Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Güzel isimlerin manalarını ortadan kaldırmak isimler konusundaki en büyük inkârdır. Allah Teâlâ buyuruyor ki "Allah'ın isimleri hakkında sapanları (inkâra gidenleri) bırakmaz, yapmakta oldukları şeyin karşılığını göreceklerdir." (Arâf,180) Eğer bu isimler bir mana ve özellik taşımasalardı, bu isimlerin köklerinden bahsedilmez ve bunlarla vasıflanılmazdı. Fakat Allah kendisinden bu isimlerin asıllarıyla bahsetmekte, onları kendisine isnâd etmekte, Resâl de bunu ikrar etmektedir. Allah Teâlâ, "Doğrusu Allah, Rezzâk, sağlam ve kuvvet sahibidir." (Zâriyât, 58) buyurur. Bundan anlaşılır ki "el-Kavi", O'nun isimlerindendir. Manası "kuvvetle nitelenmiş" demektir. " Bütünüyle izzet Allah'indir." (Fâtır,10) ayeti de böyledir. Aziz, izzeti olandır. Eger Allah kuvvet ve izzet sahibi olmasaydı, ne Kavi ve ne de Aziz ismiyle anılırdı." Allah onu ilmiyle indirdi." (Nisâ,166), "Biliniz ki o, ancak Allah'ın ilmiyle indirildi." (Hûd, 14), "Onun ilminden hiçbir şeyi ihata edemezler." (Bakara, 255) ayetlerindeki durum da aynıdır.
6.cilt
1383. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallâhu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Benim tarafımdan (tebliğ edilen Kur'ân'dan) bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız. İsrailoğulları(nın ibretli kıssaları)ndan da haber verebilirsiniz. Bunda bir sakınca yoktur. Kim bile bile bana
Reklam
NUR RİSALELERİNDE HZ. ALİ İLE İLGİLİ RİVAYETLER
"BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ DE ONUN KAPISIDIR."(1) Nur Risaleleri'nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan bu büyük iddiaların temel dayanağı, işte bu hadistir. Bu hadisin Nur Risaleleri'ninde zikredilmesinin sebebi, müellifinin gizli ilimlerin Hz. Ali'ye verildiğine inanması ve bundan kendisi ve risaleleri lehine
Sayfa 223 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Günümüzde Bile Seni ve Davanı Anlayamadılar...
İHVAN’lara karşı girişilen son hamle bu temel hakikati meydana koymuş ve onu te’kid etmiştir. İslâm’a karşı amansız hücumlarına, evvelâ ve her şeyden önce SEYYİD KUTUB’u ve «YOLDAKİ İŞARETLER» adlı değerli eserini teşhir etmek suretiyle başladılar. Şehit Seyyid Kutub ise, akidesini ve davasını savunmak için hayatı boyunca kaleminden ve beyanından (ifadesinden) başka hiç bir silâha malik olmamıştır. Bu yüzdendir ki Başkan Nâsır’dan en küçük gazeteciye kadar kindarlar zümresi, bu büyük adama hücum etmek için kitaplarını müsadere etmek, bu kitapların ellerde dolaşmasını yasaklamak, diledikleri gibi iftiralarda bulunmak ve ona söylemediği sözleri ve kaleme almadığı yazıları isnad etmekten başka bir gedik bulamadılar. Halbuki onun kitaplarını, çarşı ve pazarlardan toplatmamış olsaydılar dürüst hareket etmiş olurlardı. Dileyen mütalâa eder ve söylenenler hakkında bizzat hüküm verirdi. Fakat halkın gerçeği öğrenmesinden korktular.
Sayfa 53 - Cağaloğlu Yayınevi
Allah Taâlâ, intihar eden kimse hakkında şöyle buyurur: “Kulum kendi kendine (ölüme teşebbüs ederek) Benim önüme geçti, Ben de ona cenneti haram kıldım.” (Bunu Nebî (as)’a çıkan bir isnâd ile rivâyet ettim. Müslim’in Sahîh’inde mevcuddur.)
Bir kimseye isnad edilen bir suç veya günah, o kimse tarafından işlendiği kesin olarak ortaya konulmadan, sadece dedikodu ve spekülasyonlara bakarak suçsuz bir insan hakkında hüküm vermek veya masum bir insanı suçlamak son derece yanlıştır.
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
NEVRUZ'A DÂİR
Rasûlullah (asm) [hicretten sonra Mekke'den] Medine'ye geldiklerinde, Medinelilerin (Nevruz günü ile Mehricân günü diye) eğlendikleri iki günleri vardı. Rasûlullah (asm): -"Bu günler nedir?" diye sordu. Medineliler: -"Biz (İslâm'dan önce), câhiliyet devrinden beri bu günlerde eğleniriz." dediler. Bunun üzerine
Emanet ve Ehliyet ilmihalinden
👉HADD-İ KAZF (Zina iftirası, haysiyet ve şereflerin korunması) 👉1270 Kazf'ın lûgat manası atmaktır.(71) İslâmi ıstılahta; "Muhsan bir erkeğe ve muhsan bir kadına; serahaten veya delâleten zina isnadında bulunmaya "Kazf" denir"(72) tarifi esas alınmıştır. Zira "Hadd-i Kazf"; ancak muhsan olan kimseye yapılan zina
Dikkatle okumanızı tavsiye ederim
İslâm'ın bir meseleye, bir konuya bakışını dile getirmek, avâm havas herkes tarafından kolayca anlaşılır kılmak adına yapılan bir takım yakıştırmaların bilahare birer hikâyeden, birer latifeden ibaret olduğu unutularak, hikâyenin konusu adeta dinî bir nass gibi ele alınmıştır. Mesela tabiatın tahrib edilmemesi, korunması İslâm'ın genel
144 syf.
