Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ceylanın Büyüttüğü Çocuk

İbn Tufeyl

Ceylanın Büyüttüğü Çocuk Hakkında

Ceylanın Büyüttüğü Çocuk konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Kültürlerin zenginliği kaynak kitaplarla ölçülür. Bu kitaplar toplumların geçmişinden geleceğine ışık tutarlar. Bizim de kültürümüzü yansıtan klasik eserlerimiz vardır. Her dönemde okunan bu klasik kitapların en önemlilerini seçerek çocuklar için yeniden hazırladık. Çocuklarımızın kültürel sembollerimizi okuyarak öğrenmelerinde katkımızın olmasını istedik. Klasiklerimiz Dizisi'ni okuyan çocuklarımızın büyüdüklerinde bu kitapları asıllarından okumaları en içten dileğimizdir.
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 49 dk.Sayfa Sayısı: 64Basım Tarihi: Haziran 1993İlk Yayın Tarihi: 1671Yayınevi: Nehir Yayınları
ISBN: 9789755511059Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 58.3
Erkek% 41.7
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

İbn Tufeyl
İbn TufeylYazar · 8 kitap
Tam adı Ebu Bekir Muhammed bin Abdal Malik bin Muhammed bin Tufail el Kaisi el-Endülüsi. Latin dünyasında Abentofail olarak da bilinir. Tanınmış İslam filozoflarındandır. İbn Tufeyl, 1106'da Gırnata yakınlarında Vadiü'l-Aş'ta doğdu, 1186'da Marakeş'te öldü. İşraki felsefesinin Endülüs'teki en önemli temsilcilerinden biridir. İbn-i Bacce tarafından eğitilmiştir. Uğraştığı ve önemli eserler verdiği başlıca konular tıp, felsefe ve gökbilimdi. Günümüze ulaşan ve bütün dünyada tanınmasını sağlayan eseri ise Hayy bin Yakzan ya da diğer adıyla Esrarü'l-Hikmeti'l-Meşrikiye'dir. Dünyada felsefi romanın ilk örneği ve ilk 'robinsonad' olan Hayy bin Yakzan, 14. yüzyıldan başlayarak dünyanın bütün belli başlı dillerine Çevrilmiş, başta Robinson Crusoe'nun yazarı Daniel Defoe olmak üzere birÇok Batılı sanatÇı ve düşünürü etkilemiştir. İbn Tufeyl'in yaşadığı dönemde (12. y.y.) özellikle Endülüs'te pozitif bilimlerin yanında beşeri bilimler oldukça ilerlemişti. Ortaçağ Hıristiyan batı dünyasının aksine İslam-Endülüs toplumunda bilimsel bilgilerin Kur'an la uyuşacağına dair bir inanç vardı. Bu nedenle Endülüs'te gayri müslimlerin bilime olan katkılarına sırt Çevrilmemekle birlikte Kur'an'da ki hakikatler Çerçevesinde bilime katkılar yapılıyordu. Özellikle tasavvuf alanında oldukça ilerlemiş olan Endülüs toplumu İbn Arabi gibi mutasavvıflar yetiştirmiş ve bunların görüşlerinin etkisinde kalmıştır. Filozofların temel kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'e göre Allah'ın ilk yaratığı, yaratığın tohumu olan 'akl-ı evvel' veya tasavvufi ifadesiyle, "Nur-u Muhammedi"; son yaratığı ise bu tohumun sahibi olan 'Hazreti İnsan'dır. Yaratığın amacı insandır ve insan da kendisinde olan nefhay-ı İlahi, ilahi nefes, nedeniyle en şerefli mahluktur. İnsan, vücuduyla maddi dünyaya, ruhu ile de manevi dünyaya bağlıdır. İnsan, yeryüzünde Allah'ın temsilcisidir ve yaratılmış her şey insanın kullanımına tabii kılınmıştır. Bu temsilciliğin sorumluluğu da bütün insanlığa aittir. Bütün insanlık; her insanın kendisinde mevcut potansiyele ve olanakları harekete geçirmek ve onarlı gerçekleştirmek fırsatına sahip olduğunu göstermek gibi bir kolektif sorumluluk altındadır. İbn Tufeyl'in epistemolojisinde bilginin imkanı insan ve tabiat ilişkisinden hareketle temellendirilmiştir. Hayy bin Yakzan eserindeki Hay tipi, esasen fiziki varlığıyla tabiatın bir parçası olmakla birlikte algılama ve bilme İmkanlarıyla tabiatı müşahede eden, tabii varlık alanındaki temel düzen ve işleyiş hakkında düşünen, akıllı bir canlı olarak yeryüzündeki mevcudiyetini