KİM BİR BARDAK SOĞUK SU İÇERSE BENİ HATIRLASIN.
Hz. Hüseyin
Kerbela, yeniden var olmak için atılmış ölümüne bir adımdır, ölümüne bin adımdır. Âşık olmanın adıdır ölüme en Yüce’nin hatırına. En Yüce’nin hatırına ölümle kıyılmış nikâhtır bu,
Hüseyni bir nikâh.
“Kerbela, bir feryattır. İkiyüzlülüğe, kaypaklığa ve arkadan vurma alçaklığına
Kerenski'nin yardımı ile Büyük Britanya, "Müttefikler"in Çar'a vermeyi vaat ettikleri Konstantinopol'ü Rusya'ya vermeksizin, bu ülkenin savaşa devam etmesini sağlayabilirdi.
Bir filoda ya da bir gemide şöyle bir şey düşün: Bütün gemicilerden daha güçlü kuvvetli bir gemi sahibi var, ama kulağı iyi işitmiyor, gözü iyi görmüyor, denizcilikten de pek o kadar anlamıyor. Gemicilere gelince, onlar da gemiyi sen daha iyi kullanırsın, ben daha iyi kullanırım diye birbirine girmişler, ama hiçbiri kaptanlığın ne olduğunu bilmez,
Nuriye Hanım...
O asılan bir adamın eşidir.
İttihat ve Terakki döneminde önemli görevler üstlenmiş ama Atatürk’e suikast girişimde bulunanlar arasında yer aldığı gerekçesi ile yargılanarak asılan İsmail Canpulat’ın eşi...
I.Dünya Savaşı sırasında “Asker Ailelerine Yardımcı Hanımlar Derneği”nin (kuruluş tarihi 2 Mart 1918) başkanı Nuriye
Markopaşa · 12 Mayıs 1947 · Sayı: 21
" Bir Matbaa Versen, İmdadıma Gelsen'' ana başlıklı yazının konusu bir Türk müziği konseri eleştirisidir. Konserde son şarkıyı Markopaşa söylemiştir: "...En son şarkıyı Markopaşa kart ve çatlak sesiyle Recep Peker'in önünde diz çökerek okudu:
Titrer yüreğim her ne zaman yadıma gelsen
Kan
ONLAR BİR SÜRÜ SAĞIR, DİLSİZ ve KÖRDÜRLER...
Asrımızın faciası, hiç şüphesiz birtakım insanlara ifratla bağlanmak, onlara tapmak, onları ilâhlaştırmaktan ileri geliyor. Yirminci asır diktatörlerinin peşinde koşan, onlara kayıtsız şartsız inanan insan sürüleri bugünün felâketini hazırladılar. Diktatör ve onların etrafında toplanan dalkavuklar
Kendini felsefeye verenler, onu gençliklerinde bir eğitim olarak gördükten sonra bırakmayıp da fazla üstünde duranlar, kaçık diyemesek bile, bir tuhaf adam oluyorlar. En aklı başında olanları bile senin bu kadar övdüğün felsefe yüzünden devlete hizmet edemeyecek hale geliyorlar.
…
En aklı başında insanları devletler o kadar kötü kullanıyorlar
Ey istemim benim, sen her zorluğun mucizesi, zorunluluğum benim! Koru beni bütün küçük yengilerden!
Sen yazısı ruhumun, yazgı dediğim! Sen içimdeki! Üstümdeki! Koru ve esirge beni bir büyük yazgı için!
Ve son büyüklüğümüzü, istemim, esirge en sonuncun için - ki amansız olasın yengin içinde. Ah, kimler yenilmedi ki kendi yengilerine!.
Ah, kimlerin gözü kararmadı ki o esrik alacakaranlıkta! Ah, kimlerin ayağı kaymadı ki ve unutmadı ki yengisinde-ayakta durmayı! -
- ki ben bir kez dolu ve olgun olayım büyük öğlede: dolu ve olgun, tıpkı eriyik maden gibi, şimşek yüklü bulut gibi, şişmiş meme gibi: -
-dolu ve olgun kendimle ve en gizli istemim için, okunu özleyen bir yay, yıldızını özleyen bir ok:
- bir yıldız, dolu ve olgun öğlesinde, eriyik, delik deşik kutsanmış yokedici güneş oklarıyla: - kendisi bir güneş ve amansız bir güneş sistemi, yengisinde yok etmeye hazır!
