Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aziz Nesin
Aziz Nesin
"Elimi uzatsam parmaklarımın ölümün soğuğuna değeceğini biliyorum. Ben gençliğimden beri ölümü beynimin içinde taşıdığım bir kıymık gibi duyumsadım ve hiç aklımdan çıkarmadım. Böyle olmayı herkese ve özellikle bütün iyi insanlara salık veririm. Çünkü sürekli ölümü akıldan çıkarmamak hiçbir şeyden, Allah'tan bile korkmadan cehennem korkusu ve boş cennet umudu taşımadan durmadan iyilik yapmanın; iyi, doğru, güzel ve namuslu insan olmanın bence tek yoludur. Allah'tan bile olsa bir karşılık bekleyerek insanlara iyilik yapmak bence daha baştan Allah'la pazarlığa girişmek ve bir koyup beş almayı istemek demektir. Yine bence insan karşılıksız hiçbir şey umut beklemeden salt insan olduğu için ve yaşarken kendi de memnun ve mutlu olsun diye ceza korkusu ve ödül beklentisi olmadan iyi, doğru, güzel ve namuslu olmaya çalışmalıdır. Bunun da yolu bence nasıl da olsa öleceğinin bilincinde olmak ve hiç de karamsarlığa kapılmadan ölümü düşünmektir."
Ebrar 2126
Ebruar kavramını veya Ebruarı bunların nasıl kimseler olduklarını el alacağız, konuşmaya çalışacağız Ebruar her ne kadar Türkçe'ye bir isim olarak geçmişse de aslında Arapça eril bir çoğul yani Ebruar iyiler demek Bu kekili bunun Ber veya Ber ayette geçtiği üzere Cenab-ı Hak Hz. Yahya için o Ber ile bir valideyhi Olem yakın Cebber'in
Reklam
Dünyaya meyleden kimse ne dünyanın ne de ahiretin tadını bulur. Dünyayı terk eden kimse ise her ikisinin de nimetlerinden faydalanır; çünkü o, kendisini talep edenin asla hayal kırıklığına uğramayacağı, kendisi için amel edenin mükâfatsız kalmayacağı ve kendisi için dünyada birçok şeye sabreden kişinin karşılıksız kalmayacağı Yüce Allah için dünyayı terk etmiştir.
Hz. Peygamber de gençleri sever Gençlerin sevgisi elbette karşılıksız bir sevgi değildir. Allah Rasûlü de gençleri çok sever, onlara değer verirdi. Camiye devam etmeleri için çabalardı. Onlarla şakalaşır, toplum içinde düşüncelerini ifa- de etmeleri için söz verir, yetenekli olanları müfrezelerin ve birlik- lerin başına komutan atardı. Toplumu bilgilendirmek ve İslam'ın öğretilerini insanlara öğretmek için yardımlarını alırdı. Öyle ki, Ashâb-ı Suffa olarak adlandırılan ve bizzat Hz. Peygamber'in eği- timinden geçerek İslamı anlatmak üzere çeşitli bölgelere dağılan fedakâr zevatın büyük çoğunluğu gençlerden oluşmaktaydı. Onların İslam'ı insanlığa ulaştırmak için gösterdikleri çabalar sırasında başlarına bir şey gelmesi Allah Rasülünü çok üzerdi. Nitekim yetmiş kişilik genç bir eğitim kadrosunu İslâm'ı anlatmak amacıyla görevlendirmiş ancak bu güzel insanlar Biri Mâûne denilen yerde tuzağa düşürülerek şehit edilmişlerdi. Bu durum Allah Rasûlünün o kadar ağırına gitmişti ki, o kadar yü reğini sızlatmıştı ki, bir süre sabah namazında bu işi yapanlara kunut okuyarak beddua etmişti
Sayfa 159Kitabı okudu
{İnsanlar, imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar? •Ankebût,2} "Eline bir kitap aldın, kapağını açtın ve okumaya başladın. Gözlerini açıp, ilk nefesini aldığında artık senin olan hayatın seçimlerinle şekillendi.Aklın erdi ve tercihini yaptın.Allah'a inandın. Ondan gelen her şeye, hayra
Kâmile

Kâmile

@GulveKul
·
20 Aralık 2023 23:20
Ashabı Kiram,Rasûlullah Aleyhisselam'ın gidişine nasıl dayanmıştı ki...? Yeryüzününde bi güzel nazar bâki kalacak olsa bu O'nun(ﷺ) bakışı olurdu.. Bı güzel tebessüm kalacak olsa yine O'nun (ﷺ) gül yüzü olurdu.. Birinin gidişiyle bu dünya duracaksa O'nun (ﷺ)gidişi olmalıydı...fakat olmadı. Rasûlullah Aleyhisselam'ın gökteki yıldızları bu acıya dayandı... Bı sıkıntıları olduğunda yanına varıp diz çöktükleri...bütün darliklarina rağmen ellerine bir nimet geçince ikram etmek için yanına koştukları...mescide gittiklerinde kainatın en güzel namazını kılmak için arkasında saf durdukları.."kim bugün bir yetimin başını okşadı" diye rahmet telkinleriyle üzerlerine titreyen.. hayatlarında ki karanlığı nuruyla aydınlatan...bakmaya bile kıyamadikları "sonsuzluk ikliminin batmayan güneşi" artık yoktu yanlarında... Doğan hangi güneş içlerini isıtabilirdi ki... Ama unuttuğum bı şey var O'na en yakın olanlar O'nun ahlakıyla en çok ahlaklananlardı...bunun ilahi bı emir olduğunun bilincinde, emanet edileni tebliğ etmek için dünyanın dört yanına dağıldılar..yeri geldi Ümmü Eymen'e(r.anha) gidip ağladılar ama yılgınlık göstermediler. Ebu Ubeyde bin Cerrah(r.a.)'ın uhutta kırılan dişine bakıp ağladılar ama cihattan geri durmadılar. İçlerinde ki iman gücüyle"Ey insanlar, kim Muhammed (s.a.v.)'e tapıyorsa bilsin ki, Muhammed (s.a.v.) ölmüştür. Kim de Allâh'a ibâdet ediyorsa, bilsin ki, Allâhü Teâlâ diridir, ebedîdir”demişlerdi. Gönlümüz sevdiklerimizin hasretiyle dağlanıyorken,onları hatırlamak en büyük tesellilerden... Radıyallâhu anhüm ecmain...
