Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
772 syf.
·
Puan vermedi
·
19 günde okudu
Herkese selam, sana hasret. 1933/1950 tarihleri arasında, Nazım Hikmet'in İstanbul, Çankırı, Bursa cezaevlerinde kaldığı yıllarda yazılan yüzlerce mektup, müthiş bir dil ile anlatılan duygular, düşünceler. Nazım Hikmet ile Piraye aşkını duymayan yoktur muhtemelen. Bu mektuplarda bunu detaylı blr şekilde öğreniyor ve anlıyorsunuz. Nazım Hikmet
Piraye'ye Mektuplar
Piraye'ye MektuplarNazım Hikmet Ran · Yapı Kredi Yayınları · 20174,969 okunma
Mağarasına Çekilen Erkeğe Ması! Yardımcı Olma
1. Onun yalnız kalma gereksinmesini eleştirmeyin. 2. Çözümler önererek sorunlarını çözümlemesine yardımcı olmaya çalışmayın. 3. Duyguları hakkında sorular sorarak onu korumaya çalışmayın. 4. Mağaranın kapısının önünde oturup, dışarı çıkmasını beklemeyin. 5. Onun için kaygılanıp üzülmeyin. 6. Kendi kendinizi mutlu edecek bir şeyler yapın.
Reklam
120 syf.
9/10 puan verdi
1979  Oslo  doğumlu Norveçli yazarın üçüncü kitabı. Kitabın akışı oldukça iyi ama başlarda biraz takılmanız mümkün. Sonra elinizden düşmüyor bir bakmışsınız bitmiş. Kahramanımız da anlatıcımız da K. Anlatıcımız K. 33 yaşında bir kadın. Matematik öğretmeni. K'nın akciğerlerinde sorun var ölmek üzere. Yaşamak başlı başına büyük bir mesele ya ölüme yakın olunca yük daha bir artıyor sanki. Yaşama telaşına mı düşelim yoksa vaz mı geçelim ? İşte K nın tüm bunlarla sorunu var. Ferdinand ile konuşuyor devamlı. Ferdinand sevgilisi aslında, ölü.İntihar etmiş. K, Ferdinand ile konuşmaya devam ediyor uzunca bir süre boyunca. İçinde çocuk sahibi olma özlemi var ama korkuyor. Karamsar bir kadın ve tüm o karamsarlığının iç dünyasındaki gel gitlerini okuyorsunuz. Samuel var birde o başka bir hikaye.Uzun uzadıya yazmayacağım onu.    Kitabın bütünü aslında bir bakıma bir kadının aşkı, acısı, sevgisi, yalnızlığı, ölümü, ölüme adım adım yaklaşmasını ve acıyı size anlatıyor. Yani duygularını. Tüm bunların üzerine boğucu okul müdürü arasındaki gelgitler onu geriyor. O kadar ki her yaşadığını acıya bağlıyor ondan besleniyor. Sürekli  bir konuşursam depresyona girersiniz tehdidi var bize, herkese, kendine Tamam biraz iç karartıcı gibi gelebilir ama kimin hayatı mükemmel ki. Ben anlatımını çok beğendim, farklı bir tarzı var yazarın. Ruh haliniz iyiyse mutsuzluktan uzaksanıznkaçırmayın, yok değilse hiç bulaşmayın derim. Keyifli okumalar
33
33Kjersti Skomsvold · Jaguar Yayınları · 2016233 okunma
164 syf.
10/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Anlatıcı Rasim bey eski arkadaşı Hamdi bey vasıtasıyla bir bankada memur olarak işe başlar. Aynı odada çalıştığı ve karşı masada oturan Raif bey ile çok fazla muhabbet etme fırsatı elde edemez. Çünkü Raif bey, daha çok kendi içine kapalı fazla konuşmaktan hoşlanmayan tıpkı bir makine edasıyla kendisine verilen işleri yerine getiren, sakin, suskun,
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021316,2bin okunma
432 syf.
2/10 puan verdi
·
112 günde okudu
Bardugo sevdiğim bir yazardı –geçmiş zaman ekine dikkat-. Bu yüzden de Sahte Krallıkta yaptığı ve kitabı mahveden o hatayı yaptığında görmezden gelmiştim ve seriyi/yazarı insanlara önermeye tam gaz devam etmiştim fakat yazarın yaptığı hataları bir yere kadar görmezden gelebilirim. Wonder Woman: Savaşgetiren tam anlamıyla bir faciaydı; olayların
Wonder Woman: Savaşgetiren
Wonder Woman: SavaşgetirenLeigh Bardugo · Pegasus Yayınları · 2018277 okunma
#biyografipostu 1 Philo Taylor Farnsworth (d. 19 Ağustos1906 - ö. 11 Mart 1971) Amerikalı mucit. Televizyonu John Logie Baird'den habersiz olarak icat etmiştir. Orta halli laboratuvarında 7 Eylül 1927'de bir görüntüyü bir odadan diğer bir odaya nakletmeyi başardı. Televizyonun icadı Farnsworth başarılı elektronik televizyon gösterimini
Reklam
Eğer Müslüman bir ailede kadın; 'Esime ve çocuğuma karsı görevimi tam yapayım' derse 24 saat ona ancak yeter.Bu nedenle Müslüman bir kadının ek bir işe soyunması bizce asli görevini ve isini aksatması anlamına gelir.Değilse sorun Müslüman kadının çalısıp çalışmayacağı sorunu değildir.Hem müslüman kadın aylak mıymıs ,boş mu kalmış ki birileri onun calışıp çalışmayacağını kendilerine dert ediniyorlar...!
Suçluluk ve kendini suçlama, neredeyse salgın halinde bir "kadın sorunu"dur.
Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanir. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur, kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. Herkesin, "--Veli ağanın öküzleri gibi öküz yoktur," demesini isterdi. Daha gülünçleri de vardır. Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülügünü, sahteliğini, gülünçlügünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.