Kitap, Aldous Huxley'in meskalin isimli maddeyi kullanma deneyiminden bahsediyor gibi görünse de bence, fikirlerinden bahsetmek için bu maddeyi kendine mazeret göstermiş. Deneyimleriyle ilgili sayfalar kitabın ancak onda birini ancak oluşturur. Huxley, resim, müzik ve tiyatro gibi sanat alanlarındaki fikirlerinden bahsediyor. Konudan o kadar sapıyor ki, bazen ne anlattığını takip etmek zorlaşıyor. Kendisi de bu durumun farkında olacak ki, 103. sayfada "Bu geniş çaplı, ancak gerekli sapmadan sonra başladığımız konuya dönelim." diyor. Hem de ne sapma! Kitap, "Algı Kapıları" ve "Cennet ve Cehennem" isimli iki ana bölümden oluşuyor. Bunun yanında, sekiz tane de "Ek"ten oluşuyor. Bence bu eklere gerek yoktu. Metin içinde yer alabilirlerdi. Neticede, zaten konudan yeterince sapıyor yazarımız. Kitapta fazlaca ressam ve tablolardan bahsediliyor. Bunu anlamak da zor değil. Meskalin görsel bir şölen sunuyorsa bir başka görsel şölen olabilecek tablolardan bahsetmek mantıklı. Meskalinin inan beyninde yaptığı etkilere benzer etkiler yapan diğer uygulamaları okumak da ilginç bir deneyim oldu. Açlık, kendini yaralama, bir metni okuma ve hipnoz gibi yöntemlerin görsel deneyimi değiştirdiğini bilmekle beraber, bunları kullananların kimler olabileceği üzerine düşünmemiştim. Meskalini daha önce duymamıştım. Bu kitap sayesinde merak eder oldum.