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Reklam
198 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
“Arkadaşlara da söyle, yavaş yavaş ölmeyi öğrendim... "
Ercan Kesal
Ercan Kesal
‘ i bütün türkiye oyuncu ve senarist yönüyle tanıyormuş. Hiç televizyon izlemediğim için ben ilk yazarlık özelliğiyle , Kitabı okurken de doktorluk mesleğiyle tanıdım. Kitap otobiyografik bir eser. Yazar , hayatına dokunan onu derin etkileyen anılarını birleştirerek bizlere anlatmış. Metinde bir bütünlük yok bir sıra yok bu benim
Peri Gazozu
Peri GazozuErcan Kesal · İletişim Yayınevi · 20194,142 okunma
Allah için vâcip olan bir şeyden bahsedilemez.
3- Mutezile taifesi, kendisine itâat edenleri mükâfatlandırmayı Allah teâlâ için vâcip saymışlardır. Gerekçeleri de, iyiliği karşılıksız bırakmanın zulüm ve haksızlık olması, bunun da Allah Teâlâ'ya yakışmamasıdır. (Mutezile benzer bir gerekçe ile, günah işleyenleri cehennemde yakmanın da Allah Teâlâ için vâcip olduğunu ileri sürmüşlerdir.) Ehl-i sünnet ise, yaratıklara karşı hiçbir muâmelenin Allah Teâlâ için vâcip olmadığını söylemişlerdir. Çünkü vâcip olmak, hürriyet ve serbestliği sınırlandırır. Sınırlı olmak ise, Allah Teâlâ'ya yakışmayan bir kusurdur. Allah Teâlâ elbette ki, iyilikleri mükâfatlandırır, ancak bu O'nun lütuf ve rahmetinin eseri ve adaleti sevmesinin sonucudur. (Kötülükleri cezalandırması da bu gibi sebeplerdendir.)
Şems'e Üçüncü Mektup
Güller Şems diye açmıyorsa, gülün kokusunu neyleyeyim, Ayrılığı ağlatamayan gecenin karanlığını neyleyeyim. Şems'siz sofranın balını böreğini neyleyeyim, Beni kavurmayan acıyı neyleyeyim. Gözümü yakmayan gözyaşını neyleyeyim, Karanlığıma Şems olamayan yari neyleyeyim. Canını yoluma post eylemeyen dostu neyleyeyim, Şems gibi bakmayan
65/Talak Suresi
1. Ey Nebi! Kadınları boşayacağınız zaman, iddet sürelerini gözeterek boşayın ve iddetlerini sayın. Rabb'iniz Allah'a karşı takva sahibi olun. Açıkça fahşa yapmadıkça onları evlerinden çıkarmayın; onlar da çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendisine haksızlık etmiş olur.
Reklam
Birinci kural yaradana hangi kelimelerle tanımladığımız kendimizi nasıl gördüğümüze aynı tutar şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak utanılacak utanılacak bir varlık geliyorsa aklına demekki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla yok eğer tanrı dendi mi evvela aşk merhamet ve şevkat anlıyorsan sen de bu vasıflardan bolca mevcut
Adak
Abdullah b. Ömer demiştir ki: "Rasûlullah bizlere adak adamayı yasakladı ve: "Adak hiçbir şeyi değiştirmez. Onunla sadece cimri kimsenin elinden mal çıkar" buyurdu." (Müslim, 3093) Peki, adak nedir? Adak, Allah'a verilen karşılıksız ve pazarlıksız sözlerin bütünüdür. O'nun yoluna çocuk adamaktır örneğin. Bir nimete içten gelerek şükür için infäkta bulunmaktır... Bundan ötesi, "Sen verirsen veririm/vermezsen vermem" gibi garip bir pazarlıktır ki, İslâm'da yeri yoktur.
Sayfa 176Kitabı okudu
Allah yolunda yapılan hizmetlerin hiçbirisi karşılıksız kalmaz. Siz Allah yolunda çaba sarf ederseniz, O sizin emeklerinizi boşa çıkarmaz.
1.004 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.