Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kızılderililer'in hediye verme şekli
Bu yerlilerin hediye verme şeklidir. Bir nedenle yapmadiklari ve niyetlibolmadiklari sürece sunmazlar. Bulmanız için bırakırlar. Layık olana kadar hediye almazdın ve layık olduğun bir sey için teşekkür etmek yada gösteri yapmak aptalcaydı. Ki bu mantıklıydı.
Sayfa 183Kitabı okudu
Sözün bittiği yer!
Amerika Yerlilere yapılan katliamlardan birkaçı; Hamile kadınların karınlarını deşmek, kabile reislerini diri diri odun ateşinde yakmak, yeni doğmuş çocukların ayaklarından tutup kafalarını taşa vurmak, kabile üyelerini bir araya toplayıp uçurumdan aşağı atmak...
Reklam
Çok ender olarak, yerliler birkaç Hıristiyan öldürdüğü için, Hıristiyanlar kendi aralarında bir karar aldılar. Öldürülen her bir Hıristiyan için yüz yerli öldürülecekti.
Tanrı, bu çeşit çeşit, kalabalık insanları son derece sade yaratmıştı. Kötülükten ve ikiyüzlülükten uzak, yerli efendilerine (beylerine) ve Hıristiyanlara hizmet ediyorlardı. Dünyadaki en uysal, en sabırlı, en barışçı ve en sakin insanlardı. Gürültüsüz patırtısız, ne sinirli ne de kavgacı; kırgınlıktan, nefretten, intikam arzusundan uzaktılar.
Yalnız şu bir gerçek; İspanyol adasına ilk çıktığımızda 3 milyon yerli vardı, bugün ise 200'den fazla kalmadı.[Yazarın bahsettiği tarih 1540] [1492-1540 yani 50 yıl içinde yalnızca güney Amerika'daki tabloya bakın, içler acısı.]
1510 ya da 1511'den itibaren değişik dönemlerde üç zorba geldi. Bu eyaletlere diğerleri gibi (aralarından ikisi Amerika'nın başka bölgelerine) aynı şeyleri yapmaya gittiler. Amaçları, insan kanı ve yıkımı sayesinde, hak etmedikleri mevkilere gelmekti. Üçü de korkunç şekilde öldü. İnsan kanıyla inşa ettikleri evler de yıkıldı. Bu üç adamı tanıdım. Hatıraları, hiç yaşamamışlar gibi yeryüzünden silinip gitti bile.
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
Sabahtan gün batınıma dek, İspanyollar yerlileri denize 3-4 veya 5 kulaç derinliğe daldırırlar. Hep suyun altındadırlar. Nefes almadan yüzer, içinde incilerin yaşadığı istiridyeleri koparırlar. Nefes almak için istiridyelerle dolu küçük ağlarla su yüzüne çıkarlar. Bir kanoda veya sandalda İspanyol bir cellat bulunmaktadır. Balıkçılar çok uzun zaman dinlenirse onlara yumrukla vurur ve avlanmaya dönsünler diye saçlarından tutup tekrar suya atar. Gece yatma konusuna gelince, İspanyollar, gitmesin diye onları yere bağlarlar. Oldukça sık, balık avlamak veya inci aramak için denize dalarlar ve bir daha hiç çıkmazlar. Çünkü çok yırtıcı iki deniz hayvanı türü, bütün bir insanı yutabilen köpek balıkları ve marrajolar onları yiyip öldürürler.
119 syf.
10/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Boğazım düğümlendi
Kitabı bitirene kadar birkaç defa boğazım düğümlendi. O çaresizliği, acıyı, umutsuzluğu bizzat kendim yaşamışım gibi hissettim. İnsanları gerçekten diline, ırkına, rengine göre ayırmamak lazım bence. Erdemli ve erdemsiz olarak ayırmak daha yerinde olabilir çünkü batılılar tarafından yapılan bu katliamlar esnasında, aynı ırka mensup batılı papaz yazarımız, Amerika'nın birçok yerini gezip, kötülükleri not edip, acıların bitmesi adına tanrıdan sürekli af dilemiş. Bu aynı senaryoyu Auschwitz toplama kampıyla ilgili bir kitapta da okumuştum. Birçok subay katliamlar yaparken birçoğu da bütün maaşını Yahudi esirlere ilaç almak için harcıyordu. Ne diyeceğimi bilemiyorum, farkındalık için okunmalı, bu tarz eserler unutulmamalı çünkü televizyon ve medya olayları sürekli çarpıtıyor.
Kızılderililer Nasıl Yok Edildi?
Kızılderililer Nasıl Yok Edildi?Bartolomé de Las Casas · Şule Yayınları · 2015714 okunma
Sanki büyük bir ırmak boyunca gidiyorum; hiçbir yerde durmama ve kıyıya çıkmama, hiçbir şeye ikinci kez bakmama izin yok. ("Bir kurt bile, sıkıştırıldığında, kaçmadan önce durur, bir daha göremeyeceği düşmanına ikinci kez bakar," der Kızılderililer.) Görebildiğim kadarını görmek ve hemen unutmak zorundayım.
