İnsanın elinden düşüremediği, uykusuz kaldığı, işyerinde bir toplantı uydurup kaçsam ya da tuvalete kendimi kilitleyip devamını getirsem dediği sürükleyici, tuhaf, sembolizmin dibine varmış, Murakami tarzı roman.
İngilizce ismi 'the wind up bird chronicle'. "Toru Okada'nın kedisi kaybolmuştur ve bu da günbegün ondan uzaklaşan karısını huzursuz etmiştir..." Çok hoş anlatımıyla okunan altı yüz sayfalık bir tuğla aslında bu. Kadın erkek ilişkilerinden, akıma kapılmaktan, yeri geldi mi en yüksek tepeye çıkmaktan, Japonya tarihinden, en derin kuyunun dibine inmekten, doğaüstü olaylardan ve de hareketsiz kalmaktan bahseden ilginç bir kitap.
Absürtlükler, birbirine karışan ve tuhaf bir şekilde paralellik gösteren olaylar silsilesi, gözünüzün önünde beliren tiplemeler, ta içinize çekip kokusunu adeta hissedip kokladığınız parfüm ve bira kokusu, kucağınıza alıp okşadığınız kedi, kendinizi kapatıp keşke benim de bir tane olsa dediğiniz kuyu, efsunlu erotik sevişmeler, sürekli gülümseyen hoş ve ince elli tarçın, kötü bakışlı kayınbirader, derileri yüzülürken bakmak istemediğiniz Japon istihbarat subayı, albayın güzel ama abartılı yazısı, kolalı elbiseleri ile Kumiko, birbirine sadece tuhaflıkları ve bedenleri ile benzeyen kano kardeşler... Özetle; okunası, sevilesi Murakami kitabı. Sonunu beğenmeseniz de olur:) 738 sayfanın çok çok azı tatsız.