Nietzsche bu kitapta mahkemeyi kurmuş, sanık olarak almış karşısına Hristiyanligi; eleştirilerini, yer yer çok sert söylemlerini, tarihten örneklerini, kendi akıl yürütmeleri ve vardığı sonuçlarini bir bir Hristiyanligin suratına vurmuş adeta.
Sonra eline tokmağını almış Nietzsche ve kararını açıklamış:
"—Bununla sonuca varıyor, yargımı bildiriyorum. Mahkum ediyorum Hristiyanlığı; ona, şimdiye dek herhangi bir savcının ağzından çıkan en korkunç suçu yöneltiyorum. O benim için düşünülebilir yozlukların en yükseğidir, olanaklı en son yozluğun istemi olmuştur. Hristiyan Kilisesi yozluğunu bulaştırmadık hiçbir şey bırakmamıştır, her değeri bir değersizlik, her hakikati bir yalan, her dürüstlüğü bir ruh alçaklığı haline sokmuştur."
Ve bize de helvasını yemek kaldı.
Nietzsche, Hristiyanligin (kitapta ağırlıkla eleştirelen ana unsur o olduğu için din demiyecegim) baş düşmanın bilim olduğunu vurgulamis. Hristiyanligin ogretilerinin insanları miskinlestirdigini; bu dünyayı hayal haline getirdiğini, sürekli günah, ceza, ödül, öteki tarafa işleri havale etme gibi ... Tüm bunlara karşı bir tutum alan Nietzsche, bu kavramlar etrafında şekillenen insanın hayata dair sözünün olamayacağını söyler:
"(..) oysa bu kurgular dünyası gerçekliği sahteleştirir, değersizleştirir"
"(..) inanan, neyin «doğru» olduğu neyin olmadığı sorusu için herhangi bir vicdan sahibi olmakta özgür değildir: bu noktada dürüst olsaydı, bu onun batışı olurdu"
Hristiyanligin, bilimsel gelişmelere hazır hale gelmiş Roma-Grek uygarlığınin gelişimini yerle bir ettiğini aynı zamanda şu an bile (19. Yy) o seviyeye varamadiklarini söylediği Müslüman uygarlığınin (Endulus) getirilerini yerle bir ettiğini dile getiren Nietzsche, Haçlı seferlerini de sert bir dille eleştirir.
Keyifli okumalar