"Ey hayat! Kırmızının eflatuna geçmesine,
iki insanın bir insanı sevmesine,
bir elin diğer ele değmesine,
ölçüsüz kesilen kumaşların dikilmesine,
itibar etmeyiniz.
Bir fırfırdır hayat etek kenarında,
ya da sutyenin kendi doğrularında.
Tenim, sarp kayaların yağmurdan sonra
verdiği koku.
Rüzgarsız denizde, hiçbir yere gitmeyen
duygu.
Muallakta kalan gözlerimi ararlar.
Seni mutlaka benden sorarlar"
Evet okumuş olduğum bu kitap her şeyi ile çok manidardı.
Öncelikle bir yaşamı konu etmesi ve bunu 100 sayfa kadar bir alana sığdırılması çok anlamlı geldi bana. İnsan işte o uzuuuunn yaşamının yalnızca 100 sayfa kadarcık - hatta o kadar bile etmez- yere sığdırılacağını bilmez.
İvan Ilyiç'in yaşamı çok basit, sıradan ve o nedenle de
Şunu açıkça söylemek lazım ki, Freud vicdanın bir itibar zedeleme biçimi, gündelik hayatta sık sık karşılaşılan bir itibar zedeleme biçimi olduğunu söylemek için Hamlet'i kullanır.
Bugünlerde hep, yıllar önce gördüğüm bir kâbusu hatırlıyorum. 1960'lardaydı. Bir gece, ateşim de çıkmış, baygın gibi uyuyakalınca bir kâbus gördüm. Korkulu rüyamda kendimi 40 yıl sonra İstanbul'da buldum. Zaman değişmiş, sokakta yürüyorum, tüm dükkân isimleri İngilizce. Girip bir dükkâna sordum:
Hayrola, bu dükkân kırk yıl evvel de vardı, ne