Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
‎” 'Kağıt mendiller…' diyerek cebimden bi tomar çıkardım ve sevdiceğime gösterdim. İşte bize dayatılan hayat da tıpkı bunlara benziyor. Kullan, işini görsün ve at, unut onu, sonra yenisini alırsın. Bireyin topluma yabancılaşmasının ilk adımı olan tüketim toplumunu çok güzel özetliyor bu mendiller. Ben var ya, bu tüketim toplumu hadisesinin orta yerine sıçayım sevgilim. Dev şirketler insanları sürekli tüketime sevk ediyor. Ve bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok. İnsanlar yiye yiye dana gibi götlerle gezer oldu. Ha şişmanladın mı? Kolay, aynı firma sana light ürünler sunar. Markaları da insanlaştırdı pezevenkler. Daha doğrusu insanlaştırmadılar da bize öyle sundular. Korur, baştan çıkarır, yolda bırakmaz, güven verir, kıskandırır. Sanki ürün değil bizim mahalledeki Sebahattin abi, öyle mükemmel bir insan evladı sanki.”
192 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitaba ilk başladığımda ilk cümlesinden farklı tür denediğimi anlamıştım. İlk önce kitabın anlatım diline alışmaya çalışıyorsunuz, kimin kim olduğu, ne dediği fazla anlaşılmıyor. Sonrasındaysa kitap kendine alıştırıyor. Yusuf Atılganla ilk tanışmam.Hep böylemi yazar bilmiyorum, kitap farklı ve güzeldi. Belki ben yanılıyorumdur, ben Camusu`un "Yabancı" kiatabındakı karaktere benzettim. İkisi de toplum tarafından anlaşılmayan karakterler, kendi hallerinde yaşadıkları sanılıyor. Aylak Adam beni insanları daha derinden araştırmaya itti, yolda yürürken her insana belki de derinde yaşadığı acısı vardır diye farklı gözle bakar oldum.. Uzun süre tadı damağımdan gitmeyecek kitaplardan oldu. Her kese tavsiye eder miyim? Farklı türleri denemeyi seven insanlar okursa daha anlaşılır olur. Yoksa anlamazsanız okuduğunuzla kalırsınız :) Zira kitap çok dikkatli olmazsanız kağıt yığınından başka bir şey olmayacak sizin için :)
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201959,6bin okunma
Reklam
Ayçiçeği güneşe âşık olunca gülmekten kırılmış bütün bitkiler. “Güneş gökyüzündeki tahtından bir an bile ayrılmaz. Kudretli ve ulaşılmazdır. Sen kim o kim? Vazgeç bu sevdadan” demişler hep bir ağızdan. ayçiçeği sesini çıkarmamış. Sevdalı gözlerini dikmiş güneşe; bakmış bakmış bakmış. Uzun müddet hiçbir şeyin farkına varmayan güneş, nihayet bir gün, ayçiçeğinin bakışlarını hissetmiş üzerinde. Önce geçici bir heves sanmış, ama zamanla yanıldığını anlamış. Ayçiçeği öyle inatçıymış ki, güne; tahtını nereye taşırsa yılmadan usanmadan o yöne çevirmiş başını. Derken bir öğleden sonra, artık bu takipten bıkan güneş sapsarı gazabıyla kavurmuş ayçiçeğini. Daha simsiyah duman tüterken üzerinde, insanlar akın etmişler olay mahalline. “Yaşasın!” demiş içlerinden biri. “Şimdi ne güzel çitleriz bu aşkı.” Aynı gece televizyon karşısında acıklı bir aşk filmine gözyaşı dökerken, çitlemişler ay çiçeklerini.
“İnsanlar evlerindedir şimdi; onlar da ışıklarını yakmışlardır. Bir şeyler okur, ara sıra pencereden gökyüzüne bakarlar. Onlar için... durum aynı değil. Onlar başka türlü yaşlanmışlardır. Babadan kalma eşyanın, armağanların arasında yaşayıp giderler; mobilyalarının herbiri birer anıdır. Asma saatler, madalyalar, portreler, deniz kabukları, kağıt-tutacakları, paravanlar, şallar. Dolaplar şişelerle, kumaşlarla, pılı-pırtıyla, gazetelerle doludur. Her şeyi saklamışlardır. Geçmiş, mal sahibinin bir lüksüdür. Ben geçmişimi nerede saklayacağım? Geçmişinizi cebinizde saklayamazsınız. Onu koyacak bir eviniz olmalı. Gövdemden başka şeyim yok benim. Yapayalnız bir adam, salt gövdesiyle anılan durdurup saklayamaz. Anılar üzerinden geçip gider onun. Ama yakınmamalıyım. Çünkü özgür olmaktan başka şey istememiştim.”
