Nikos Kazancakis’in bütün romanlarında görülen arayış, ölümünden sonra yayımlanan Kardeş Kavgası’nda da kendini gösterir. Bir köy rahibinin roman boyunca süren arayışı, içsavaşın kanlı çatışmaları içinde boğuşup duran yoksul insanların arayışıyla bütünleşir.
Kül rengi, acılı bir köy. Akdeniz’in acımasız güneşi altında kavrulmuş adalarındaki kapkara evler; yoksullukla boğuşan, tutkularla kavrulan insanlar. Ve tutkuların en amansızı olan nefret; kardeşi kardeşe kırdırtan öldürücü bir nefret.
Bu haksızlıklar selinin ortasında, çığlığı ıssızlıkta yitip gittiği için umutsuz, umarsız kalmış köy papazı Yannaros’un gözünde, bu kötülükler dizisi, kendi görevinin de saçmalığını ortaya koymaktadır. Papaz Yannaros, özgürlüğü arayan yeni bir düşünceye kapılmıştır. Marx’ın öğretisidir bu. Hıristiyanlığa büyük eleştiriler getiren, çağdaş bir İsa arayan, bu yüzden de Yunan kilisesinin aforoz ettiği Kardeş Kavgası, bu dev yazarın daha yaşarken klasik olmuş en güzel romanlarından biridir.