“Koşarken aklıma gelen düşünceler gökyüzündeki bulutlara benzer. Farklı şekillerde, farklı büyüklüklerde bulutlar. Bunlar bir yerlerden çıkıp gelir, sonra uzaklaşıp bir yerlere gidiverir. Fakat gökyüzü aynı gökyüzüdür. Bulutlar anlık misafirler olmaktan öteye geçmez. Geçip giden, sonra da tamamen kaybolan şeylerdir. Geriye yalnızca gökyüzü kalır. Gökyüzü deyince, bir yandan vardır, ama bir yandan da yoktur. Gerçek bir kütle olduğu gibi, aynı zamanda gerçek bir kütlesi yoktur. Biz böylesi sınırlarını tartamadığımız bir kap içerisinde var olmayı öylece kabul eder, buna boyun eğeriz.”
Bazen bu güne dek hep yanlış şeyler yapagelmişim gibi bir hisse kapılıyor , çok korkuyorum. Hani gece yarısı rüya görürken aniden uyanıp, bir süre neyin gerçek neyin rüya olduğunu anlayamadığın zamanlardaki gibi . İşte öyle bir his…
Gerçekten sevdiğim pek az insan var; hele saygı duyduğum daha az insan var. Dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor; her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyor.
Duygularımıza neden olarak diğer insanları sorumlu tutmaktan ve bizim seçim ya da tepkilerimize diğerlerinin verdikleri tepkiler yüzünden kendimizi suçlamaktan vazgeçtiğimizde , öfkeyi değişim aracı olarak kullanmaya başlarız.