Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Günlük yaşamımıza yansıyan/katılan bu çeviri-Türkçesinin ar­dında, göründüğünden çok daha ciddi sorunlar yatıyor. Anlam bu­lanıklığı, kavram kargaşası, ifade bozulması, dil fakirleşmesi, ileti­şim tıkanıklığı gibi sonuçlar, hiçbir durumda, salt biçimsel ve kolay düzeltilebilir türden sayılmamalı. Çünkü dil sorunları, ayrılmazcası­na, düşünsel neden ve sonuçlarla bağıntılıdır.
Sayfa 144Kitabı okudu
Saygı, ülkemizde maalesef çok yanlış kullanılan, içi boşaltılmış bir kavram. Saygı, itaat değildir. Karşılıklı olamayan, hiyerarşiye dayalı bir şeye "saygı" adını verebilmek çok zor. "Anne-babaya saygı", "büyüklere saygı", "öğretmene saygı", "devlete saygı" gibi kalıplar kültürümüz içerisinde klişeleştirilerek öz anlamından koparılıyor ve saygıya yaptıkları vurgu, aslında saygısızlığı meşrulaştırmak için kullanılıyor.
Sayfa 27 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“ Düşünce özgürlüğünü bir kavram olarak bile ortadan kaldırmanın en iyi yolu, düşünmeyi bilmeyen kuşaklar yetiştirmektir.”
Sayfa 151 - Can YayınlarıKitabı okudu
" Hukuk denilen kavram yalın gerçek ve doğrular üzerine inşa edilmişti. Oysa insan var olduğu ilk günden bu yana yalan söyleyen bir canlıydı. O nedenle söz konusu adalet olduğunda bazen çok iyi söylenmiş yalanlar, doğrulardan daha etkili olabiliyordu."
Sayfa 371Kitabı okudu
İslam'ın Türkler arasında sufiler, mutasavvıflar eliyle yayılmasına yerli ve yabancı âlimler büyük vurgu yaparlar. Muhtemelen Anadolu ve Balkanlardan iyi bilinen ve zihinlere işlemiş örnekler, aynı olguyu erken dönem Türkistan'ına da uygulamak için ilham veriyor. Abartmamak kaydıyla, bunun tarihsel gerçekliği aleyhine söyleyecek fazla söz bulunmamaktadır. Ancak dikkatli olunması gereken birkaç nokta var. Bu bahsi "tarikat eliyle İslamlaşma" gibi bir noktaya getirmemek gerekiyor çünkü bu, sonraki bir kavram ve olgunun erken bir zamana uygulanması anlamına gelecektir. Tasavvuf başka, tarikat başkadır. Erken dönemdeki menkıbelere yansıyan zahit ve sufi kişilikleri sonrasının, hele günümüzün tarikat yapılarının mensuplarıyla telif etmek büyük haksızlık olur ve konuyu açıklayamaz. Taraftar toplamaya çalışan ve inanç sapıklıklarından ve çıkar ilişkilerinden uzak kalamayan, öte yandan da günümüzde İslam dünyasının geriliğinin en önemli sebeplerinden biri olan tarikatçılar ile safi İslam'ı yaymaya çalışan sufiler aynı yerde durmamaktadır. Eski Türk din adamının, bakışının, bilgenin, kamın daha sonra karşımıza evliya olarak çıktığı fikrini de yabana atmamak gerekir. Bunun Hristiyanlıkta da koşutunu görüyoruz. İslam gibi Hristiyanlıkta da erken dönemde azizlerin tebcili yoktu. Daha sonraki dönem, halk dini bunu ortaya çıkarmıştır.
Sayfa 174 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
İgnostisizm
Dolayısıyla, Voltaire'in de dediği gibi, "eğer Tanrı bizi kendine benzer yaratmışsa, biz de ona borcumuzu aynen iade ettik." Bu açıdan Tanrı üzerine konuşmak, bir bakıma zaman kaybıdır ve bu tutum, İgnostisizm olarak da ifade edilmiştir. Çünkü hiçbir tanım ve kavram tarafından sarmalanmayan bir varlığın veya yokluğun, artık her ne ise üzerine düşünmek dahi saçmadır ve bu emekler bizi her daim aynı kapıya çıkaracaktır: Bilinmezliğe.
Sayfa 27 - Agnostisizm’in Alt DallarıKitabı yarım bıraktı
Reklam
Tolstoy'un bisiklet sürmeyi öğrendiği yaş. Bugün hayatta hiçbir şey için geç değildir anlamına gelen Tolstoy'un bisikleti diye bir kavram bile var bazı şeyler için asla geç değildir.
Bu denli kavram boğulmasına gerek olmadığını düşünmekteyim.
Bununla birlikte güçlü agnostisizm, inanma/inanmama açısından negatif ateizmden ziyade pozitif ateizme benzemektedir. Zira her ikisinde de inanmama vardır. Hatta bu açıdan onu pozitif ateizmin bir biçimi olarak görmek de mümkündür. Bu nedenle güçlü agnostisizme agnostik ateizm diyenler dahi bulunmaktadır. Öte yandan güçlü agnostisizm, pozitif ateizmden (tabloda da görüleceği gibi) iki önemli noktada ayrılır. Birincisi; pozitif ateist, Tanrı'nın olmadığını “bildiği için” inanmadığını söylerken, güçlü agnostik Tanrı'nın var olup olmadığını "bilmediği için" inanmamaktadır. Diğer bir ifadeyle ilki (ateist), tabir yerindeyse "bildiğim için inanmıyorum” epistemolojik ilkesiyle hareket etmekte, ikincisi (agnostik) ise “bilmediğim için inanmıyorum” ilkesinden hareket etmektedir. Dolayısıyla her ikisinin inanmama gerekçeleri arasında önemli bir fark vardır. Pozitif ateist, Tanrı'nın yokluğundan emin iken ve bu konuda kanıtları olduğunu düşünüyorken, güçlü agnostik Tanrı'nın varlığından emin olmadığı gibi yokluğundan da emin değildir. Bu konuda bir bilgisi olmadığını düşündüğü için ve bilgisinin olmadığı şeylere inanmayı uygun bir epistemolojik duruş olarak görmediği için Tanrı'ya inanmaz. Bu da güçlü agnostisizm ile pozitif ateizm arasındaki diğer önemli farkı oluşturur.
Sayfa 24 - Agnostisizm’in Alt Dalları - Ferit Uslu, "Agnostisizm", Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2012/1, c. 11, sayı: 21, s.25-26Kitabı yarım bıraktı
“Kendimizi hayvanlardan ve bitkilerden üstün görmemiz büyük bir aldatmaca, insanlık diye yücelttiğimiz şey aslında ne aşağılayıcı bir kavram...”
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.