Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Siz hangi sınıfa giriyorsunuz?
Kitap delileri vardır mesalâ. Bunlarda kitap toplama arzusu dur durak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitap gizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar. Kitap düşmanları vardır; kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile sürmez. Sonra kitap yakanlar, kitap yırtanlar, kitapperestler.
Sosyal destek ve iletişim açısından ne derece temelden yapılandırılmış olduğumuzu bolca konuştuk. Bu temel duygusal ihtiyaçlarımızı tatmin edebilmek için sosyal ağlar bize yepyeni imkânlar (!) sunuyor. Bu imkânlar sayesinde her birimiz internete her saniye milyonlarca bitlik veri yağdırıyoruz. Artık sadece bir şeyler yazıp göndermemiz yahut birtakım fotoğrafları aktif olarak beğenmemiz falan da gerekmiyor. Mobil cihazlarımız veya bilgisayarlarımızın içerisinde bulunan pozisyon ölçerler, jiroskoplar, hareket algılayıcıları, ekran aktivite kayıt yazılımları ve daha varlığının farkında bile olmadığımız yüzlerce farklı veri toplama aracı; yaptığımız en ufak jest ve mimikleri dahi sürekli kaydedip belli merkezlere sürekli bir veri akışı olarak göndermekte. Ceplerimizde taşıdığımız cihazlar, hani deyim yerindeyse “dijital amel defterleri” gibi ne yaparsak kaydediyor. Diyelim ki dijital bir metin okuyorsunuz. Bir sayfayı yukarıdan aşağıya izlerken sayfanın bazı yerlerini yavaş, bazı yerlerini hızlı geçeriz. Size o metni okuma kolaylığı sağlayan o uygulama neyse; büyük ihtimalle hangi sayfaların nerelerinde yavaşladığınızı, nerelere baktığınızı, ekranı hangi açılarda tuttuğunuzu, bulunduğunuz ortamın ışık miktarına kadar aklınıza gelebilecek her türlü veriyi kaydediyor. “Benim verilerimi kim ne yapsın?” diye düşünüyorsanız, haklısınız. Zaten amaç “bizzat sizin” verileriniz değil. Esas amaç “hepimizin” verilerini toplamak ve böylece davranışlarımızı yöneten kurallara dair karmaşık örüntüleri keşfedebilmek. Günümüzde belki de yapay zekâ teknolojisini en işlek olarak kullandığımız alan da tam burası.
Reklam
Deli
- Evet öyle... Kitap delileri vardır mesela. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. 
Sayfa 91
Ben bir kitap okuyuncaya kadar o iki tane okurdu ama o kendi uydurduğu şeylerin büyüsünden hoşlanıyordu. Yıldırım gibi toplama çıkarma yapabilirdi ama kendi alacakaranlık dünyasını tercih ederdi; bebeklerin uyuduğu, sabah zambakları gibi toplanmayı beklediği dünyayı.
Sayfa 182
Hadi bakalım Ateyizler
Şiddetli açlıktan sonra iyileşmekte olan erkeklerde yaygın olarak göğüs gelişimi ve ender olarak da kendiliğinden süt salgılandığı görülmektedir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra toplama kamplarından kurtarılan savaş tutuklularında bu tür binlerce örnek kaydedildi; bir gözlemci, yalnızca bir Japon savaş esiri kampından kurtulanlar arasında beş yüz vaka kaydetmişti. Açlık, hormon üreten bezlerin yanı sıra, bu hormonları yok eden karaciğerin işlevini de engelliyor olabilir. Normal beslenmeye dönüldüğünde bezler karaciğerden çok daha çabuk eski haline dönüyor ve bu durumda, hormon düzeylerinde patlama görülüyor. Burada da Kutsal Kitap'a bakarak, Eski Ahit patriklerinin modern fizyologlara öncülük ettiklerini görebilirsiniz: Eyüp, (21:24) iyi beslenen bir adam için şöyle der: "Göğüsleri sütle dolu."
İnsanın anlam arayışı adlı kitap üzerine..
"Bu kitap olgular ve olayların değil, şahsi tecrübelerin, milyonlarca insanın tekrar tekrar acı çektiği deneyimlerin beyanıdır. Bu bir toplama kampının içeriden hikâyesidir ve sağ kalanlardan biri tarafından anlatılmaktadır. "
Sayfa 267 - Pay yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çelopek Toplama Kampı
Sence bunları şeytanmı, yoksa insanmı yaptı? İnsan yaptı, Şeytan da onların yaptıklarına şapka çıkardı.
Sayfa 104 - AlfaKitabı okudu
Anlamak isterdim
Her insan kendi anlamını,biçimini ve amacını yaratır.Başkalarının neler yaptığı neden bu kadar önemli oluyor?Sırf kendimizin değil diye neden kutsal sayılıyor?Neden sizin dışımızda ki herkes haklı oluyor da bir tek siz olamıyorsunuz?Neden başkalarının sayısı ,gerçeğin yerini alabiliyor?Gerçek neden bir aritmetik meselesi oluyor,onda da toplama işlemi oluyor?Neden her şey eğilip bükülüp mantık dışına çıkarılarak başka şeylere uydurulmaya çalışılıyor?Bir nedeni olmalı?Bilmiyorum.Hiçbir zaman bilemedim.
Kitap delileri vardır mesela.Bunlarda kitap toplama arsuzusu durdurak bilmez.Kitabı okumak için almazlar,seyretmek,üzerine yatıp uyumak,okşamak için edinirler.
Şimdi o yılları düşündüğüm zaman, kamplardaki yaşam ve katliamı canlandıran ne kadar az resim bulunduğunu, ne denli cılız bir görsellikle yetindiğimizi farkediyorum. Auschwitz'deki kitabeli girişi, yalak niyetine kullanılan, çok katlı tahta kerevetleri, saç, gözlük ve bavul yığınlarını; Birkenau'nun girişindeki kuleli binayı, binanın kanat kapılarını ve tren girişleri için kullanılan ana kapısını ve Amerikalıların bulup, fotoğrafladıkları Bergen-Belsen'deki ceset yığınlarını tanıyorduk. Bazı tutsakların yazdıklarını biliyorduk, ama bu metinlerin çoğu savaştan hemen sonra yayınlanmıştı ve yeni baskıları da ancak seksenli yıllarda yapılabildi; arada geçen dönemdeyse yayınevlerinin programlarında kendilerine yer bulamadılar. Bugün bu konuyla ilgili öylesine çok kitap ve film var ki, toplama kamplarının dünyası, paylaşılan gerçekliği tamamlayan ortak imgelemin bir parçası oldu. imgelem, bu dünyayı tanıyor artık ve Holocaust adlı televizyon dizisinden, Sopkie'nin Seçimi ve özellikle de Sckindler'in Listesi gibi sinema filmlerinden beri bu dünyada devinebiliyor aynı zamanda: Yalnızca algılamakla kalmıyor, algıladığı bu dünyayı bütünleyip ayrıntılarla bezeyebiliyor.
353 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.