Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Arap astronomların bilgilerini uydurma yazarlı kitaplar biçiminde piyasaya sürme alışkanlığına 14. yüzyılda da rastlanmaktadır.
Sayfa 13 - 2. CiltKitabı okudu
Açılan araya bir diğer örnek de 1577'de Galata'da inşa edilen büyük rasathanenin kaderinde görülebilir. Rasathane İslam bilim tarihinde önemli bir şahsiyet olan ve astronomi, optik ve mekanik saatler üzerine bazı kitapların yazarı olan Takiyüddin'in (yaklaşık 1526- 1585) girişimidir. Suriye veya Mısır'da doğan (kaynaklar farklı vermektedir) Takiyüddin Kahire'de öğrenim görmüş, fakih ve mütekellim kariyerinin peşinde İstanbul'a gitmiştir. 1571 'de Il. Selim'in müneccimbaşılığına (astronom ve astrolog) getirilmiştir. Birkaç yıl sonra yeni sultan, Ill. Murad'ı rasathane inşasına ikna etti. Bu rasathane, meşhur çağdaşı Danimarkalı astronom Tycho Brahe rasathanesine teknik ekipman ve uzman personel bakımından denkti. Ancak kıyaslama burada nihayete erer çünkü Tycho Brahe'in rasathanesi ve eseri astronomi biliminde çok geniş bir gelişim yolu açtı. Takiyüddin'in rasathanesi ise Başmüftü'nün tavsiyesi üzerine sultanın emriyle bir grup Yeniçeri tarafından yerle bir edildi.
Reklam
Modern ıslahçılığın özellikle Selefi versiyonu dini tefekkürde taklidi kökten reddetmesine mukabil, kendisi bilhassa Batı kaynaklı bilim ve medeniyet unsurlarını ithal yoluyla İslam'a uyarlamada beis görmemiştir. Bu uyarlamacı yaklaşım son dönem İslam dünyasında Muhammed İkbal'den Ali Şeriati'ye kadar hemen her mütefekkirde az çok mevcuttur. Bunun temel sebebi, moder Batı'ya ait bazı felsefi akımların İslam dünyasında bilim ve teknik kadar olmasa da hatırı sayılır bir ilgiyle karşılanmasıdır.
Tartışmalı
Batıda, Aydınlanma'nın ilk döneminde uyananlar henüz bu ölçüde bir farkındalığa sahip olmasalar da bir yerlerde hata yaptıklarını anlamışlardı. Hatadan dönmek ve aklın ışığında yürümek istiyorlardı. Çarenin İslam dünyasına yönelmek olduğunu kısa sürede anladılar. Çünkü orada yayılan ışığın aydınlığı hala kendilerine kadar uzanmaktaydı.
Sayfa 78
Cābir’in daha önceki büyük külliyatı olmaksızın, bence er-Rāzī’nin eserlerinde tanıdığımız kimya bilimi düşünülemezdi. Er-Rāzī’nin eserleri de, Cābir’inkiler gibi, kimya ile uğraşı sürecine ve 17. yüzyılda Avrupa’daki yeni bir gelişim basamağına doğru hareket sürecine kesin bir etkide bulunmuştur.
Franz Rosenthal’in bir başka bağlamda vurguladığı gibi, İslam, «eğer ta başlangıçtan itibaren bilimin rolünü dinle bağlantılı ve bütün bir insan hayatının itici gücü olarak ön plana çıkartmamış olsaydı» elbette bu tür bir yükseliş düşünülemezdi. Yabancı bilim mirasının hızlı bir şekilde alınıp benimsenmesi ve süreğen olarak şekillendirilmesi büyük ölçüde, eski kültür mensuplarının kendilerini başlangıçtan itibaren Müslümanlar tarafından kabul edilmiş ve değer verilmiş olarak hissedebilmeleriyle bağlantılıdır.
Reklam
Paris’e gelen ve Delisle tarafından örnek alınan Karadeniz haritasının bir Osmanlı-Türk kopyası, bir talih eseri olarak günümüze ulaşmıştır. Bu haritanın boylam ve enlem skalaları, Osmanlılar zamanında Karadeniz’in çiziminde büyük bir doğruluğa ulaşıldığını ispatlamaktadır. İkinci örnek, meşhur Fransız coğrafyacı Jean-Baptiste Bourguignon d’Anville (1697- 1782)’in tahminen 945-948/1538-1541 yılları arasında çizilen bir Osmanlı-Türk ürünü Kızıldeniz haritasını kullanmasıdır. Bu harita d’Anville’in sunumuna göre Kızıl Deniz’i kuzeyden Jeddah (Cidde)’a kadar tasvir etmektedir.