- Ey istem, her zorluğun dönüm noktası, sen benim zorunluğum! Esirge beni bir büyük yengi için!
SOKAKTA BİR DELİ!
Pencerenin önünden seslendim:
—Holmes!...
O sabah sokağı seyrederek vakit geçiriyordum. Cevap alamayınca yine seslendim:
—Holmes!.
—Ne var?
—Sokakta deli var.
—Tımarhaneye mi götürüyorlar?
—Hayır, başıboş dolaşıyor...yürekler acısı bir manzara... adamcağızı ne diye sokağa bırakmışlar?
Günah…
Dostum gerindi, tembel
Ordinaryüsün Fahiş Yanlışları
Türk dili ve tarihi üzerinde çalışan Batılı bilginlerden birçoğu Akdeniz’den Çin içlerine kadar yayılan ve kendilerine “Türk” diyen insanları, ilmi görüşle, tek bir millet saydığı gibi, bazıları da İstanbul’dan Çin içlerine kadar uzanan geniş bölgede, mesela İstanbul Türkçesi konuşarak herkesle anlaşmanın kabil
ORDİNARYÜS’ÜN FAHİŞ YANLIŞLARI
Türk dili ve tarihi üzerinde çalışan Batılı bilginlerden birçoğu Akdeniz’den Çin içlerine kadar yayılan ve kendilerine “Türk” diyen insanları, ilmi görüşle, tek bir millet saydığı gibi, bazıları da İstanbul’dan Çin içlerine kadar uzanan geniş bölgede, mesela İstanbul Türkçesi konuşarak herkesle anlaşmanın kabil
Birinci grup muhtarı itekleyerek köy meydanına getirdi. Korkudan gözleri büyümüş, rengi kireç beyazı olmuştu. Başı açık, ayakları çıplaktı. Köylüler meydanın çevresini doldurdular. Muhtarın böyle cascavlak yakalanmış olmasına çoğunun çok sevindiği belli oluyordu.
Akıncı kolunun komutanı Teğmen Abdullah, "-Bu deyyusun ne mal olduğunu
Ey istemim benim, sen her zorluğun mucizesi, zorunluğum benim.! Koru beni bütün küçük yengilerden.!
Sen yazısı ruhumun, yazgı dediğim.! Sen içimdeki.! Üstümdeki.! Koru ve esirge beni bir büyük yazgı için.!
Ve son büyüklüğümüzü, istemim, esirge en sonuncun için -ki amansız olasın yengin içinde. Ah, kimler yenilmedi ki kendi yengilerine.!
Ah, kimlerin gözü kararmadı ki o esrik alacakaranlıkta.! Ah, kimlerin ayağı kaymadı ki ve unutmadı ki yengisinde -ayakta durmayı.!
- ki ben bir kez dolu ve olgun olayım büyük öğlede: dolu ve olgun, tıpkı eriyik maden gibi, şimşek yüklü bulut gibi, şişmiş meme gibi: -
- dolu ve olgun kendimle ve en gizli istemim için, okunu özleyen bir yay, yıldızını özleyen bir ok:
- bir yıldız, dolu ve olgun öğlesinde, eriyik, delik deşik kutsanmış yokedici güneş oklarıyla: - kendisi bir güneş ve amansız bir güneş sistemi, yengisinde yok etmeye hazır.!
- Ey istem.! her zorluğun dönüm noktası, sen benim zorunluğum.! Esirge beni bir büyük yengi için.!
Hem güç bir duruma sok, hem de böyle alay et benimle! Ama gene de dinle benzetmemi; kendinde görürsün benzetmede ne zorluk çektiğimi: en akıllı insanları devletler o kadar kötü kullanıyorlar ki, böyle bir insanın ne hale düştüğünü anlatabilmem için ressamların cinsleri birbirine karıştırıp yarı geyik yarı teke bir takım acayip varlıklar çizmesi