beni etkileyen iki unsuru; kötülüğün düşünmeyi, muhakeme gücünü kullanmayan, ufak ya da büyük kendi
Grace Field Evi: kendileriyle ilgilenen "anne"lerini ve birlikte büyüdükleri "kardeş"lerini öz ailesi gibi seven, her gün çayırlarda koşturup etrafa gülücükler yayan, evlat edinilecekleri günü heyecan ve ayrılık korkusuyla karışık bir ruh haliyle bekleyen çocuklarla dolu yetimhane... Adeta bir ütopya, en azından Conny'nin
Türk Efsaneleri
Kim demiş Türkler denizci bir ulus değil diye!
İnsanlığın ikinci atası Nuh Türk olup insanlığı gemisi ile Anadolu'da kurtardı.
Son Türk efsanesini canlı ölüler ibreti ile mahşer tufanı efsanesi olarak yaşıyoruz.
Yaşananlar yaşandı, yaşanacaklar yaşanacak.
Yaşadıklarınıza bir anlam veremiyorsanız, ilmi bir mana ile
Dünyanın en çaresiz çocuklarına en büyük hayalleri kurduran, umut denilen o doğal felaketten nefret ediyordum!”
“Çünkü her ne kadar, geçen onca süre içinde hayli değişmiş olsam da, daha iyi bir insan değilim. Sadece, o günlerde her neysem, onun dahasıyım!”
Her günü ilk kez yaşıyormuş gibi hissedecek kadar unutmak
Bilindiği gibi “Yüzyılın Felaketi” AKP iktidarı, devlet gücünü bütünüyle elinde tutmasına rağmen 31 Mart Yerel Seçimlerinde ağır bir yenilgi tattı. Bir ABD-İngiltere-İsrail yapımı proje partisi olan AKP, emperyalist efendileri tarafından iktidar koltuğuna oturtulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez bu kadar ölümcül, tedavisi çok zor bir yara almış
Denemedi Demeyin. Sanırım sırada romanları olacak. Bu güçlü kalemin elinden çıkmış romanları da okuma niyetindeyim.
Denemedi Demeyin, her ne kadar deneme türünde
kitap neden yeni zelanda yada amerika sömürülen keşfedilen bir kıta oldu da oldu neden diğer kıtaları sömüren yada diğer kıtaları keşfeden topluluklar bu kıtalardan çıkmadı ? sorususuna cevap ararken aslında insanlık tarihi hakkında bir çok soruyada cevap veren bir kitap oldu.yer yer kendisini tekrara düşen ve bazı yerlerin popüler bilimden biraz kayıp sıkıcılaşmasını saymaz isek benim beğendiğim bir kitap oldu mutlaka okunması gereken demesemde okunursa çok şey katabilecek bir kitaptı.
Paul Lafargue (1842-1911): Fransız Marksist, iktisatçı, gazeteci, yazar. Tıp öğrenimi gördü, Londra’da Marx ve Engels ile tanıştı, Birinci Enternasyonal’e katıldı. 1868’de Karl Marx’ın kızı Laura ile evlendi. Paris Komünü’nde faal bir rol aldı. Jules Guesde ile birlikte temellerini attığı Fransız İşçi Partisi’nin en etkili liderlerinden biri oldu.
Kandırılmanın anatomisi diyebileceğimiz bir kitap. Yani özgürlük sadece demokrasinin varlığı ile olmuyormuş, onu kullanabilmek önemli olanmış hissini veriyor kitap. Aslında hepimizin aşina olduğu hayal edilen bir ülkede yaşanan olayları anlatırken, politik ve kişisel ihtiraslar ile topluma ve doğaya zarar vermenin sonuçlarını da çarpıcı bir