Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
pammuk ..
- Çok hassastır benim kızım ve her şeyi kalp gözüyle görür.
Sayfa 70 - Olympia yayınlarıKitabı okudu
"Zamanın ruhu her şeyden güçlüdür kızım,"dedi,"zaman insanı kendi ruhuna boyun eğdirir. Sen en iyisi,kalbinin içine bak,orada ne varsa odur!"
Sayfa 312Kitabı okudu
Reklam
Ey şiir ne çok acı var içinde...ne çok kırılmış kalbin
GENELEV MEKTUPLARI I. Tenime yabancılaştım, etime Göğsüme kollarıma kalçalarıma Bacaklarıma yabancılaştım. Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi
Sayfa 30 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
"Sizin de kendi aileleriniz olacak yakında bir gün. Ben de annemle babamın eteği dibinde geçirmedim hayatımı, kocamla birlikte uzaklara gittim. Hayat, aileleri değişik yönlere savurabi­liyor kızım, yeter ki insanlar gittikleri yerde mutlu olsunlar"
"Zamanın ruhu her şeyden güçlüdür, kızım," dedi, "zaman insanı kendi ruhuna boyun eğdirir. Sen en iyisi, kalbinin içine bak, orada ne varsa, odur!
Sayfa 312Kitabı okudu
Genelev Mektupları
I. Tenime yabancılaştım, etime … Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi Şimdi yalnız bilmem neden Zaman zaman yüzüme vuran Bir utancı perdeliyor sadece.
Sayfa 37 - Kırmızı Kedi Yayınevi
Reklam
Uzun süre susmuş, ne diyeceğini bilememiş, sonra kırık bir sesle konuşmuştu dayısı: "Hayatı kaçırmış olduğumu anladım, kızım. Bir gençlik hatası bir ömrü alıp götürmüş. Geri dönmek içinse artık çok geç."
“Zamanın ruhu her şeyden güçlüdür kızım,” dedi, “zaman insanı kendi ruhuna boyun eğdirir. Sen en iyisi, kalbinin içine bak, orada ne varsa odur!”
Sayfa 312 - Everest yayınlarıKitabı okudu
"Memleketin cahil kadını çok tehlikelidir."derdi anneannesi. "Nesilden nesile akıtır içindeki zehiri. Yanlış ve yetersiz büyütüldüğünden karşısındakinin hissiyatıyla pek ilgilenmez, her zaman en doğruyu bildiğini sanır ve asla geliştirmez kendini. Böyleleriyle sohbet dahi etmeyeceksin yavrum. Boğaz dokuz boğumdur kızım ama bunlar bilmez nedenini, dilleri kırık cam gibi olur, keser etlerini." Çok haklıydı anneannesi.
Hayat, aileleri değişik yönlere savurabiliyor kızım, yeter ki insanlar gittikleri yerde mutlu olsunlar.
Sayfa 211 - Everest Yayınları
Reklam
Sonra biraz klor ve belki başka berbat şeyler karıştırılmış suyla uzun uzun yüzümü yıkamıştım. Çünkü, babaannem, küçükken, bir seferinde, gece uyanınca başucumuzda dolanan huriler melekler ve çok da uyunmuşsa, meleklerin ardından şeytan da, yüzümüze işerler, eğer yıkamazsan yüzün ekşi kokar demişti, ben de o zamandan beri hep, uzun uzun, özenle yıkamıştım yüzümü. Yaşasa ve suyun şu kokusunu duysa belki yüzünün huri çişi kokmasını seçerdi. Yüzüme ıslakken bir daha bakmış ve Halûk Bey'e, babaanneme gülümsemiştim. Bu gülümsemeler, kumral düz saçlar, yeşil gözler beni hep kurtarmıştı. Pınar'a ve diğer pek çok insana iyi gelmişti. Bir keresinde kızım, baba, sen hep gülümse demişti. Ben de öğrenmiştim. Meselâ, sözleşmenin bağıtlanması esnasında pürüz çıkaran haddini bilmez çakaloza sinirlenmişken, aklımdan, lisede edebiyat hocamın, ne olduğunu şimdi anımsamadığım bir şeye örnek verdiği "eşk-i çeşmim hasretinle hüngür hüngür ağloor / langanın bostan dolabı matem ile çağloor" beytini geçirerek gülümsemiştim, iş olumlu sonuçlanmıştı. Benimki çok prova edilmiş, öğrenilmiş bir gülümseme demiştim. Kendime söylemiştim bunu. Terapistimin huzurunda. Terapistim o gün dertliymiş, iç sıkıntısıyla, bıkkın bıkkın bakmıştı öyle, sonra o da biraz durup, geçirdiğine emin olduğum duhûldaki diyalogdan sonra, ha öyle mi demişti. Masanın yanında, yerde hep gördüğüm, ama ne işe yaradığını bilemediğim beyaz, çinko bir çaydanlıkla pencerenin önündeki cılız bitkilere su dökmüştü azar azar, dikkatlice.
