Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATSIZ'DA TURAN TURANCILIK: Türkçülüğün ikinci kanadı Turancılıktır. Irkçılık, Türkçülüğün "iç davası", Turancılık ise "dış davası"dır. Atsız'a göre Turancılık "Türk Birliği"dir. Daha 1934 yılında yazdığı "Yirminci Asırda Türk Meselesi” başlıklı yazının birincisi "Türk Birliği" adını taşır. Ona
Genelde Türkiye'de haritaya bakma alışkanlığı yoktur. İlkokul ve ortaokul yıllarının dersleri arasında haritaya bakılır ve ondan sonra bir daha da harita ortaya çıkmaz. Neyse ki, son zamanlarda büyük gazeteler kupon karşılığında atlaslar dağıtmaya başladılar ve bizler de evimizin bir köşesine sakladığımız bu atlaslar aracılığı ile biraz biraz
Reklam
İngilizlerle Lozan'da Musul meselesi görüşülürken Şeyh Sait'i kullanmışlardı. Fransızlar Hatay için boğuşulurken Dersim isyanı patlamıştı Türk ordusu Kıbrıs'taki kıyma dur deyince ASALA örgütü katliamı başlamıştı Güneydoğu Anadolu projesi ile Türkiye suyun kontrolünü sağlayacak ve bölgesel güç olabilecekken PKK ortaya çıkmıştı.
_Türkler, hür ve bağımsızdırlar. Gururları çok yüksektir. Gururludurlar fakat asilzadelik taslamazlar. Türklerin karakterinde büyük tezatlara rastlanır. Hem sert ve dik başlı hem de yumuşak ve sabırlıdır. Yırtıcılığı İskitlerden, yumuşaklığı da Yunan'dan almışlardır. Fetihçi ve cahil olduklarından bütün uluslara tepeden bakarlar. Aralarında
İlahlaştırılan Adnan Menderes gerçeklerinden biri
Varlık Vergisi, hükümetin faşist zihniyetini gözler önüne seren, ama usulüyle yapılan bir vergi haksızlığıydı. On üç yıl sonraki 6-7 Eylül olayları ise, memlekete egemen olmaya başlayan barbarlığın bir patlamasıydı. 1950'ye kadar, Türkiye açısından Kıbrıs diye bir sorun yoktu. O sıralarda Adada bir üniversite bulunmadığından, Kıbrıslı gençler
Sayfa 279 - Yapı Kredi yayınları 46. baskı şubat 1999
Zaman aldatmaz...
Mahmekeden çıkılmış, Cemal Nadir Sokak'taki binada odasına gelinmişti. Orada bir dostu: "Sedat, sen bu yazılarda biraz ileri gitmişsin hani" deyince... "Bak" diye kükredi. "Beni kanunlar haksız çıkarabilir. Fakat zaman aldatmaz ve aldatmayacaktır da" Evet, zaman Sedat Bey'i aldatmadı. Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük sorunlardan biri oldu. Rumlar Türkleri katletti. Toplu katliamlar yaptı. Darbe yaparak ENOSİS ilan etmek istediler. Ve sonunda TC Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs'a çıktı. Sedat Simavi yaşasaydı, mutlaka mahkum olacak, Kıbrıs için zindanlarda yatacaktı. Dava sürerken sağlık durumu iyice bozuldu. 11 Aralık'ta 57 yaşında hayata gözlerini yumdu. 13 Aralık 1953 günü çok büyük bir törenle, yüzbinlerce Hürriyet okuyucusunun elleri üzerinde Kanlıca'ya kadar getirildi. Orada defnedildi. (Necati Zincirkıran, 17 Ağustos 1994, Sabah Gazetesi).
Reklam
Demokrat Parti hükümeti, halkın dikkatini gittikçe zorlaşan ekonomik koşullardan uzaklaştırmak amacıyla, yüce bir "milli dava" ayarladı. Çünkü milli dava deyince, kahraman Türkün ayranının kabardığını, gözünün o milli davadan başka bir şey görmediğini, geçim sorununun ikinci plana düştüğünü biliyordu. İşte bu yüzden bir Kıbrıs Sorunu icat edildi.
Sayfa 179Kitabı okudu
Varlık Vergisi, hükümetin faşist zihniyetini gözler önüne seren, ama usulüyle yapılan bir vergi haksızlığıydı. On üç yıl sonraki 6-7 Eylül olayları ise, memlekete egemen olmaya başlayan barbarlığın bir patlamasıydı. 1950’ye kadar, Türkiye açısından Kıbrıs diye bir sorun yoktu. O sıralarda Adada bir üniversite bulunmadığından, Kıbrıslı gençler İstanbul Üniversitesine gelirdi. Rumlarla nasıl geçindiklerini hep sorardım onlara. “Aramızda kavga filân yok. Gül gibi geçiniyoruz” derlerdi. Gelgelelim, Demokrat Parti hükümeti, halkın dikkatini gittikçe zorlaşan ekonomik koşullardan uzaklaştırmak amacıyla, yüce bir “millî dâvâ” ayarladı. Çünkü millî dâvâ deyince, kahraman Türkün ayranının kabardığını, gözünün o millî dâvâdan başka bir şey görmediğini, geçim sorununun ikinci plana düştüğünü biliyordu. İşte bu yüzden bir Kıbrıs Sorunu icat edildi. (Ve ne acıdır ki, aradan on beş yıl kadar geçtikten sonra, bu uydurma sorun, hâlâ çözümleyemediğimiz gerçek bir soruna dönüştü.)
İbn Teymiyye'nin Şecaatine Örnek...
Kahire'den İskenderiye hapishanesine gönderileceğinde Şeyh Şemsuddin İbn Sa'duddin El-Harrani'nin yanında kendisını çekemeyen şeyhlerle karşılaşınca, Şeyhulislam İbn Teymiyye'ye şöyle dediler: "Bütün bu yaptıkları, onların isteklerine muvafakat etmen içindir. Yoksa ya seni öldürmeye ya sürgüne göndermeye ya da hapsetmeye niyetliler." İbn Teymiyye onlara şu cevabı verdi: "Öldürülürsem bu benim için şehadet, sürgün ederlerse bu benim için hicret olur. Beni Kıbrıs'a sürgün etselerdi, oradaki insanları Allah'a davet ederdim. Onlar da bu daveti kabul ederlerdi. Eğer beni hapsederlerse hapishane bana mescid olur. Beni nereye sürerlerse sürsünler ben her yerde yün veren koyun gibiyim" deyince, şeyhler onunla baş edemeyeceklerini anladılar ve yanından ayrılıp gitmek zorunda kaldılar.
Sayfa 15
50 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.