O yapayalnız biridir. Sadeliğe ve iyiliğe bezenmiş, Doğanın kucağına oturmuş. İlhamını resmetmekte. Gecenin sessizliğine kalmış. Ruhun inmesini beklemektedir. O bir nakışçıdır, yüreğinin tohumlarını, Şefkat bozkırlarına nakşeden ve insanlık onun bu ektiklerini, Toplar, kendini geliştirmek için. İşte bu o ozandır, yaşamında toplumun aldırış bile
Biz bir ke­ten dokuma üzerine resimlendirilmiş bir savaş alanının savaşçısı gibiyiz. Bu nedenle, bizim tüm sanat bilgimiz bir sanıdır çünkü biz bilen bir varlık olarak sanat komedyasının biricik yaratıcısı ve gözlemcisi durumunda, sonsuz üstün usu ortaya koyan bu varlıkla bir olamadığımız gibi özdeş de değiliz. Sanat­çıya özgü yaratıclığın eylemi içinde üstün us evrenin bu öz­gün sanatçısıyla karışıp kaynaşmıştır, sanatın sonsuz varlığı konusunda yalnız üstün usun bilgisi bulunmaktadır, çünkü ancak o böyle bir durumdadır. Bu durum, şaşılası nitelikte korkunç bir masal görüntüsüne benzer. Bu masal, gözlerini çe­virir, kendi kendine bakar. İşte üstün us, ancak, burada bir öz­nedir, konudur, ozandır, oyuncu ve oyunu gözlemleyendir.
Sayfa 40 - Say YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İşte bu o ozandır, insanlıktan, Bir gülücük dışında hiçbir şey istemeyen.
İşte bu o ozandır -
Yaşamında toplumun aldırış bile etmediği. Ve ancak bu fani dünyaya veda edip, Gökyüzündeki mihverine geri gittiğinde farkına varılan.
Sayfa 27 - Araf
Gökanlam I. Hani nerde o yalancı kadınlar Söyleşen kapı önlerinde – kalın erik kokusu Bembeyaz örtülerde çürümüş karanlıklar Sızıp da köşelerden ve yağmur sularından Dökülen taşlıklara esmer, selçukî
Dionysos adına düzenlenen bayramlara katılan topluluk bu tür tinsel davranışlar ve bilgilerin etkisi altında kıvanç duyar: onların gücü, kendilerini gözleri önünde, değiştirir, onlar kendilerini doğanın yeniden ortaya konmuş üstün usları, satyrler olarak görürler. Tragedya korosunun daha sonraki kuruluşu doğal olayın sanata özgü, bir
Reklam