Sayfa 106 - PazartesiKitabı okudu
Telefonum çalıyor. Annem. Kasabada her şey hemencecik duyuluveriyor. Sanki Servi, belediye hoparlöründen anons etmiş: Balıkçı Hüsnü'ye taze balık gelmiştir. Müdür tarafından başka okula sürülen öğretmen direnişe başlamıştır. Demirtaş Mahallesi'nden Hacı Yusuf Samancı hakkın rahmetine kavuşmuştur. Bu duyurular yapılmasa da herkes her şeyi duyar ve bilir. Acaba annem de duydu mu? Bu saatte pek aramaz. Efendim anneciğim. Önemli bir şey yok kızım, aklıma düştün de, öyle bir aradım, sesini duyayım dedim. Peki anne. Aaaa, korna sesi duydum, okulda değil misin. Dersim yoktu anne, Aysu'ya kart atmak için postaneye geldim. O Aysu da vefasız çıktı, hiç arayıp sormadı. Söylerim, arar, çok çalışıyor. Günde on dört saat. Anne ben akşam arasam seni, hadi, hoşçakal. Tamam, unutma. Annem boşuna aramaz, içine doğmuştur da o yüzden yoklamıştır. Benimse içime hiçbir şey doğmuyor, uçuşup dağılıverecek bir karahindiba tohumu gibi duyumsuyorum kendimi okulun kapısına dönerken. O sert yüzünden sivilin, bana ne. Boşum, hafifim.
Sayfa 103 - Plastik SandalyeKitabı okudu
Kendimi hiç öyle şimdilerde adına direniş filan dedikleri bir şey yapıyormuş gibi görmüyorum, sanki bunlar daha önce yaşanmış da deneyimliyim de her şeye hakimim ve aynı zamanda anıların soğuk bataklığına dalmışım, solgun, sisli bir yolculuktan geçiyor, hem zavallı bir yalnızlıkla sarılı hem alkış kıyamet can bir kalabalıkla halleşiyor, bir
Sayfa 103 - Plastik SandalyeKitabı okudu
Başkasının evine girmiş gibi, çekingen, eve sızmıştım. Gri bir zamanın içine. Şunları yapmıştım diyemeyeceğim. Bir kahve yapmak istemiştim, ama yatmıştım. Terliklerimi bulamamıştım. Çantamdan telefon sesi gelmişti. Evyeye tıp tıp su damlamıştı, musluğu iyi kapatamamışım diye düşünmüş, yatmıştım. Avluya başka pencerelerin de baktığını, belki o pencerelerin birine bir huzursuz insan gözünün ilişip kaldığını da düşünmüştüm. Yatmıştım. Düş bile görmüştüm. Müdür, duvar dibinde oturmuş, dilenci kılığında beni gözlüyordu. Annem kaş göz ediyordu, Müdür'ü gösteriyordu. Her şeyin farkındayım anne, kapıyı tıklatma, duyacak. Biri kapıyı tıklatmayı sürdürüyordu. Müdür polisleri gönderdi diye düşünerek uyanmıştım. Ama kapı nazikçe tıklatılmıştı. Polis biçiminde değil. Terliklerin sürüklenerek uzaklaşmasını duymuştum sonra, ev sahibemdi galiba, kızmam gereken ev sahibem. Keşke ısrar etseydi, kapıyı açsaydım, kızım vakitsiz döndün eve, bir şey mi oldu diye sorsaydı. Ya da sadece gözlerinde soru işareti, baksaydı. Açlığımı hissetseydim.
Sayfa 97 - Plastik SandalyeKitabı okudu
Macide Hanım, bu kez ağır devinimlerle geviş getirmekte olan bir ineğin de yer aldığı, kırsal duyarlığın, ladin ağaçlarının, küçük bir derenin resmedildiği tabloya bakıyordu. İneğin çenesi kibirli bir hoşnutlukla, az eğri açılmış, öylece kalmıştı. Çocukken annesine sormuş, geviş getiriyor kızım demişti annesi. Sonraları, hayat bilgisi dersinde öğretmeni de anlatmıştı çift toynaklı hayvanların geviş getirdiğini. Aslına vakıf olamadım, hayat gidici dedi içinden. Roma'da mı, nerede, hayvanat bahçesinde, tabelasında lama yazan bir hayvan görmüş, aa, bu inek gibi geviş getiriyor demişti sarışın, bıçkın rehberine, adam gülmüştü. Macide Hanım dalıp gitmesini yorgunca bir gülümsemeyle örtmek istedi. Kamuya mâl olmuş bir eski artistin, çarpıklığı içinde biraz kösnüllük de barındıran, bir cümleyi yarım bırakmış gibi duran gülümsemesini benimsemişti ne zamandır. Bu gülümsemeyi gözlerini tablodan ayırıp herkesin üstünde dura dura gezdirirken başarıyla sergiledi. Bir yandan da, bu kelimeler niye hep negatife dönüyor kafamda, hurdacı duvarının dibinde, eski yağlı çuvallar gibi medet umulmaz, kuş uçmaz kervan göçmez tenhalıklara atılmış. Offf, dedi yavaşça.
Sayfa 45 - Akşam YemeğiKitabı okudu
214 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.