Bir tadımlık gözleri var,
Baktıkça öyle tatlanıyor,
Yemişim, tatmışım gibi,
Ağzımı vursam gözlerinden öteye,
Vaylar bu dünyaya...
Karanlık bulutlar çökmüşken vaktinde,
Hayyam'ın ülkesinin tarihindeki karanlık günler doğunun vaat edilmiş şafağı oradan mı sökecekti? Isfahan'dan Kazvin'e, Şiraz'dan Hamedan'a kadar binlerce körleşmiş böğürden aynı haykırışlar yükseliyordu: "Ölüm! Ölüm!" Özgürlük, demokrasi, adalet artık gizli gizli telaffuz edilebiliyordu. İstikbal yasaklanmış bir düşten fazlası değildi...
"Timur, Farslı şair Firdevsi'nin mezarı üstüne ayağını basarak şöyle haykırdı: "Kalk, kalk şerefsiz Fars. Kalk da her satırında sövdüğün, küçük gördüğün mağlup Türk'ü şimdi gör. Kalk da bak, Isfahan mi daha güzel, benim başkentim Semerkand mı? Bağdat'tan yattığın bu mezara kadar Fars bırakmadım. Topal ayağımın değdiği yerde ot bitmez oldu."
Ebû Bekr Ahmed b. Hüseyn b. Alî el-Beyhakî (öl. 458/1066)
Muhaddis ve Şâfiî fakihi.
Şâban 384’te (Eylül 994) Nîşâbur’a bağlı Beyhak bölgesinin Hüsrevcird köyünde doğdu; bu sebeple Hüsrevcirdî nisbesiyle de anılır. Beyhak’ta büyüdü ve ilk tahsilini burada yaptı. On beş yaşında iken hadis okudu, daha sonra da fıkıh öğrenmeye başladı. Fıkıh