Sizce 21. yüzyılda insanlığa yönelik başlıca tehdit nedir: kamusal/kişisel finansal erimeler, ülkeler arası nükleer savaşlar veya altından kalkılamayacak kadar etkileyici olan ekolojik felaketler veya epidemik hastalıklar? Yazar Yuval Noah Harari'ye göre cevap, yukarıdaki seçeneklerden hiçbirisi değil. Tüm bunların yerine, en büyük varoluşsal
Yazacaklarım karnı tok bir insanın yazdıklarıdır. Bunları okuyacak olanlar da toktur. Kitabın verdiği gerçek açlık duygusunu hiçbirimizin gerçekten anlamasına imkân yok. Bu yüzden açlık hakkında beylik laflar etmeyeceğim. Ama birazcık empati bizi kurtarır.
Kitabın konusu kısaca şu şekildedir: “Açlık romanı, yazar olmak amacıyla Kristina’ya
Kimse, hiçbir sebebi yokken aniden, isteyerek veyahut bilerek delirmez ; bu yalnızca ötekilerin varlığıyla gerçekleşir.
İnsanı delirten, bir başka insandır
"Psikologlar ve okuldaki danışmanlar. Dikkatimin dağınık olduğunu ve annemle babam boşandığından beri çabuk öfkelendiğimi söylüyorlar."
"Ama sen bunu isteyerek yapmıyorsun ki. "
Hep bir kalkanım vardı.Kendimi korumaya aldığım, bir iğne darbesi bile değmesine müsade etmediğim.Sanki o kalkanı geçmeyi başarabilen, beni kendime mahçup edecekmiş gibi bir hisle yaşardım.Sonra bir sepet dolusu elmayı uzattılar.Hiçte sevmem ama olacak ya işte, Pamuk Prenses gibi kanıverdim. Sonuçta Pamuk olamasakta,
gözü kara bir prensestik.Oysa
Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam romanından sonra okuduğum Yabancı adlı romanın Meaursault karakteri bana çoğu kez Bay C’yi hatırlattı. Karakterler arası gidip gelmeme nadiren de karıştırmama vesile oldu. Bunun sebebi, karakterlerin toplumla arasındaki çatışma toplumun, kabul ettiği doğrulara karşı verilen tepkiler olabilir.
Albert Camus, Yabancı adlı