Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Genelde Türkiye'de haritaya bakma alışkanlığı yoktur. İlkokul ve ortaokul yıllarının dersleri arasında haritaya bakılır ve ondan sonra bir daha da harita ortaya çıkmaz. Neyse ki, son zamanlarda büyük gazeteler kupon karşılığında atlaslar dağıtmaya başladılar ve bizler de evimizin bir köşesine sakladığımız bu atlaslar aracılığı ile biraz biraz
İngilizlerle Lozan'da Musul meselesi görüşülürken Şeyh Sait'i kullanmışlardı. Fransızlar Hatay için boğuşulurken Dersim isyanı patlamıştı Türk ordusu Kıbrıs'taki kıyma dur deyince ASALA örgütü katliamı başlamıştı Güneydoğu Anadolu projesi ile Türkiye suyun kontrolünü sağlayacak ve bölgesel güç olabilecekken PKK ortaya çıkmıştı.
Reklam
224 syf.
10/10 puan verdi
·
21 saatte okudu
Fazile Olkanlı‘dan okuduğum üçüncü kitap ve artık kaleminin kadifemsi dokusuna çok aşinayım.Ha kurguları öyle minnoş minnoş değil sakın yanlış anlamayın kadifemsi dokunuş deyince.Sağlam gerilim,gizem var kurgularında ama bunu öyle güzel bir zeminde veriyor ki lezzeti anlatılmaz.#kırmızıliman ‘ı okurken mesela baya tüylerim diken diken
Sonbahar Masalı
Sonbahar MasalıFezile Olkanlı · Eyobi Yayınları · 202141 okunma
_Türkler, hür ve bağımsızdırlar. Gururları çok yüksektir. Gururludurlar fakat asilzadelik taslamazlar. Türklerin karakterinde büyük tezatlara rastlanır. Hem sert ve dik başlı hem de yumuşak ve sabırlıdır. Yırtıcılığı İskitlerden, yumuşaklığı da Yunan'dan almışlardır. Fetihçi ve cahil olduklarından bütün uluslara tepeden bakarlar. Aralarında
Politik Yorumlar
_Türk olarak arabistan'a gidiyorsun. İnsanlar seni Türkçe selamlıyor; camilerden her gün Türkçe dualar yükseliyor; senin toprağını kutsal kabul edip senin gibi giyinmeye, düşünmeye ve konuşmaya çalışıyorlar. Yerde Türkçe bir yazı, örneğin Türk malı bir çikolatanın ambalajını görünce öpüp yerden alıyorlar. Okullarında senin tarihin,
120 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
GEZİYORUM 3-SEVDİYE YEŞİL DEZCAN,168 sayfa Kitabımızın üçüncü bölümünde KKTC’ni geziyoruz. İki kez gidip,gezip,gördüğüm kah duygulanıp kah güzelliklerine hayran kaldığım yavru vatan Kıbrıs. Kıbrıs deyince bir çok kişinin aklına kumarhaneler,deniz,güneş,meşhur Karpaz eşekleri,ultra lüks otelleri,renkli gece hayatı gelir.Benim ilk aklıma gelen
Geziyorum 3
Geziyorum 3Sevdiye Yeşil · Siyah Beyaz Yayınları · 20227 okunma
Reklam
İlahlaştırılan Adnan Menderes gerçeklerinden biri
Varlık Vergisi, hükümetin faşist zihniyetini gözler önüne seren, ama usulüyle yapılan bir vergi haksızlığıydı. On üç yıl sonraki 6-7 Eylül olayları ise, memlekete egemen olmaya başlayan barbarlığın bir patlamasıydı. 1950'ye kadar, Türkiye açısından Kıbrıs diye bir sorun yoktu. O sıralarda Adada bir üniversite bulunmadığından, Kıbrıslı gençler
Sayfa 279 - Yapı Kredi yayınları 46. baskı şubat 1999
Zaman aldatmaz...