9/10 puan verdi
·
31 saatte okudu
Önemli Bir Konu!
Kitabı okumadan evvel muhtevasını -alt başlığa çok da dikkat etmeksizin- daha farklı bir şekilde tahayyül etmiştim. Hayal ettiğim şekliyle çıkmayınca bir miktar şaşırma oldu elbette lakin muhtevanın "farklı"lığı bu şaşkınlığımı iyi bir yöne sevk etti. Alt başlıkta ifade edildiği üzere "Hz. Peygamber'in(aleyhisselam) hayatına
Siyer ve İtikad
Siyer ve İtikadMelikşah Sezen · Kayıhan Yayınları · 202149 okunma
Reklam
Hadislere ehli kitap etkisi iddiası hakkında güzel sorular
Bazıları, “biz rivâyet edilen hadîslere bakarız, eğer Kur’ân’a uygunsa alırız, değilse almayız.” demekte ve bu iddialarına da hem Hz. Peygamber, hem de sahâbe uygulamala­ rından delîller getirmektedir. Şunu vurgulamak gerekir ki, bu delille­re uyarak -hatta buna bakmadan aklın gereği olarak- hadîslerin teori­de Kur’ân’a aykırı ise
117 syf.
10/10 puan verdi
100. İnceleme ve İnsanın Sonsuzluk Özleminin Yansımaları
Bu inceleme ve bu kitaptan yaptığım alıntıları medium hesabımdan okumak için tıklayınız: medium.com/@sametonurr/1a5... Cemil Sena'nın "İnsan Ruhu Ebedi midir?" kitabı 1951 tarihinde basımı yapılmış. Alt başlığı "Ölümden Sonra Dirilme Problemi"dir. "İnsan Ruhu Ebedi midir?", 117 sayfalık kısa bir
İnsan Ruhu Ebedi midir?
İnsan Ruhu Ebedi midir?Cemil Sena Ongun · Erkmen Matbaası · 19501 okunma
TEKFİR EDENİ TEKFİR ETMEK CÂİZ OLUR MU?
Birtakım kimseler: "Ben sadece beni tekfir eden mezhep mensûplarını tekfir ederim, bana kâfir demeyenlere ben de kâfir demem." derler. Bunun da aslı yoktur. Çünkü; bir kimse evvelâ: "Hz. Peygamber'den sonra halife olmaya en çok lâyık olan (Hz. Ebü Bekir değil) Hz. Ali'dir." şeklinde bir itikada sahip olmanın küfrü
Sayfa 69 - Gazzâli'nin kastettiği Ebü İshâk el-İsferâiní'dir. (t.n.) | Buhârî, Edeb, 73; Müslim, Kitâbü'l-İman, 111.Kitabı okudu
YARATILIŞTA NOKSANLIK VAR MI? Burada asıl düşünülmeye değer bir cihet var. Acaba hilkate noksan isnad edenler, yaratılışın bu noksanını idrak edecek bu mükemmelliği nereden elde etmişler? Kendileri de o noksan yaratılışın parçalarından oldukları halde, yaratılışın noksanı hakkında verdikleri bu hükmün doğruluğunu bize ne ile temin edecekler? Haşa noksan olan bir yaratıcının yarattığı şeylerin de noksan olması lazım gelir. Zira «Eğri bir şeyin gölgesi de eğri olmak zaruridir. Eğer kendilerinde yaratılışın noksanlığına hükmedecek bir mükemmellik varsa, onların bu mükemmelliği mutlaka, onun fevkinde olan bir mükemmelliğin eseri olmak gerekir. Çünkü noksandan noksansız olan bir şey çıkmaz. Öyle mükemmel varlıkları yaratan bir Yaratıcının yaratma ve kudretinin de noksan olamıyacağı aşikardır.
Sayfa 37 - Diyanet İşleri Başkanlığı YayınlarıKitabı okudu
Ebu Hureyre Radıyallahu anh
Ebu Hüreyre şöyle dedi: ‘Yetim olarak büyüdüm, yoksul olarak hicret ettim. Busre bint-i Gazvan’ın ırgatı oldum. Karnımın tokluğuna, binişte sıramın gelişine, bir yere kondukları vakit onların hizmet ederdim. Bindikleri zaman onları sevkederdim. Ama sonra Allah beni onunla evlendirdi. Hamdolsun Allah’a ki dinin destek ve dayanak kıldı. Ve Ebu
248 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.