Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hatay Neden Atatürk'ün Şahsi Meselesidir? 1936 yılında yasayla neden Hatay ismi verildi? Hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyen Mustafa Kemal Atatürk aynı zamanda benim fikirlerim bilim ile ters düşerse bilimi seçin neden demiştir? Bunun kadim bir sırrı ortaya koyan bir durumdur. Hatay tüm medeniyetlerin yaşam bulduğu ve sahip olmak
İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
Haarp Teknolojisi ile Deprem Üretmek Kahramanmaraş'ta gerçekleşen depremler normal bir deprem değil. Demografik yapısının değişmesine yol açacak bir tehdide dönüştü bu deprem. Zaten mevcut bölge göç mühendisliği ile demografik yapısı yeteri kadar değişmişti. Bu deprem bölgesinde benim şahsi meselem diyerek hasta yatağında yurda kattığı
İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ay Hanlığı 3, 6 ve 9'un sırrını sır taşıyıcısı Tesla 1928 yılında Atatürk ile gizli görüşerek Anadolu üzerinde bulunan bütün koordinatlarının sırrını neden verdi? Ay'ın üç hali nedir? Ay hilal hali ile hangi bayrakta yaşam buldu? Ay'dan gelen Adem'in çocukları Hun oğulları yeryüzünde neyin savaşını verdiler? Ay neden, bir
İkinci Adam YayınlarıKitabı okudu
Nakkaş bir keşiş, bir çilekeş değilse, bir balıkçıdır en azından, öyle bir balıkçı ki yokluk denizinde kımıl kımıl sırsıklam nakışlar tutar... Yokluk denizinde nakkaş, rengârenk balık ağlarıyla insan biçimleri çevirir, biçimlerin biçimini avlar, iplere asılıp bu derin su ürünlerini rıhtımlara, kumlara çekip serer, ayağınızın dibine... Bir tılsımlı avdır ki bu, başkasına benzemez... Fikret Muallâ, sokak sokak gezip tozduğu kentlerin biçimlerini, İstanbul'un, Paris'in çarşı pazarını, meyhanesini, kahvesini çiziyordu ve her şeyden fazla, insanlarını yansıtıyordu. Gördüğü, bildiği insanları çiziyor, onları renkle, çizgiyle "avlıyordu"... Mevlânâ bu sırrı haber vermişti: "En güzel şekil olan insan şekli, aşktan da üstündür, düşünceye de sığmaz..." Mevlânâ fısıldar: "Bu baha biçilmez şeyin değerini söylesem, ben de yanarım duyan da yanar..." Zarar yok, hep birlikte yanalım bir yol! Evet, en güzel biçim, insan biçimi, aşktan, düşünceden de üstün, ressamın buna kul kurban olması suç değil, günah değil, sevaplar sevabıdır, böylece biline...
Kırmızı Kedi Yayınevi, 4. Basım, Yayın Yönetmeni: Enis BaturKitabı okudu
İnsan avı
Fikret Muallâ, sokak sokak gezip tozduğu kentlerin biçimlerini, İstanbul'un, Paris'in çarşı pazarını, meyhanesini, kahvesini çiziyordu ve her şeyden fazla, insanlarını yansıtıyordu. Gördüğü, bildiği insanları çiziyor, onları renkle, çizgiyle "avlıyordu"... Mevlânâ bu sırrı haber vermişti: "En güzel şekil olan insan şekli, aşktan da üstündür, düşünceye de sığmaz..." Mevlânâ fısıldar: " Bu baha biçilmez şeyin değerini söylesem, ben de yanarım duyan da yanar..." Zarar yok, hep birlikte yanalım bir yol! Evet, en güzel biçim, insan biçimi, aşktan, düşünceden de üstün, ressamın buna kul kurban olması suç değil, günah değil, sevaplar sevabıdır, böylece biline...
Sayfa 121 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 4. Basım, Yayın Yönetmeni: Enis BaturKitabı okudu
Nureddin Mahmud 'un , 3 hedefi/ ideali vardı. Dünya İslam Birliği Kudüs'ün yeniden fethi İstanbul'un Fethi Nureddin ve daha önce babası İmadeddin İslam Birliği için zemin hazırladılar; Selahaddin Eyyubi İslâm Birliğini kurup Kudüs'ü kurtardı. İstanbul'un fethi de üç asır sonra Fatih Sultan Mehmet 'e nasip oldu.