anlamlandıran, gözlem alanı ötesindeki metafizik varlık fikrine varan ve nihayet manevi tecrübeler sayesinde birtakım metafizik bilgilere ulaşan ideal özneyi temsil eder. Tabii varlık alanı ise kendisine şuurlu bir bilme etkinliğiyle yönelebilen bu özneye, dayandığı düzen ve sürdürdüğü işleyişin fizik ve metafizik yasaları hakkında bilgi sağlayan ontolojik imkandır. İnsanın bilgi imkanı ve yeteneklerine gelince ondaki idrakin ilkesi nefistir. İbn Tufeyl'in nefis ve onun bilgi yeteneklerine dair fikirleri İbn Sina'nın görüşleriyle büyük bir benzerlik taşımaktadır. Filozofun eserindeki kahraman daima kendi varlığı ile tabii Çevresi hakkında sorular soran, araştırmacı ruha sahip bir tiptir. Hay, tabiatla münasebetinden dolayı ortaya Çıkan teorik ve pratik her problemi tamamen şuurlu bir etkinlikle Çözmeye Çalışırken gelişme psikolojisi Çerçevesinde açıklanabilecek aşamalar kaydeder. Duyular, gözlem ve deneyle akıl, Hayy'in teorik gelişiminde vazgeçilmez rolleri olan bilgi vasıtalarıdır. Duyularla algılanan varlık ve olguların süreklilik arz eden özellikleri gözlem ve deney yoluyla adım adım keşfedilir. Bu arada pratik aklın icapları olan teknik bilgiye ve hatta -Hay'de utanma duygusunun gelişmesi olgusunda olduğu gibi ahlaki bilince ulaşılır. Tabiatın bağrında hayatını devam ettirebilmek için Çeşitli aletler yapma Çabasının yanında varlığı anlamlandırma gayreti içine giren Hay mantıki Çıkarım yoluyla tabiattaki işleyiş, bütünlük, düzen ve gayenin akledilir ve soyut gerçekliğine, bütün bu kozmolojik delillerle de yaratıcı Tanrı fikrine ulaşacaktır. İbn Tufeyl, sosyokültürel yönden herhangi bir şartlandırmaya maruz kalmadan tamamıyla el değmemiş tabii Çevrede her şeyi kendi kendine öğrenen bir kahramanı kurgulamak suretiyle düşünce sistemini fıtrat kavramına dayandırmak istemiştir. Ancak İbn Tufeyl, insanın bu ortam ve şartlardaki entelektüel gelişimini ele alırken kaçınılmaz olarak insanlığın katettiği antropolojik gelişim evrelerine de atıfta bulunmaktadır. Nitekim İslam kültüründe zaman zaman derece, aşama ve katmanları ifade etmek üzere kullanılan yedi rakamının sembolizmi İbn Tufeyl tarafından Hayy'in gelişim aşamalarını belirtmek için de kullanılmış, her aşamanın yedi ve katlarıyla ifade edilen yaşlarda kaydedildiği bir gelişim anlayışı ortaya konmuştur. Yedi yaşına kadar süren ilk aşama bedensel ve psikolojik gelişimin başlangıç safhasıdır. Yedi-yirmi bir yaş arası, pratik ihtiyaçların karşılanması için ameli aklın sayesinde araçların imal edildiği Çağdır. Merak döneminin başladığı yirmi bir yaşla birlikte insan ruhu varlık ve oluşun sırlarını keşfe yönelir. Fizikten metafiziğe geçiş bu aşamanın belirgin özelliğidir. Daha sonraki safhalarda tam bir aydınlanma ile bilgeliği yakalayabilen insan, en sonunda gerçek mutluluğun hakikatine ereceği manevi tecrübelere ulaşır. İnsanın tabii Çevresiyle girdiği etkileşim, fıtratındaki bilme ve yapma kapasitelerini aşama aşama geliştirir. Bu epistemolojide gözlem ve deney, fıtratta var olan akıl yürütme kapasitesini harekete geçirmekte, dolayısıyla bilginin oluşumu için akıl da devreye sokulmaktadır. Çünkü gözlem ve deney verilerini karşılaştırma ve böylece henüz gözlenmeyen hakkında bir teorik sonuca ulaşma, her şeyden önce tümevarım denilen akıl yürütme biçimine ihtiyaç hissettirecektir. Tüme varmak için sonsuz ölçüde deney ve gözlem yapılamayacağına göre olması gereken zihni sıçramada sezgi de kaçınılmaz olarak rol oynayacaktır. Nihayet bir defa tümel kavrama ulaşıldığında bu teorik bilginin tek tek olgulara uygulanması da tümdengelim yöntemini gerektirecektir.