İnsanlık tarihi bir itaatsizlik eylemi ile başlamıştır. Bir başkaldırı, yasak olanın üzerindeki yasağa başkaldırı ile. İnsanlık tarihi, başladığı gibi değil, itaat altında son bulacak dememeiz için bugüne kadar kendi gelişimini yaratmıştır. Her dönemde modernleşme ile gücü elinde bulunduranlar, gücün yitirilmemesi için halkları kendi kurallarına itaat etmeye zorlamışlardır. Bunu kimi zaman şiddetle kimi zaman tatlı dille, kimi zaman da kandırmalar ile yapmıştır ki buna en güzel örnek dinsel gücü elinde bulunduranların halkları, inançlıları yönetme şeklidir. Tanrının sözleri; papazlar, rahipler, İmamlar...tarafından belirli kalıplara sokulmuştur.
İtaatsizlik Üzerine kitabı, bu kavramın açıklanması ve kullanılması üzerine başlıyor ve buradan bir başkaldırının gerekliliğine inanarak, kapitalizme karşı sosyalizmi ön plana çıkarıyor.
Sosyalizmin geçmişte inanış ve uygulanış biçimlerindeki yanlışları da gösterdikten sonra olması gerekenin Hümanist Soayalizm olduğunu söylüyor bize. Bu yüzden de Hümanist Sosyalizm'i teorik olarak açıklıyor yazar. Açıkladıkları önceki sistemlerde de var olan olumlu yönlerden ibaret. Uygulanış biçimi tastamam olarak görülüyor. Yazar bu konuda bize güzel bir dünya sunuyor ama kimlerin, hangi gücün bunu doğuracağını, uygulayacağını söylemiyor. Kişinin kendi gücünü ortaya sermesini istiyor. Buna engel olacak oöan kendi eleştirdiği kapitalist sistemi olayın dışına çıkarıyor. Bu da bize ütopyayı düşünmekten başka seçenek bırakmıyor.