Geleceği bilmek ya da gelecekte olacakları öngörebilmek tarih boyunca insanlığın en büyük ilgi alanlarından biri oldu. Sümerlerden elimize ulaşan ilk yazılı kaynaklardaki rahiplerin kehanetleri, yıldız hareketlerinin yorumlanması ve farklı fal yöntemleri, gelecekten haber vermek ve insanların da bu doğrultuda adım atmalarını sağlayabilmek için kullanıldı.
Geleceğe dair merak ve kaygıların en önemli ayağı kâhinlerdi. Kâhinler, sadece gelecekten haber veren kişiler değil, aynı zamanda dönemin yöneticilerinin de en önemli danışmanlarıydı çünkü geleceği bilmek her devirde insanların kayıtsız kalamadığı konulardı. Bir veliahdın akıbeti, bir savaşın sonucu ya da alınacak bir kararın yaratacağı sonuçlar kâhinlerin hem ilgi hem de görev alanıydı. Geleceği bilmek bu denli önemli bir konuydu.
Roma ve sonrasında akdeniz dünyasının neredeyse tamamında hıristiyanlığın hâkim olmasıyla kâhinler, ezoterizm içinde varlıklarını devam ettirmişlerdir. Yani pagan düzen hıristiyanlığın içine nüfuz etmiştir. Kendilerine itiraz edenleri gerek cadı gerekse heretik ilan ederek bu engeli aşmışlardır.
Geleceğe dair kehanetlerde bulunan kâhinler yeni düzen içinde kutsal kitaplara peygamber sıfatıyla eklenince onların sözleri ilahi bir düzenin hayata geçmesini şart koşan emirlere dönüştü. Böylece buna inananların bu şifreli bilgilerin/kehanetlerin çözümüne başlamalarından başka seçenekleri kalmadı çünkü zaman azalıyor ve takvimleri bitmek üzere...
‘’Hiçbir ütopya, toplumun bütün bireylerine sonsuza dek tatmin sağlayamaz. Maddi şartları iyileşen insanlık, gözünü daha yükseklere diker, bir zamanlar rüyasında bile göremeyeceği güç ve mülke burun kıvırmaya başlar. Dış dünya onlara her şeyi sunmuş olsa bile, insanların akıllarındaki sorular ve kalplerindeki özlem susmak bilmez.’’ (s.
"Ben keyif aramıyorum. Tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. Günah istiyorum.’’ (s. 238)
1. Ütopya’dan Distopya’ya Geçiş
Distopik bir eseri inceleyebilmek için öncelikle, hem distopyaların ortaya çıkmasında büyük payı olan ütopyayı hem de distopyayı tanımlamak gerekir.
Evrensel Yalanlar Dünyasında Varoluş Krizleri
❅ ❅ ❅
Var olmak, özgür bir iradenin bilinçlenmesiyle öz benliğini yaşatma serüvenidir. Tarihin uzak geçmişlerinde hâkim güçler içimize korku hissi vermeye çalışarak öz benliğimizi etkilemeye/zarar vermeye çalışırlardı. Modern çağın ilk üç yüzyılına geldiğimizde konforlu bir ortamda
"Avustralyalılarda eksik olan tüm dinî ve sosyal kurumların yerini totemcilik alır. Avustralya kabileleri,her biri kendi totem'inin adını taşıyan aşiretlere, yani klanlara ayrılmıştır.Peki totem nedir?Genelde,eti yenebilen,zararsız ya da tehlikeli,korkulan bir hayvan, nadiren de bir bitki ya da doğa gücüdür(yağmur,su) ve totem ile tüm kabile arasında çok özel bir ilişki vardır.Totem her şeyden önce kabilenin atası, ayrıca kehanetler gönderen koruyucu ruhu ve yardımcısıdır; başkaları için tehlikeli olsa bile kendi evlatlarını tanır ve sakınır. Buna karşılık totemdaşlar da kendi totemlerini öldürmemek(yok etmemek),etinden(ya da sunduğu başka nimetlerden)faydalanmamak gibi kutsal bir yükümlülük altındadır,aksi takdirde kendiliğinden devreye giren bir cezaya maruz kalacaklardır."
"Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır. ''
Amin Maalouf
Kuran'da Allah'ın doksan dokuz adının olduğu geçer. Pekala bu sayıyı yüze tamamlayan gizemli bir ad var mıdır? Yüzüncü Ad ile ilgili olarak; bu adın Hz. Süleyman'ın yüzüğünün üstünde yazılı olduğu, Nuh'un bu adı söylerek Tufan'dan kurtulduğu, bu adı
Ruknettin'in aynalarda ağladığı kadar var.
Bir mevsimin kıyısından tutarsan Ruknettin
Kurak ovalara yağmurlar yağar,
Ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi,
Kalbin şiir olup vadilerini sular.
Senin de vadilerin vardır Ruknettin!
Kehanetler kurarsın,yağmalarsın kendini
Kurtarıp o yangında ilk önce kalbini
Niyedir,aynalarda azalır
❝₴Ɇ₦ł̇ ฿Ɇ₭Ⱡł̇ɎØⱤĐɄ₥,
₭ł̇₥ ØⱠĐɄ₲̆Ʉ₦Ʉ ฿ł̇Ⱡ₥ɆĐɆ₦,
₳₥₳ ₴₳₦₳ VɆⱤł̇ⱠɆ₦ ₲Ø̈ⱤɆVł̇ Ɏ₳₱₳₵₳₲̆ł₦ł ฿ł̇ⱠɆⱤɆ₭...❞
Kitap (Hurri panteonundaki en yüksek sırdaki tanrıça olan Šauška tanrıçasının hizmetkarlarından biri olan ) Ninatta'nın ağzından MÖ 14. yy civarlarında Kral Muvatalli ve Kral Hattuşili devrinde, Bin Tanrılı Hatti ülkesinde yaşanan yasak bir aşk ve bunun sonuçlarını anlatıyor. Epik bir dil kullanılmış ve mitolojik öğeler hititlerin tanrıçaları kehanetler ve bilinmeyen 12 bilezik. Düşündürücü ve tarihi sevdiren merak unsuruyla okuyucuyu araştırmaya düşünmeye sevk eden şiirsel bir roman. -12 tablet 12 tanrı ve 12 bilezik -
Dili gayet akıcı okumayı düşünenlere keyifli bir serüven vereceğini söyleyebilirim. Merak edenler için bazı bilgileri aşağıya spoiler olmaması açısından bağlantı olarak bırakıyorum:
ancient-origins.net/news-history-ar...en.m.wikipedia.org/wiki/Mur%C5%A1i...en.m.wikipedia.org/wiki/%C5%A0au%C...en.m.wikipedia.org/wiki/Yaz%C4%B1l...