Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bahattin Şakir olmak demek..Rahmetle.
"Teşekkürler Ekselansları. Biz İttihatçılar aynen ağaçlar misaliyizdir. Bilmem sizin dilinizde "Ağaçlar Ayakta Ölür" diye bir deyim var mıdır? İşte öylesine bir teşbihle kaydedeyim Ekselansları. Biz Türkler, kökleri tarihe inen ulu bir çınarız. Düşmanlarımız ise bu çınarın toprak seviyesinde biten zehirli nantara benzerler. Mantar bölgesinde yaşadığı çınarı gördükçe kıskançlıktan ne yapacağını bilemez, zehrini salarmış. Her sonbaharda ağaç yapraklarını döktükçe, işte sonu geldi diye sevinirmiş. Talat, ben ve arkadaşlarım bu muazzam çınarın yapraklarından bir demetiz. Bu yapraklar zamanı gelir , dökülür. Yerine her bahar daha taze, daha canlıları fışkırır.
Halk İttihat ve Terakki Partisi'ni tutmuyor, İttihatçıları sevmiyordu. İttihatçılar ise bunu hazmedemiyorlar ve çıkardıkları gazetelerle, meşrutiyetin kendi eserleri olduğunu, bunu zorla da olsa millete benimseteceklerini, İttihat ve Terakki'nin fikirlerini herkesin kafasına sokacaklarını söylüyorlardı. Başarısız kaldıkça sertleşiyorlardı. Karşı görüşleri savunan, padişahı müdafaa eden gazete ve gazetecilere diş biliyorlardı. Siyasî muhaliflerini sokak ortasında öldürmeye koyulmuşlardı. İsmail Mahir Paşa ile Gazeteci Ahmed Samim ve Hasan Fehmi bunlardan sadece üçüdür.
Sayfa 497 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
Reklam
İttihat ve Terakki Cemiyeti
... Yurt dışına sürülen veya kaçan İttihatçılar Paris'te toplanmıştı. Orada gazeteler çıkarıyor, bunları gizli yoldan Türkiye'ye sokuyor, padişah aleyhtarlığını yaymaya çalışıyorlardı. Kâh İngiltere, kâh Fransa, kâh Rusya bunları destekliyordu. Çünkü Sultan Abdülhamid gibi bir siyasî ve dinî otoritenin Osmanlı Devleti'nin başında bulunması, yabancıların menfaatlerine aykırı düşüyordu. Ermeniler Doğu Anadolu'da bir devlet kurmak, Yahudiler Filistin'e yerleşmek, İngilizler Arap Yarımadası'nda kökleşmek, Ruslar Balkanlar'dan sıcak denize inmek, Fransızlar imparatorluktan pay almak, Yunanlılar İstanbul'u geri almak için İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne sızmışlardı... Samimi İttihatçıların düşüncesine göre, Abdülhamid devrilince Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'ni rahatsız etmeyecek, sıkıştırmayacaklardı. Böylece Osmanlı Devleti rahatlayıp bütün enerjisini kalkınma yolunda harcama fırsatını bulacaktı. Oysa bunun tam tersi oldu ve Osmanlı Devleti kısa süre içinde acemi ittihatçıların elinde parçalandı.
Sayfa 494 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
-Biz İttihatçılar için en büyük felaket noldu bilir misin? İmparatorluk yıkıldıktan sonra yeni bir ideal bulamamak...
O gece yarısı Başkent'in başka bir bölgesinde çok kritik bir gelişme yaşanıyordu. Alman General Von Bronzard'ın tertibiyle boğaza giren U-170 denizaltısı; Enver, Talat ve Cemal'i alarak İstanbul'u terk ediyor; onlara Doktor Nazım, Bahaeddin Şakir, Bedri ve Azmi gibi bazı İttihatçılar da katılıyor, böylece bir devir tam manasıyla kapanmış oluyordu.
Başta Gazze! Bir asırdır bu coğrafyada akan kanın sorumlusu İngilizlerdir.
Musul ve çevresindeki petrol alanlarının gerçek sahibi Abdülhamit’ti. ittihatçılar elinden aldılar mülkiyetini... Biz, bunu olup bitti de sayabiliriz. Barışta bu topraklar mutlaka sınırlarınızın dışında kalacak... Kılıç hakkının ne demek olduğunu siz Osmanlılar iyi bilirsiniz. Hiçbir şey ödememek de mümkündü. Fakat İngiliz İmparatorluğu, eski düşmanlarının mülkiyet haklarına bile saygılıdır.