224 syf.
·
Puan vermedi
Okuması zor, kavraması zor ama ilginç bir kurguya sahip bir kitap. Kesinlikle okunmaya değer. Kitap içindeki karakterler yazarla konuşuyor bazen isyan ediyorlar.
Kağıt İnsanlar
Kağıt İnsanlarSalvador Plascencia · Siren Yayınları · 201238 okunma
"Herhangi bir şeyin, yeryüzünde, her şeyin yaşamını anlatabileceğini biliyordu. Bir kitabın herhangi bir sayfasını açarak, birinin elini inceleyerek, ya da kuşların uçuşuna bakarak, ya da kağıt falı açarak, ya da başka bir yöntemle, o anda yaşamakta olduğumuz deneyimle bir ilişki kurabiliriz hepimiz. Aslında, nesneler kendiliklerinden hiçbir şey açınlamazlar; insanlar bu nesneleri gözlemleyerek, Evrenin Ruhu'nu anlama yöntemini keşfedebilirler."
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
366 syf.
10/10 puan verdi
Sinan Akyüz 'ün kitaplarını da elime aldığımda mutlaka iki saatte bitirmişimdir. Konu bizlere hiç yabancı değil ,anlatım sade ,verilen mesajlar etkileyici geldi bana. Şunu bir kez daha öğrendim ki insanlar kağıt üzerindeki evliliklere çok da sadık kalamıyorlar .Erkek için demiyorum kadının yüreği boşsa sevgiye açsa zincire de vursan aşkını yaşamaktan çekinmiyor ve de arkasında duruyor .Bir ilişki bitmişse bitmiştir ne yaparsan yap kendini kandırırsın. Doğru olan, sudan bahanelerle evlilikte saygı ve sevgiyi bitirmemek, evlendim her şey bitti diye de evliliği boşlamamak .Gönül kırılmayı versin bir daha düzelmiyor Birde şunu anlamıyorum , ikinci kadın kocamı yoldan çıkaran kadın bu söylemlerle ve bu fiiliyatla kendi cinslerine zarar veriyorlar .Tercih edilen ve değer verilen kadın veya erkek her zaman sevilmiştir gönülde bir yere konulmuştur .Hayatında biri varken yüreğin boş dahi olsa başkasına gitmeyeceksin, geride kalanın canını çok acıtırsın Bir gün incindiğin yerden sende incinirsin. .Bir sevgi yürekte bitmişse kendini de hayatındaki insanı da kandırmadan ilişkiye son vereceksin .Çünkü sen her zaman aldatmaya adaysın , sevgisiz yürek ilgi karşısında dayanamaz Hayatta korkarak yaşamaktansa cesurca sevgini yaşamak seni daha onurlu kılar..
Aşk Başka Evde
Aşk Başka EvdeSinan Akyüz · Alfa Yayıncılık · 20201,097 okunma
Kağıttan evlerinde yaşayan bütün şu kağıttan insanlar, kendilerini ısıtmak için geleceği yakıyorlar. Bütün kağıttan çocuklar, bir serserinin kağıttan büfeden onlar için aldığı birayı içiyor. Herkes bir şeylere sahip olma çılgınlığıyla kendini kaybetmiş. Bütün bu şeyler kağıt inceliğinde ve kağıt kırılganlığında. Ve bütün insanlar da.
Anna Frank'ın Hatıraları ya da ginlüğü diye geçen filmi izledim az önce.İçim burkuldu ,derinden yaşadım fazlasıyle filmdeki görsellik başka ama kitaptaki cümleler daha hissedilir kılar duyguları bence.Kİtabını okumadım ama bence okunmalı:) filmden bir kıssayı şöle anlatmak istiyorum sizlere: " Genç kız(anna frank) kağıt kalem diye yalvarıyordu,açlık umrunda değildi.Ne takdire şayan bir yazarlık abidesidir ki hepimize örnek olmalı bence.Annesi sırf kızına kağıt kalem tedarik etmek için kendi ekmeğini veriyordu.Ve ne yazıkki (afedersiniz ama) aptal gardiyanın sözleri şöyle: " Üç kere daha bana ekmeğini verirsen olur.Bu çok az." Zaten esirlere verilen ekmek birkaç dilim anca:(( İşte bu kadar içler acısı durumda insanlar ayakta kalmaya çalışmış . Biyografi sevenler için fevkalede öneriyorum
"BİR PİRİNÇ TANESİ" Ben beş yaşında idim. Babaannem rahmetli pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi aramaya başladı. Sağa bakıyor sola bakıyor bulmaya çalışıyor.... Çocukluk işte 'aman babaanne' dedim. 'Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya yorulmaya değer mi?' Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı öfkeyle
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.