Muhammed İbn Musa el-Hârezmî
Bilimsel bilginin yani bilimin en önemli özeliği evrensel bir bilgi olmasıdır. Bu, sadece bilimin ürettiği bilgilerin genel geçer bir niteliğinin olması değil, aynı zamanda herkesin yararlanabilmesine açık olması anlamındadır. Bu nedenle ırk, milliyet, din ve cinsiyet gibi ayrımları kabul etmez. Bu anlamda her uygarlığın bilime katkısı vardır ve bilim bu katkılarla birikir ve ilerler. Bu iki özellik bilimi diğer bilgilerden ayırır. Çağımızda bilimin ulaştığı dikkat çekici düzey de yine bilimin birikmeci ve ilerlemeci özelliği sayesinde mümkün olabilmiştir. Bu anlamda verilecek en doğru karar bilimin kazanımlarında bütün uygarlıkların payı olduğudur. Greklerin kendilerin den önceki uygarlıklardan alarak geliştirdiği bilimsel miras, Orta Çağ’da İslam dünyası tarafından devralınarak Hint ve Çin kültürlerinin kazanımlarını da içerecek şekilde geliştirilmiştir. Orta Çağ’da, özellikle 8.-11. yüzyıllarda çok büyük bir kültürel yükseliş yaşayan İslam dünyası bilimde de sayısız büyük başarı elde etmişti. O dönemlerde Müslüman bilim insanlarının yaptığı araştırmalar ve keşifler dünya bilim mirasını ciddi şekilde zenginleştirmişti. Dünya bilim mirasını o dönemde zenginleştiren bilim insanları arasında çok sayıda Türk bilgin de vardı. Bunlardan biri de matematikçi kimliğiyle öne çıkan Ebû Muhammed İbn Musa el-Hârezmî’dir.
"Batı"nın miyopluğu- "Doğu"nun hipermetropluğu.
17. yüzyıla kadar Çin'in ve, çok daha küçük oranda, İslamın Avrasya'da yer alan en büyük bilgi, yaratıcılık ve teknik ilerleme alanları olduklarına hiç şüphe yok. Bu tür bir iddia, "bilimsel yöntem" ve" rasyonellik"i sadece klasik Yunan'a ve nihayetinde Batı'ya özgü olarak gören kalıplaşmış "Batı uygarlığı" bakış açısına ters düşüyor gibi görünebilir. Böyle anlatılarda "Doğu" büyük ölçüde bilim dışı ve durağan olarak değerlendirilir. Bu, eski Yunan kültürüne saçma bir şekilde olduğundan daha fazla değer veren ve tüm diğer geleneklerin değerini küçük gören genel eğilimin bir parçasıdır. (Antik) Yunan'ın bazı alanlarda önemli olduğuna kuşku yok; örneğin Öklid geometrisi Avrasya'nın herhangi bir yerinde olandan çok daha gelişmişti.( Çin, İslam dünyasının büyük bir çoğunluğuyla birlikte cebirde çok daha güçlüydü.)
Sayfa 336 - Alfa Tarih
Günümüzde İslam Dünyasında Yaşanan Sorunların Sebepleri
1. Bilgi üretmeyenler, üretilen bilginin takipçisi hatta mahkûmu olmaya mecburdur. İslam dünyası bilim, teknik, tıp, sosyal bilimler, dahası ilahiyat alanında bilgi üretme, bilgiyi güncelleme, değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda, maalesef, zamanın gerisinde kalmıştır. Bu mesafeyi telafi etmek durumundayız. Doğru ve sahih bilgi
Sayfa 123
Reklam
İslâm değerlerinin çağımızın bilim ve teknik kafasıyla birleşip beraber yaşayacağını ummak bir avuntudan ibarettir.Çünkü günümüzde hakim olan bilim ve teknik, Batı'da belli bir dönemde belirlenmiş bir kafa yapısının uzantısıdır;belli bir toplumsal yapının sinesinde gelişmiş, vasıfları İslam'la taban tabana zıt bir sınıf eliyle gücünü dünya ölçüsünde yaymıştır.Bilimin ilerlemesi, bilime has özelliklerden değil, o bilim görüşünden en çok fayda sağlayan insanlar yüzündendir.Bu yüzdendir ki bu günkü hayatı biçimlendiren teknik teçhizat değil, o teknik teçhizatın ortaya çıkmasına ve bazı insnalarin kâr ve kuvvet sağlamasına yol açan müesseselerdir.
Kopernik (1473-1543) Arap astronomlara bağlılık gösteren bir gelenekte bulunmaktadır ve onların gezegen modellerini almıştır.
Sayfa 166
199 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.