Mahmekeden çıkılmış, Cemal Nadir Sokak'taki binada odasına gelinmişti. Orada bir dostu: "Sedat, sen bu yazılarda biraz ileri gitmişsin hani" deyince... "Bak" diye kükredi. "Beni kanunlar haksız çıkarabilir. Fakat zaman aldatmaz ve aldatmayacaktır da" Evet, zaman Sedat Bey'i aldatmadı. Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük sorunlardan biri oldu. Rumlar Türkleri katletti. Toplu katliamlar yaptı. Darbe yaparak ENOSİS ilan etmek istediler. Ve sonunda TC Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs'a çıktı. Sedat Simavi yaşasaydı, mutlaka mahkum olacak, Kıbrıs için zindanlarda yatacaktı. Dava sürerken sağlık durumu iyice bozuldu. 11 Aralık'ta 57 yaşında hayata gözlerini yumdu. 13 Aralık 1953 günü çok büyük bir törenle, yüzbinlerce Hürriyet okuyucusunun elleri üzerinde Kanlıca'ya kadar getirildi. Orada defnedildi. (Necati Zincirkıran, 17 Ağustos 1994, Sabah Gazetesi).
Demokrat Parti hükümeti, halkın dikkatini gittikçe zorlaşan ekonomik koşullardan uzaklaştırmak amacıyla, yüce bir "milli dava" ayarladı. Çünkü milli dava deyince, kahraman Türkün ayranının kabardığını, gözünün o milli davadan başka bir şey görmediğini, geçim sorununun ikinci plana düştüğünü biliyordu. İşte bu yüzden bir Kıbrıs Sorunu icat edildi.
Sayfa 179Kitabı okudu
Varlık Vergisi, hükümetin faşist zihniyetini gözler önüne seren, ama usulüyle yapılan bir vergi haksızlığıydı. On üç yıl sonraki 6-7 Eylül olayları ise, memlekete egemen olmaya başlayan barbarlığın bir patlamasıydı. 1950’ye kadar, Türkiye açısından Kıbrıs diye bir sorun yoktu. O sıralarda Adada bir üniversite bulunmadığından, Kıbrıslı gençler İstanbul Üniversitesine gelirdi. Rumlarla nasıl geçindiklerini hep sorardım onlara. “Aramızda kavga filân yok. Gül gibi geçiniyoruz” derlerdi. Gelgelelim, Demokrat Parti hükümeti, halkın dikkatini gittikçe zorlaşan ekonomik koşullardan uzaklaştırmak amacıyla, yüce bir “millî dâvâ” ayarladı. Çünkü millî dâvâ deyince, kahraman Türkün ayranının kabardığını, gözünün o millî dâvâdan başka bir şey görmediğini, geçim sorununun ikinci plana düştüğünü biliyordu. İşte bu yüzden bir Kıbrıs Sorunu icat edildi. (Ve ne acıdır ki, aradan on beş yıl kadar geçtikten sonra, bu uydurma sorun, hâlâ çözümleyemediğimiz gerçek bir soruna dönüştü.)
Reklam
İbn Teymiyye'nin Şecaatine Örnek...
Kahire'den İskenderiye hapishanesine gönderileceğinde Şeyh Şemsuddin İbn Sa'duddin El-Harrani'nin yanında kendisını çekemeyen şeyhlerle karşılaşınca, Şeyhulislam İbn Teymiyye'ye şöyle dediler: "Bütün bu yaptıkları, onların isteklerine muvafakat etmen içindir. Yoksa ya seni öldürmeye ya sürgüne göndermeye ya da hapsetmeye niyetliler." İbn Teymiyye onlara şu cevabı verdi: "Öldürülürsem bu benim için şehadet, sürgün ederlerse bu benim için hicret olur. Beni Kıbrıs'a sürgün etselerdi, oradaki insanları Allah'a davet ederdim. Onlar da bu daveti kabul ederlerdi. Eğer beni hapsederlerse hapishane bana mescid olur. Beni nereye sürerlerse sürsünler ben her yerde yün veren koyun gibiyim" deyince, şeyhler onunla baş edemeyeceklerini anladılar ve yanından ayrılıp gitmek zorunda kaldılar.
Sayfa 15
71 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.