Sayfa 105 - Everest YayınlarıKitabı okudu
''Yabani kızılderililer bile kapitalist sınıf kadar vahşi ve acımasız değildir.'' diye cevap verdiği anda ondan nefret ettim. ''Bizi tanımıyorsunuz,'' diye cevapladım. ''Biz vahşi ve acımasız değilizdir.'' ''Kanıtlayın.'' diye meydan okudu. Giderek kızıyordum. ''Nasıl kanıtlayabilirim bunu size ?'' Kafasını salladı. ''Bana kanıtlamanızı istemiyorum, kendinize kanıtlayın.''
Sayfa 35 - İş bankası yayınlarıKitabı okudu
Reklam
“ Şu an ayrılmakta olduğumuz ülke, dedi, kendi haline bırakılsa, mükemmel bir ülke. Eminim bir zamanlar Kızılderililer orada kendilerini muhteşem hissediyorlardı. Artık memnuniyetleri iyice sınırlanmış durumda.(...) Oranın yağmalanması başarıyla sistemli bir hale getirildi. Orada alçaklar ve soyguncular insanın karşısına en yüksek mevkilerde çıkarlar...”
Sayfa 32 - Yordam Kitap, çeviren; Sermet Yalçın, birinci basımKitabı okudu
"...Dünyanın geri kalanı için, darmadağın olmuş kültürler içinde doğanlar için, değişimi ve modernliği alış farklı biçimler de ortaya kondu. Çinliler, Afrikalılar, Japonlar, Kizilderililer ya da Amerika yerlileri için, Yunanlılar ve Ruslar için İranlılar, Araplar, Yahudiler ya da Türkler için modernleşme, sürekli olarak kendilerinden bir parçanın terk edilmesi anlamına geldi. Zaman zaman coşkuyla karşılandığında bile, hiçbir zaman belli bir burukluk olmadan, bir aşağılanma ve inkar duygusu olmadan yaşanmadı. Sindirilmenin tehlikelerini acıyla sorgulamadan. Derin bir kimlik bunalımına düşmeden. "
Sayfa 62 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Bunun adı sabahyıldızı. Binlerce yıl Kızılderililer kapılarını sabahyıldızına dönük olarak yapmışlardır. Bu yıldız şafak sökmeden önce, gecenin en karanlık zamanında ortaya çıkar. Gecenin en soğuk, en karanlık saatinden sonra yeni bir günün başlangıcını haber verir. Biz hepimiz sabahyıldızıyız. Işığı getirmek hepimizin elinde."
144 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Kilimanjaro’nun Karları – Milliyet-Varlık Türk ve Dünya Klasikleri Serisi
Ernest Hemingway’in aynı isimli öyküsünden adını alan bu derleme kitapta Vahdet Gültekin, Ferhan Oğuzkan, üçü Mustafa Yurdakul, üçü Türgöz Taga, Orhan Veli, iki Nazmi Akıman ve iki M. Zeki Gülsoy çevirisiyle verilmiş toplamda on dört öykü yer alıyor. İlk kez Hemingway okuyacaklar kesinlikle ilk öyküden başlamamalı. Onun tarzını anlamadan ilk öykünün hakkını vermek oldukça zor. Kızılderililer Kampı veya Kanarya ile başlamanızı öneririm. İsviçre’ye Övgü de eğlenceli olduğu kadar Hemingway’i iyi tanıtan öykülerinden. Hemingway duru ve oldukça doğal bir anlatımı var. Bu yormayan anlatımıyla sizi öyle bir içine çekiyor ki adeta uyku haline geçiyorsunuz. O da bunu hissedercesine hemen ters köşe yapıyor. Hiç beklemediğiniz şekilde bitiveriyor öykü. Bıçak kesiği gibi net ve etkili bir dönüş bu. Bunu bilen, kavrayan okurlar bile sonraki öyküde bu beklenmedik sonlara düşüveriyor. Sayfaların ardından Hemingway’in güldüğünü hayal ediyorum. Çünkü sınırların ötesini göstermeye çalışan ve yazmayı bir meydan okumaya çeviren bir yazar. Bir yandan da Hemingway okurken aklıma hep Sait Faik geliyor. Onun tarzı da böyle yalın ama insanı beklenmedik sonlarla buluşturuyor. Bir de dramı olduğu gibi ajite etmeden veriyor. Hemingway’in özgüvenini satırlardan anlayabiliyorsunuz, o ayrı tabi. Tamamı: thebonibon.wordpress.com/2021/01/19/kili...
Kilimanjaro'nun Karları
Kilimanjaro'nun KarlarıErnest Hemingway · Varlık Yayınları · 19761,063 okunma
Ön söz'den
"Bu Kızılderililerin istilacı Amerikalılara kahramanca karşı koyuşlarını heyecanla, sonunda vatanlarını kaybedişlerini ve esir millet haline gelişlerini de üzüntüyle okuyor, çocuk kafamla zaman farkını karıştırıyor, şimdi de bu yiğitçe çarpışmaların süregeldiğini sanıyordum. Bu haksızlıktı! Beyazların bu saldırıları durdurulmalı, Kızılderililer kurtarılmalıydı!"
Sayfa 10 - e yayınlarıKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.