Saramago’nun yazdığı sayfalar, en azından Toprağın Uyanışı’ndan itibaren, tıpkı halk edebiyatı adı verilen metinler gibi, yüksek sesle okumaya yönelikti. Zaten biz yıllar boyu bunu tartıştık durduk. Üslubunun ideolojik bir işlev gördüğünden bahsettik. Sanki sesler önce anlatıcıya ulaşıyor, ondan da bize, sadece kendi içinden çıkmıyor bu sesler, işitme ve düşünceye dayalı bir zihinsel deneyimin sonucu değil, sanki bizzat duymuşuz gibi, ilk dile getirildiği gibi, dışarıdan, aşağıdan, yukarıdan, şimdiki zamandan ve geçmişten gelmiş gibi. Sanki yazar bir topluluğun, bir sınıfın, dünyada varoluş biçimlerinden birinin sözlüsüne dönüşmüş gibi. Dahası, kendimiz ile “sesler” arasında daima, güncel ve güncelleyicü bir öğe olarak, onun ironik arabuluculuğunu, kasvetli ve gizem bozucu gülümsemesini hissediyoruz. Gerçeklik denilen kurmaca karşısında bize şöyle demek istiyor sanki: “Biz böyleyiz, insan denilen bizler böyle varlıklarz, ezelden beri, ümitsiz.”
Sayfa 21 - Kırmızı Kedi Yayınevi