Savaş ve Barış yıllardır kitaplığımda duran ancak bir türlü okuyamadığım, her gördüğümde bunu en kısa zamanda okumalıyım dediğim, hep ötelediğim bir kitaptı.
Konstantin Simonov'un İnsan Asker Doğmaz'ını okurken satır aralarında Savaş ve Barış'a rastlayınca, daha fazla ertelememeye karar verdim ve yaklaşık bir buçuk ay süren uzun bir yolculuğa çıktım Tolstoy’la.
1805 yılı Temmuz’unda Anna Pavlovna Serter’in düzenlediği suareyle başlayan Savaş ve Barış’ın ilk 100 sayfalık bölümünde ister istemez bir isim kargaşası yaşanıyor. İsim hafızası zayıf biri olarak, Rus isimlerinin karmaşık yapılarını da bildiğimden dolayı, kitabın ilk sayfalarından itibaren isimleri not etmeye başlayarak bu kargaşayı kendimce en aza indirdim.
Kitapla ilgili yorumlarda ilk yüz-yüzelli sayfanın gereksizliğinden ve sıkıcılığından dem vurulsa da, genel anlamda bakıldığında ana karakterleri okuyucuya tanıtmak açısından çok doğru bir yol izlemiş Tolstoy. Sabredip, kitabı okumaya devam ederseniz, ilk sayfalarda yüzeysel olarak tanıştığınız karakterlerin, yavaş yavaş iç dünyalarına, yaşam görüşlerine, kişiliklerine uzanan bir yolculuğun içinde bulacaksınız kendinizi.