Her yeniliğe açık yazarımızın, yapmadığı tek şey kendini yinelemek, bu sayede yine hiç bir kitabına benzemeyen bir eser daha yaratmış.
İki sezonluk dizi tadını aldım.
İkisi de yokuş aşağı koşan hikayelerin böyle sentezlenmesi beni tatmin etti.
Kaç tane karakter yaratabilir bir roman karakteri aynı hikayenin içinde, kaç tane hayata sahip olabilir yada kaç tanesini birden kaybedebilir?
Kaçına kredi kartı, ev, farklı imaj ve hatta kaçının komşularıyla samimi bağlar kurabilir?
Billy Summersla henüz tanışmadıysanız bence çokta vakit kaybetmeyin.
Doktor Uykuda terk ettiğim topraklarda yürüdüm bu kitabın satırlarında, o lanetli yanık kokusunu içime çektim.
Bir kaç saniyeliğine de olsa Pennywise’ı görür gibi oldum ama sanırım yanılmışım, sadece cadılar bayramıymış ^.^
Duygusal açıdan fazla sert hikayelerin içinde kürek çekerken, sandalımıza sıkı sıkıya minik bir deniz kızı gibi sarılan Alice.
Onun hislerini tüm kalbimle paylaşıyorum.
King’in kitaplarında yazma sanatına değinmesi, her seferinde onun da içindeki zehiri bizimle paylaşıyor olması şükretmeme sebep oluyor.
Kitap tavsiye eden dostlarım benim için eşsizdir ama kitap tavsiye eden kitaplar en az onlar kadar eşsiz yere sahiptir, tıpkı bu kitap gibi.
Ve kitabın sonuna gelicek olursak; peki hangi sonuna diye sormak gerekiyor.
Ben kusursuz bulduğumu en başında belirtmek isterim.
Dilediğim gibi bir son okudum ve sonra King bana dedi ki “bu kısmı sen istedin diye yazdım ama sence de benim için çok sıradan değil mi?”
Ağlaya ağlaya da olsa kabul etmem gerekir, evet son böyle yazılır.