Önemsenmek istiyordum. Sevdiğimi söyleyince, heyecanlanması gerekirdi, çünkü sevmek az bulunur bir şeydi. Ben sevmekle kahramanca bir işe girişmiş olmalıydım, bunu anlamalı ve beni gururlandırmalıydı.
Siyasi sebeplerden dolayı dayısının yanına kalmaya, dinlenmeye, resim yapmaya giden kahramanımız.. Gittiğinde dayısının üvey kızı Vedia ile karşılaşır. Bütün düşünceleri, duyguları hisleri adeta çarpılır. Vedia ise saf mı demeli yoksa çok zeki de saf rolü mü yapıyor belli değil. Kitap sonuna kadar bilinmezliklerle, Dayısının, Vedia’nın, köylü halkının sırlı geçmişleriyle dolu. Her sayfada hadi artık biri söylesin, biri bişey anlatsın diye diye okudum heyecanla.
Kitabın anlatımı, her karakterin duyguları ve düşünceleri okuyucuya çok iyi aktarılmış. Akıcı, anlaşılır bir dili var. Doğa tasvirleri, betimlemeler harika. Hissederek okuyorsunuz her satırı. Fakat kitapta bir çok konunun havada kaldığını, eksiklikler olduğunu düşünüyorum. Vedia’nın hikayesi, çingeneler. Böyle bir köy yerinde böyle bir yaşam tarzı olan bir kızın nasıl dedikodusu yapılmaz mesela? O öyledir demez ki köylüler.
Melih Cevdet Anday’dan okuduğum ilk kitaptı.
Diğerlerini de merak ediyorum.