Kitabın adını duyduğumda nasıl bir kahraman, diye kendi kendime düşündüm. Sıradan biri miydi, yoksa cesur, güçlü, sevilen, bir insan mı? Kahraman sıradan bizim aramızdan sıradan bir gençti.
Farklı yerlere gidip, elindeki defterle yeni insanlar tanımayı kim istemez ki? Lermontov bunu yapıyor. Geziyor, arıyor, görüyor, dinliyor. Kim bilir kaç farklı hayat tanıdı kısacık ömründe? Bu insanları bizimle tanıştırması, hikayelerini sunması ne kadar değerli.
Sunduğu kısa doğa tasvirleriyle, sizi soğuğun, beyazlığın, dağların, ırmakların, yeşilliklerin içinde buluyorsunuz kendinizi. Okurken günümüzün metropol şehirleri ve ortamları ne kadar yorucu geliyor.
İnsan ve hayat arayışında olan yazar, bir subayın defterini ele geçirmesiyle bu kitap bizlere ulaşıyor. Kitapta, insanın anlam arayışı ve dönemim Rus gençlerinin içinde bulunduğu nihilizmden ögeler görmek mümkün. Mutsuzluğun bir yaşam tarzına dönüştürdüğü hiçbir şeye bağlı kalamayan bir subay ve yaşadıkları... İnsanlar onun için rastgele uğradığı bakkal dükkanları gibi. İstediklerini alıp, arkasına bile bakmadan çıkıp gidiyor. Küçük çocukların yeni bir oyuncak alındığı zaman, eskilerinin yüzüne bakmadığı gibi yaşıyor hayatı. Dünyadaki bir insanın duyguları küçümseyip, kendini hiçbir yere ve kişiye ait hissetmemesinin acılarını çekiyor.