Sayfa 122 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
VİSRUA
Vaktiyle Mahmut Şevket Paşa öldürüldükten sonra bazı ittihatçılar, talat'ın yeni hükümete dahiliye nazırı olarak girmesini istememişler. Cemal Paşa'nın nazırlığını tercih etmişler. Sonra Talat, Cemal Paşa ile Yeni sadrazamın arasını açmış. Harbiye nazırlığına onun getirilmesi için uğraşmış. Daha sonra almanlarla yapılan ittifak, Cemal paşadan saklanmış. Nihayet Mısır fethi bahanesi ile Cemal Paşa İstanbul'dan uzaklaştırılmış. Bunlar hep talatın oyunları imiş. Hatta Talat demiş ki:"-canım, Mısır Fethi olmazsa bile Cemal Paşa ya şehit olur, yahut ordusu berbat ve perişan olunca beynine bir tabanca sıkarak bizi kendinden kurtarır!" Bunlar o zamanki liderler arasındaki gizli husumetleri göstermek bakımından ilgilendirici. Yalnız birinin hakikat olmasını isterdim: keşke Enver yerine Cemal, Harbiye nazırı olsaydı! Birinci Dünya harbine girmezdik ve batmazdık.
Sayfa 89 - Pozitif yayınları/2004
Yunan ordusu başkumandanı esir, tehlikeyi bertaraf ve zaferinizi Lozan ahitnamesiyle [antlaşmasıyla] tetviç ettiniz [taçlandırdınız]. Halaskar [kurtarıcı] ve kahraman olarak alkışlandınız. Gözlerinizi memleket dahiline çevirmek zamanı gelmişti. Filhal dahilde yapılacak birçok işler, ciddi reformlar vardı. Eski arkadaşlarınız, ittihatçılar zat-ı fahimanelerine düstur emelleri olan kitaptan bir nüsha terkeylemişlerdi. Bu kitapta başlanmış fakat ikmal edilememiş birçok fasıllara tesaddüf ettiniz. Bu kitabın diğer milletleri takdir ve temsil usullerini gösteren Türkçülük faslında tavakkuf eylediniz. Elinizde Kürtten maada [başka] unsur kalmamıştı. Diğer anasır vatanlarıyla beraber Türkiye'den ayrılmışlardı. Bugün yerlerine iade etmek üzere bulunduğunuz Rumları mübadele suretiyle hudutlarınız haricine [dışına] çıkartmıştınız. Kemmiyeten [sayısal olarak] az ve nisbeten dağınık olan Gürcüler ve Çerkezler mevzu-u iştigaliniz [gündeminizde] olamazdı. Evet, ortada yalnız biz kalmıştık.
İttihatçılar
İTTİHATÇILAR, siyasal fikirlerle fazla ilgili olmadıklarından, getirdikleri formüllerin çoğu basit ve saf bir nitelikteydi. Dik kafalı, inatçı, kendi yarattıkları dışında yapılagelmişleri önemsemeyen adamlardı. Biçimlenmemiş bir meşrutiyetçilik kavramı dışında, gelecekteki eylemlerini belirleyecek ilkelerden yoksundular. Değer ölçüleri; kolektif disiplini bireycilikten üstün gören ve siyasetin, merkezi ve oligarşik bir denetim altında bulunması gerektiğini savunan küçük, saygınlığı az bir grubun değer ölçüleriydi. Kendilerini bir buluş sahibi olarak görüyorlar, daha önceki hareketlere bazı şeyler borçlu olduklarını düşünmüyorlardı. Biricik emelleri, Jön Türk hareketini, modası geçmiş ve yozlaştırıcı olarak niteledikleri liberalizm mikroplarından arındırmaktı. Ancak, değişiklik kadar süreklilik de tarihsel gelişimin kaçınılmaz bir parçası olduğundan, kendileri kabul etmeseler bile geçmişin etkisi altındaydılar.s.190-191
Sayfa 191
Millî ekonomi
İttihatçılar, ekonomik egemenliğe sahip olmadıkça, milli egemenliğin anlamı olmadığını anlamışlardı. Ekonomik egemenlik için yabancı boyunduruğundan kurtulmak yeterli değildi; devletin desteğiyle kurulan ve geliştirilen bir millî ekonomi gerekliydi.
Sayfa 191
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.