Allah Rasûlü'nün "Bu dilsiz hayvanların hukukunu koruma noktasında Allah'tan korkun/Şeriat ölçülerine riayet edin!" buyruğunu dinleyen Sahâbe, merhameti hayvanların dünyasına da taşımıştı. O'nun öğrencilerinden Adiyy b. Hâtim eline ekmek alır, belli noktalarda onları yere ufalardı. Neden böyle yaptığı kendisine sorulduğunda, "Onlar bizim komşularımızdır, üzerlerimizde hakları vardır." demişti.
Tarih boyu Allah Rasûlü'nün ﷺ öğrencileri hayvan komşularının haklarını korumak için seferber oldu. Yolda kalan kediler için vakıflar kurdu. Fukahâ da kışın kar bastığında, "Sokakta aç kalan kedi hangi kapıya iltica ettiyse ev halkının onu himaye etmesi farzdır." fetvasını verdi.
Kedilerin arasında olmak çok iyidir. Kendini kötü hissediyorsan kedilere bakar ve kendini çok daha iyi hissedersin, çünkü onlar her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu bilirler; öyle fazla heyecanlanmak ya da üzülmek için bir neden yok. Onlar bunu bilirler. Kurtarıcıdır kediler. Ne kadar çok kedin varsa o kadar uzun yaşarsın. Yüz kedin varsa on kedin olduğunda yaşayacağının on katı daha uzun yaşarsın. Bu gerçek bir gün keşfedilecek ve herkesin binlerce kedisi olacak ve kimse ölmeyecek. Gerçekten çok saçma.
Neden bu kadar çok soru var hayatımızda? Neden en mutlu olunabilecek anlarda bile geçmişten çaldığımız bir meşalenin geleceğimizi yakmasına izin veriyoruz?