Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Anlamıyorlar mı seni? Dağlara çık… Yalnızlığının idrakinde bile olamaz insan modern şehirde. Dağlara çık… Sevgi ve saygı, içi boş kelimelerin ve ruhsuz gülüşlerin arkasına saklanmış bir maske mi? Dağlara çık!!! Kentlerde üşüyorsan, söylediğin türküleri kimseler duymuyorsa uğraşma, dağlara çık! Kar ve ayaz kentin yalnızlığından daha soğuk değildir. Dağlarda bağır, dağlarda ağla, dağlarda söyle şarkılarını… Dağlar bilir, anlar, duyar, hisseder… Onların gönülleri rüzgârdan, kalpleri bulutlardandır… Dağlardan baktığında göreceksin hakikatin en yalınını… İnsanın, eşyanın, zamanın ve mekânın en yalanını… Dağları anla, dağları anlat… Dağlar gibi susarsan, dağlar gibi yalnızlığınla kalabalıklaşırsan, dağlar gibi sessizce beklersen aradığın hikmet kendiliğinden tecelli eder… Dağlar gibi yücelirsin… Sen dağları anlat… Hissettiğini ve titrediğini göreceksin dağların… Ve anlayacaksın can dediğin şeyin tenden ibaret olmadığını… Gönlü olmayan ne bilsin gönüldeki dağı? İçinde nefret dağı, öfke dağı olan ne bilsin türküleri??? Çık dağlara türkü söyle!!!”
Sayfa 55 - Dursun ÇiçekKitabı okudu
“Elem dolu bir yağmur” Kur'ân-ı Kerim, yağmur için çeşitli kelimeler kullanır. Kur'ân'ın bunlardan her birine nasıl kendine özgü bir anlam yüklediğini ve uygun bağlamlarda kullandığını tespit etmek için yaygın kullanılan üç kelimeye yakından bakacağız. Allah ın (cc) kâinattaki âyetlerini ve nimetlerini tarif etmek için Kur ân
Reklam
SON.
Kalpleri, kelimelerin karmaşasından ve insanların yasalarından arınmış halde, sonsuz özgürlüğe doğru özgürce salındı.
Sayfa 64
İki gezgin uğradıkları bir köydeki çitin üzerinde değişik bir çiçek görerek onu koparırlar. Çok güzel bir çiçektir bu. Köyün çocukları etraflarına toplanır. Gezginler etraflarına toplanan çocuklara sorarlar: “Bu çiçeğin adı ne?” Çocuklar: “Bilmiyoruz, Lenio Teyze bilir.” derler. “Koşun çağırın onu” Çocuklardan biri köyün içine doğru koşar. Sabırsızlıkla bekler gezginler. Kısa bir süre sonra döner çocuk. “Lenio Teyze ölmüş.” Kalpleri daralır Lenio Teyze’nin değil , aslında “ bir kelimenin öldüğünü” düşünürler. Kelimelerin ruhu vardır.
Sayfa 123 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Dünya buzdağıdir. Çevresinde su gibi akmalısın. Buzdan ayrı değilsin suya benzemiyorsun.
Profil yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Nesnelerin biçimleri zaaflardan ibarettir.
Profil yayınlarıKitabı okudu
Kalbin, aklın anlayamadığı akılları vardır.
Profil yayınlarıKitabı okudu
"Ol "deyince olur. "Öl"deyince ölür.
Sayfa 21 - ProfilKitabı okudu
Kur'an'ı insan sözü kabul etmek, Yıldız böceğini yıldız sanmaktir.
Sayfa 16 - ProfilKitabı okudu
Reklam
Rabbimin gözüyle kalbime baktım. Orada birini gördüm. Ona sen kimsin diye sordum. Ben , Senim dedi 'yle örüldü.
Kalpleri kelimelerin karmaşasından ve insanların kanunlarından kurtularak sonsuz özgürlüğüne uçuyordu.
Sayfa 53
Yine ayetler, münafıkların ve Yahudilerin bir kısmının peygamberimizi dinlediklerini ama Allah’tan gelen ayetleri saptırmak ve yalancılık etmek için dinlediklerini, aynı zamanda kelimelerin yapılarını bozmaya, ayetlerde ifade edilen şeylere bir anlamda takla attırmaya çalıştıklarına dikkat çeker: “Ey resul! Kalpleri inanmamış olduğu halde ağızlarıyla “inandık” diyenlerin inkârda yarışırcasına koşanları seni üzmesin. Yahudilerden bazıları yalancılık etmek için dinlerler; huzuruna çıkmamış olan başka bir topluluk için dinlerler. Yerlerine oturmuş kelimeleri, yapılarını bozup değiştirirler. “Size şu verilirse alın, eğer o verilmezse çekinin.” derler…” (Maide Suresi 41).
Mâide Sûresi 13. Âyet
13. Ahidlerini bozdukları için onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştiriyorlar. Kendilerine bildirilenlerden (Tevrat) önemli bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azı hariç olmak üzere onlardan daima bir hainlik görürsün. Sen yine de onları affet, hoş gör. Çünkü Allah iyilik edenleri sever. [İsrailoğulları'nın büyük bir kesimi zaman içerisinde ihtiraslarına yenik düşerek Allah'a verdikleri ahidlerini bozdular. Bu yüzden Allah onları lânetledi. Yapıp ettikleri yüzünden kalpleri katılaştı. Artık yapılan nasihatler onlara tesir etmez oldu. Dünya tutkusu ruhlarını o derece sardı ki Allah katındaki sorumluluklarını unuttular ve istediklerini yapabilmek için Allah'ın kelâmını tahrif etmeye, değiştirmeye ve keyiflerine göre yorumlamaya başladılar. Bunun bir sonucu olarak Medine yahudileri Hz. Peygamber'in varlığını ortadan kaldırmak için her türlü tuzağı kurmaya teşebbüs etmişlerdir.]
Sayfa 108
80 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.