... İşte günlerden bir gün Elâgözlüm,
Yeni bir başlangıçta bitecek ömrümüz.
Amenna ve Saddakna,
Bari hoşça geçse günümüz...
Hangisine tasa edeceğiz, şaştık.
"Ölüm derdi, kalım derdi" derken
Dimyata pirince giden misali,
‘’Bazı durumlarda sonuna kadar tanık olmak bir kısmını görmekten iyidir. Muhayyile denen azgın alem işlemeye başlamaz hiç olmazsa‘’
Ayfer Tunç’un yazdığı bu satırlara sahip bir öykü kitabında , hayal gücünü bir kenara bırakıp, ilk kitabı Saklı’yı okuduktan sonra Evvelotel’i merak etmeyip okumayacak okur kalmayacaktır diye düşünüyorum.
Saklı
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
Sevgili Mo Yan, öncelikle ceketimi ilikleyerek önünde saygıyla eğiliyor, senin dehan karşısında her ne kadar haddime düşmese de, bu şaheserinin bende bıraktığı izlenimden izninle biraz bahsetmek istiyorum.
İri Memeler ve Geniş Kalçalar, 2012 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mo Yan'ın, 1995 yılında yayımlanan, anlatıldığı döneme ayna tutması
1890'da ilk kez yayımlanan bu eser Oscar Wilde'nin tek romanı. Yayımlandığı yıllarda ingiliz basınının tepkisiyle sansüre maruz kalmış.İrlandalı yazar Romanındaki 3 ana karakter için Basil Hallward ben olduğumu sandığım kişi, Lord Henry dünyanın ben sandığı kişi, Dorian gray ise benim olmak istediğim kişidir belki başka bir çağda diyerek
"Merhaba benim kalbimi görebilen can dostum Nazile Serna ;
Sen beni yokluğunun bitimsiz kederine terk edip gideli, yıllar geçmiş. Peki ben neden, daha iki gün önce Antikacılar Çarşısı'ndaki çay evimizde buluşup, şen kahkahalarımızla söyleşmişiz gibi hissediyorum ? Neden yüzünün her tatlı kıvrımı gözlerimin önünde, sesin hala
İşte günlerden bir gün Elâgözlüm,
Yeni bir başlangıçla bitecek ömrümüz.
Amenna ve Saddakna,
Bari hoşça geçse günümüz...
Hangisine tasa edeceğiz, şaştık.
"Ölüm derdi, kalım derdi" derken
Dimyata pirince giden misali,
"Bilmediğim bir maceraya, çok büyük bir maceraya atılmak istiyorum. Aşk falan zannetme. Katiyen değil. Aşkla beraber kendimi de dünyayı da unutmak istiyorum. İstiyorum ki dünya da beni unutsun."
İnsan bazen yalnız hissediyor kendini. Onca seveni, önemseyeni, merak edeni varken üstelik. Bazen aldığımız her nefes bir oflamamıza kurban gider. İçimiz sıkılır. Çoğu zaman somut bir sebebi bile olmaz bunun. İşte şu an öyle bir yalnızlığın, öyle bir iç sıkıntısının içerisindeyim. Elimde, gözümle gördüğüm, elimle tuttuğum hiçbir sebebim yok. Belki kırgınım, belki yorgun... Haberim bile yok. Ruh halimi deriz, bunalım mı... Nasıl adlandırsak bilemeyiz. Bir anlık çöküntü, belki koca bir içe gömülme. Belki de; hiçbir şeyi anlamadan, farkına varmadan, sessiz sedasız bir yolculuk kendine.. Canımı yakan şeyler olduğunu biliyorum ama ne olduğunu bilmeden cayır cayır yanıyorum. Ne aptalca bir his bu. Belki yavaş yavaş yok oluyorum. Anlamlandıramıyorum, adlandıramıyorum. Şu anda yaşamış olduğum şeyi anlayamıyorum. Düşünmek istemiyorum. Kimseyle konuşmak istemiyorum. İçimden gülmek gelmiyor. Öylece bir kenarda kalakalıyorum. Sigara içemiyorum. Her şeyi içime atıyorum. Kendimi de oraya taşımayı seviyorum. Bana benden zarar gelir mi? Bilmiyorum. Belki de, kendime en büyük zararı ben veriyorum. Uyumak istiyorum, unutmak istiyorum. Yeniden başlamak istiyorum. Ve hepsi şu an oluyor. İçimi koca bir hüzün denizi kaplıyor yine. Ama ağlamıyorum. Sonra dönüp diyorum ki kendime;
"Ben hala neden yaşıyorum"...
A.U
Yozo, etrafına sürekli kendini sevdirmeye çalışan, sürekli komiklikler yaparak insanları güldürmeye çalışan bir çocuktur ama iç dünyası çok farklıdır. Yozo kendini hiç sevmez iç dünyası kapkaranlıktır.
Başkalarıyla tartışamıyor, kendini savunamıyor ve kimseye hayır diyemiyor (tüm hayatı boyunca hayır diyemiyor).
İnsanlara güvenmiyor. Bu dünyada