Reklam
NECİP FAZIL VE BÂBIÂLİ'NİN BOHEM KARAGÂHLARINDA KADIN KOKUSU ÜMİT BAYAZOĞLU Necip Fazıl, Bâbıâli adlı anılar kitabında, ilk aşkını henüz 12 yaşındayken yaşadığını söyler. Heybeliada'da, bir kaya üstünde Pol ve Virjini'yi okurken vurulduğu kızdan sonra çok uzun zaman 'aşksız' kalır. Belki de bu hınçla kadına fethedilecek
Necip Fazıl, İstanbul'un kara sevdalısıdır. İstanbul, onun için bulunmaz kadın hayâlidir. Kar altında bir güvercin mahşeridir. Cadde-i Kebir'den Yeni Cami'ye, Şirket-i Hayriye vapurlarından tramvaylara, Küllük Akademisi'nden Boğaziçi'ne dek bütün bir İstanbul hep özlenen bir mekândır. İstanbul; kimi zaman da
NECİP FAZIL'IN İSTANBUL'U Necip Fazıl, İstanbul'un kara sevdalısıdır. İstanbul, onun için bulunmaz kadın hayâlidir. Kar altında bir güvercin mahşeridir. Cadde-i Kebir'den Yeni Cami'ye, Şirket-i Hayriye vapurlarından tramvaylara, Küllük Akademisi'nden Boğaziçi'ne dek bütün bir İstanbul hep özlenen bir mekândır.
İlk önce buna çok sıkıldım ve bayağı neticelerinden korktum. Fakat hayır, burası gerçekten garip bir yerdi. Hiçbir şeye hayret edilmiyor, hiçbir şeyin üzerinde fazla durulmuyordu. Burada insan, olduğu gibi, bütün hususiyetleriyle, kabahatleriyle, sakatlıklarıyla kabul ediliyordu. Ve bunlar ne kadar çok olursa o kadar hoşa gidiyordu. Fakat bu
Sayfa 134 - İkinci Bölüm, Küçük Hakikatler, VIKitabı okudu
Reklam
hesabi evlilik
O yıllarda İstanbul'un en parlak en kıskandırıcı evlenmeleri, Sakine hanımın vasıtasıyla olanlardı. Bu başarının başlıca sırrı, Sakine hanımın çok realist yaratılışında idi. İzdivaç ona göre bir iş, belki en mühim ve ciddi işti; her şeyden evvel de hesaba dayanıyordu. Sakine hanım bu hesabı sade para üzerine kurmaz, daha doğrusu iki tarafın behemehal zengin olmasını istemezdi. Bir tarafın getirdiği maddi nimetleri, diğer tarafın şöhret, asalet, güzellik, iyi tahsil, görgü, zeka, mevki, bağlanma kabiliyeti gibi meziyetleriyle birleştirmeye çalışırdı. Böylece manevi kıymetler de onun izdivaç piyasasında, bir nevi esham ve hisse senedi gibi efektif rolü oynardı.
Sayfa 70 - Dergah Yayınları 5. BaskıKitabı okudu
O yıllarda İstanbul'un en parlak en kıskandırıcı evlenmeleri, Sakine hanımın vasıtasıyla olanlardı. Bu başarının başlıca sırrı, Sakine hanımın çok realist yaratılışında idi. İzdivaç ona göre bir iş, belki en mühim ve ciddi işti; her şeyden evvel de hesaba dayanıyordu. Sakine hanım bu hesabı sade para üzerine kurmaz, daha doğrusu iki tarafın behemehal zengin olmasını istemezdi. Bir taradın getirdiği maddi nimetleri, diğer tarafın şöhret, asalet, güzellik, iyi tahsil, görgü, zeka, mevki, bağlanma kabiliyeti gibi meziyetleriyle birleştirmeye çalışırdı. Böylece manevi kıymetler de onun izdivaç piyasasında, bir nevi esham ve hisse senedi gibi efektif rolü oynardı.
Sayfa 68
Kanunî'nin tahta çıktığı senelerde İstanbul, camii, han, hamam, medrese, büyük saray, Evliya türbeleri ve çeşmeleriyle tam bir Türk şehriydi. Yalnız bize ait olan bu manzaranın şimdi deha ile tamamlanması, bu gelişmeyi bir infilak haline getirmesi lazımdı. İşte Sinan bunu yapar. Yaratıcı, nizam verici hamleleriyle İstanbul ufkunu, mermeri,
Sayfa 136 - DergâhKitabı okudu
62 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.