Bir dosta rastladım okuduğum her satırında. Bizden birine sokakta yanımdan geçip giden Uzun Ömer’e okulda sürekli saati sorduğum Celil’e Kör İvan ile karşı dükkanda börek de yedim hatta. Havuz Başı’nda gelmeyecek olan sizleri bekliyorum. Bugün bir dost edindim Sait Faik’in yalnızlığına dost oldum. Fark ettim ki Sait Faik okumak beni iyi hissettiriyor. İnce şeyleri bir bir işleyişi, sokakta başından geçenleri anlatışı, bu dünyayı tükettik diye bas bas bağırışı benim yüreğime yoldaş olan cümleleri, özenle seçilmiş kelimeleriyle birlikte o ada kokusunu içime çekiyorum. Bir yelkenli geçiyor limandan, bir balıkçı Sinağrit balığını çekiyor oltasından, birisi Hişt diyor arkamdan kim olduğunu anlamıyorum bile. Bir ses geliyor da kimden geliyor? Boşuna mı diyor Sait Faik “ Nereden gelirse gelsin dağlardan,kuşlardan,denizden,insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları... “ mis gibi deniz havası ve güzel insanlarıyla kalbime ilmek ilmek umudu işleyen hikayeleri ne güzeldin ne güzel bir kitaptın. Hatırlıyorum da çocukken babam her karne günü bana bir Sait Faik kitabı getirirdi. Okudum mu hatırlamıyorum. Tozlu raflara gömülü kalmış bir sürü kitap. Her kitap kendi zamanını kendisi seçiyor bence. Her kitap vakti gelince elinden çıkan bir kaynaktan ırmak olup akıyor gözlerine. Yol kenarında birkaç bank kurulmuş oturup okuyorsun. Okuyorsun da sadece gözle değil, yüreğinle okuyorsun. Hoş geldin Sait Faik...