.
Zamanında aşk ile yanarken
Ne oldu canın gibi severken
Bak her şey nasıl tersine döndü
Senin aşkın balondu söndü
[Hande Yener; Sen Yoluna Ben Yoluma; 2002]
Ne kadar kötü bir şey insanın yanıp tutuşurken sonra balon gibi sönmesi!!! Estağfirullah estağfirullah, estağfirullah!!! Diyorum.
İnsan başlarda gösterdiği heves ve aşkını, dizginlese de zamanla, yüreğinde ondan tümüyle vazgeçmemeli, bırakmamalıdır onu, kendini aşk duyduğu şey (işi, hakikat aşkı, vatanı, ailesi, idealleri, karşı cins, vs) ile uyumlu halde tutmaya çalışmalıdır. Doğrusu bana birçok felaketten daha kötü geliyor bu (şarkı) sözler/in/in muhatabı olmak. Ve şu sözlerin:
“Bir devrimci ölmeden, yani son sözünü söyleyip de kavgadan çekilmeden yargıya varılmaz. Gerçek devrimci midir, değil midir bir şey denemez. En son anda sapıtıp bütün geçmişini yıkanlar çok görülmüştür. Devrimcilikte emeklilik hakkı yoktur.” (
Vedat Türkali )
Aslında mesele balon gibi sönmek ya da yolundan dönmek de değil, insan pekâla yolunu bırakabilir, mesele söndükten, döndükten (hemen) sonra başka bir tercihe yönelmektir sanırım!
Ama ya ateşli sözler, eylemler, vaatler, kendini adamalar n’olacak? Karşı taraf açısından değil; aşkta söz olmaz bence. Kendimiz açısından diyorum... Bunu yapan bir sonraki seçimini sadakatle nasıl yaşayacak?
Uzak olsun uzak uzak uzak! Allah cc aşk duyduğumuz şeylerle aramızdaki bağları koparmasın; güçlendirsin! Terk edip gideceksek de gideceğimiz tek yeri de KENDİMİZ kılsın; başka bir yer değil! Amin!
.
Bir Gün Tek Başına 'nın birkaç kuşak üzerindeki etkisi hakkında en az aynı kalınlıkta bir kitap yazılabilir. O; roman dili, karakterlerinin derinliği ve kurgusuyla uzun süre hepinizin başucunda uğuldadı"
“Bir devrimci ölmeden, yani son sözünü söyleyip de kavgadan çekilmeden yargıya varılmaz. Gerçek devrimci midir, değil midir bir şey denemez. En son anda sapıtıp bütün geçmişini yıkanlar çok görülmüştür. Devrimcilikte emeklilik hakkı yoktur.” (
aydın, halka, yığına dayansa kalmayacak korkusu, güçlü bulacak kendini. orda da yolunu kesen bir başka mutsuzluk var. çok eskilerden, tarihten gelen. on üçüncü yüzyıldan sonra halkından kopmuş Türk aydını. işin acı yanı, ileri aydın da kopuk bugün halktan. yalnız devlet yasakları, düzenin baskısı ayırmıyor bizi halkımızdan, yapımızla da ayrıyız; duygumuzla, düşüncemizle, inançlarımızla, belki en önemlisi de dilimizle ayrıyız. 700 yıldır ayrıyız. ülkücü, eylemci, halkçı aydının en yüce örneğini vermiş Türk halkı. Türkmen hocasını, Yunus Emre’yi çıkarmış. en soyut kavramları, düşünceyi nasıl iletmiş halka!.. ne inançtır, ne güvençtir o, halkın diline, anlama, kavrama yeteneğine!.. bugün, yüzlerce yıl sonra, onun bıraktığı, başlattığı yerden yola çıkacağız yeniden. arada tükenip giden yüzlerce yılı düşünün.