Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Müslüman olmayı İslamı yaşamayı ve yaşatma sorumluluğu olarak gören herkesin, içinde yaşadığı toplumu tanımak ve tanımlamak gibi bir zorunluluğu vardır.
Sayfa 82 - Ekin YayınlarıKitabı okudu
Kimlik inşası
"İslami kimlik, kendini İslam ile tanımlamak... İslam' ın hayatta tanımlayıcı unsur olmasıdır... Meşruiyetini değerler üstü değerlerden alan kimliktir..."
Sayfa 12 - Çıra YayınlarıKitabı okudu
Reklam
T asavvuf'u, geniş anlamda, İslamî iman ve uygulamanın özümsenmesi ve pekiştirilmesi olarak tanımlamak mümkündür.
Müslümanlar Modernitenin Meyvelerine Razılar, Fakat Köklerine Karşılar
İslamcı modernizmi tanımlamak oldukça güçtür. Bazı Batılı gözlemciler, İslamcı modernizmi, moderniteye verilen tepkiden ziyade modernitenin bir sonucu yahut tezahürü olarak görürlerken diğerleri onu hâkim İslamcılık trendiyle kurulan diyalektik ilişkinin ortaya çıkardığı bir ürün olarak ele almışlardır (Moaddel, 2005; Rahman, 1970; Masud, 2009; Ahmad, 1967; Binder, 1988). Biz İslamcı modernizmi bir düşünceler topluluğu ve Müslümanların moderniteyle kurduğu diyalog olarak görürüz. İslamcı modernizm, toplumsal veya siyasi bir hareketten daha ziyade modernitenin altta yatan felsefi temelleriyle ilgilenen entelektüel bir harekettir. Kendi de İslamcı modernist olan ünlü İranlı filozof Abdulkerim Süruş, Muqtedar Khan ile bir konuşmasında Müslümanların internet, kapitalizm, neoliberalizm ve hatta ulus devlet gibi 'modernitenin meyvelerini' benimsemeye razı olduğunu fakat 'modernitenin köklerini' kabul etmeye razı olmadığını hatta karşı koyduklarını öne sürmüştür. Süruş; mantık, bilim ve laikliği modernitenin temelleri olarak tespit etmiş ve Müslüman kültürlerin bu kavramları benimsemediklerini ileri sürmüştür. Bize göre Müslümanların akıl, bilim, sekülarizm ve modern devlet ideolojileri ile entelektüel etkileşiminin bir boyutu İslami modernizmdir .
M. A. Muqtedar Khan & İbrahim Enes Aksu - Güney Asya'dan İslami Modernizm Sesleri, s. 68
Arap dünyasının kızgın ve kendini aşağılanmış hissetmesinin sebebi, Batı’nın uzun yıllara dayanan siyasi tacizidir. İslami terörü kötü diye tanımlamak, kelimenin bu kitapta ele aldığım şekliyle düşünürsek, bu kızgınlığın somutluğunu görmezden gelmek demektir. Bu öfkeyi hafifletecek türden politik eylemler için geç kalmış da olabiliriz. Terörizmin artık ölümcül bir momentumu var. Ama bu kaçırılmış fırsata üzülmekle, düşmanı mantıklı hiçbir eylemle az da olsa değişmeyecek, kafasız hayvanlar olarak görmek arasında bir fark vardır. İkinci görüşün savunucuları, terör şiddetinin sadece daha fazla şiddetle başarılabileceğini düşünürler. Oysa daha fazla şiddet, daha fazla teröre yol açar ve daha fazla sayıda masum insan tehdit altına girer. Terörizmi kötü diye nitelemenin sorunu daha da alevlendirmektir ve bu da, bilmeden yapımsanız bile, lanetlediğiniz barbarlığın ta kendisiyle işbirliği yapmak demektir.
İslam’ı tanımlamak, en azından bu çerçevede, Müslümanlann hakkıdır. Müslüman olmayan uzmanlar ve diğer gözlemciler, İslam’ın geçmişi ve bugünüy­le ilgili betimleyici, hatta çözümleyici ifadeler kullanabilir, fakat Müslümanların gelecekte ne yapması gerektiğini veya ne yapabileceklerini söylemek onlara düş­mez. Bu soruya ancak Müslümanlar cevap verebilir - on dört asırlık zengin ve çe­şitli tarih ve kültür mirasından neleri muhafaza edeceklerine, bu mirası nasıl yo­ rumlayacaklarına ve onu yeni gereksinimlere ve meydan okumalara nasıl uydu­racaklarına sadece onlar karar verebilir. Hiç kuşkusuz Müslümanlar tarafından verilen birçok farklı cevap olacaktır; hangi cevabın kabul gördüğü belirleyici ola­caktır.
Reklam
Muhammed'in yaşamı sırasında bu eşitlikçilik cinsiyet eşitliğini de içeriyordu. Bugün Batı'da İslam’ı kalıtımsal olarak kadın düşmanı bir din olarak tanımlamak yaygınlaşmıştır ama Hristiyanlık gibi Allah'ın dini de gerçekte kadınlar konusunda olumluydu. Cahiliyye, İslam öncesi dönemde, Arabistan kadınlar konusunda Eksen Çağı'nda geçerli olan tutumu koruyordu. Örneğin, çokeşlilik yaygındı ve karılar babalarının hanesinde kalıyordu. Seçkin kadınlar önemli derecede iktidar ve ayrıcalık sahibi olabiliyordu Muhammed'in ilk karısı Hatice örnek olarak başarılı bir tüccardı fakat çoğunluk kölelerle aynı konumda gibiydi. Hiçbir siyasal veya insanlık hakları yoktu ve kız bebek katli yaygındı. Kadınlar Muhammed'in dinini ilk seçenler arasındaydılar ve onların kurtuluşu O'nun yüreğinde yer eden bir tasarıydı. Kuran kız çocuklarının öldürülmesini kesinlikle yasakladı ve Arapların kız doğduğunda pişmanlık göstermelerini engelledi. Ayrıca kadınlara miras ve boşanma konularında yasal haklar verildi: çoğu Batılı kadın on dokuzuncu yüzyıla kadar buna benzer haklara sahip olamadı.
Hem islamı reform gerektirmeyen ilahi bir vahiy olarak tanımlamak hem de çağın gereklerine uydurmayı düşünmek önemli bir çelişkidir.
“İslam yeniden ne ise o olmak zorundadır: Allah adına haksızlığa, cehalete, hastalığa ve pisliğe karşı protesto ve mücadele. İslam’ı sadece kendi siyasal hedefleri için kullanan, diğerleri de İslami olan her şeye karşı açıkça savaşan günümüz idarecilerinin pratiği sona erdirilmek zorundadır. İslam, kendi siyasetini tanımlamak zorundadır.”
Sayfa 113 - İlke YayıncılıkKitabı okudu
38 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.