Avukat, zengin ve iyi bir kocaya, iki tane muhteşem çocuklara sahip evli bir kadın olan İrene, rahat bir hayatı varken, hayatını sıkıcı bulmaya başlamıştır. Bunun sonrasında, kocasını bir piyanist ile aldatmış ve bu ihaneti de ortaya çıkmıştır. Piyanistin eski sevgilisi İrene’ye şantaj yapmaya başlar. İrene, bunun üzerine büyük bir iç bunalımı yaşar. Yaşadığı olaylardan sonra, eşini aldatmadan önce, aslında ne kadar mutlu ve huzurlu bir hayatının olduğunun farkına varır. İntihara kadar sürüklenen bu bunalımda yaşadığı korku dolu günleri başlar.
Karakterlerin duygularını, en ince ayrıntısına kadar okuyucuya hissettiren, insan ruhunu çok iyi betimleyebilen, bütün eserlerini severek okuduğum nadir yazarlardan biri Zweig. Yahudi asıllı, ailesi Avusturya’nın saygın ailelerinden olan, ikinci dünya savaşının ruhunda açtığı acıya dayanamayarak karısıyla birlikte intiharı seçen yazar, bu eserinde de yine intihar gibi bir sonu seçmiş. Kimbilir; belki de eserlerinde yaşadığı depresyonu anlatıyordu ve sesini duyan olmadı. Stefan Zweig; Ölmeden önceki son mektubunda ise şöyle diyor: “ Artık güneşin doğmasını bekleyecek gücüm kalmadı ama siz yeni doğacak güneşi mutlaka bekleyiniz ". Tavsiyemdir, okuyunuz.
#Korku
^
^
^
#bloghemsire